- 724 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Simitçi Çocuk
Gazetelere bakmıyorum. Masada öylece duruyorlar. Perdelerin ardındaki dünyayı taşıyamıyorlar bu odaya. Ben izin vermiyorum çünkü.
Simitçi çocuk geçiyor yine her sabahki gibi… Ne kadar cıvıltılı sesi, “simitçi, simitçi” diye bağırırken. Ben yataktan yeni kalkmışken daha, saç baş karman çorman, parçalarımı toplamaya çalışırken; o, kuşları konuk ederek sesine, hayat kavgasına çoktan başlamış bile. Bir annesi var mı diye sormadan edemiyorum. Biliyorum, son derece saçma bir soru bu… Ağacın kovuğundan çıkmadı ya bu çocuk… Ama bu yaşta bir insan, küçücük elleriyle yoğuruyorsa yaşamı, o hamura kendince bir şekil vermeye çalışıyorsa, buna zorlamışsa onu yaşadığı hayat; “annesi var mı” sorusu çok daha farklı bir yere oturuyor. Çünkü bence bu çocuğun bir annesi olması, onun bu saatte uykularından yeni sıyrılmaya başlamış; ne olduklarını, kim olduklarını bile hatırlamakta zorlanan koca koca insanlara simit satması kadar olmayacak bir şey...
İşte bu yüzden gazetelere bakmıyorum ben! Zaten ne gerek var ki bakmama, hayat bir aralıktan sızıyor ille de içeri. Bu kuş cıvıltılarıyla dolu çocuk sesi dışarıya dair onlarca gazeteye bedel bir zenginlikte şeylerle dolu… Gölge anneler ve babalar var mesela, onları anlatıyor bana. Acaba annesi olacak o kadın çocuk kapıdan çıkarken bir şeyler söyledi mi, “işin rast gelsin” gibilerinden gönül alıcı küçücük bir okşayış sundu mu ruhuna mesela? İçine küçük bir "özür dilerim” ifadesini de iliştirerek… Ya da “zaten görevin, o kadar sene yedirdik, içirdik” mi dedi sesiyle, her ne dediyse? "Güle güle” demiştir herhalde en azından. Yoksa gerçekten yok mu bir anne? Yani vardı da göçüp gitti mi? Sonuçta bedenen olsun olmasın, manevi yönden bir anne yok ortada, bu çok açık…
Gazeteye gözüm kayıyor. Sonuçta, bu çocuk kadar içimi acıtacak ne olabilir ki içinde? Bazen güzel şeyler de olabiliyor dünyada, onlardan biriyle karşılaşırım belki. Birkaç huzursuz edici haberle karşılaşacak olsam da risk almaya değer bence. Dışarı çıkmadan önce bir parça hayat giyinirim üzerime, hepten de çıplak kalmam. Baktım okuduklarım fazla ağır geldi, yeniden perhize başlarım. Birkaç hafta gazetelere elimi sürmem.