- 487 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MEVSİM EKSİK
Bir Mevsim Eksik
Nurşen KAYGISIZ
Kış mevsiminde eksi on üç dereceleri gördük bu yıl. Üşüdük. İliklerimize kadar donduk. Sobasına atacak odun ve kömür bulamayanlar, bu soğuklardan çokça etkilendiler. Hep bir umuttu belki yaz mevsiminin sıcak yüzü.
Küçük bir daldan çoğaltmaya çalıştığım sardunyalarımı soğuktan korumak için çok çaba saffettim. Soğuk, dondurucu kış gecelerinde onları salona aldım. Zayıf kış güneşi, yüzünü az biraz gösterdiğinde balkona.
Pek çok bahçede çiçek kalmadı. Özenerek baktığım balkonlardaki çiçekler göçüp gitti. Yerinde kuru dallar. Melisalar, sakızlar, hatmiler, ortancalar, camgüzelleri, kaktüsler, yaseminler baharda o yeşil yüzlerini uzatamadılar güneşe.
Limon, portakal, mandalina ağaçlarının bir bölümü ya da tamamı dondu. Onlar da baharda eskiden olduğu gibi dal dal çiçek açamadılar. Pek çok kişinin gözünden kaçmış olmalı bu. Bir şehrin sokaklarında dolaşırken bir çiçeğin ya da onlarca çiçeğin kokusunu eksik duymak. Bazı insanları acıtır bu. Yaralar, kanatır. Durup düşünürler. Sorgularlar kendilerini. Eksilen bir çiçek kokusundaki paylarını ararlar.
“Neyi eksik yaptım, derler.
Neden olmadı?
Niye?”
Sorular çoğaldıkça bulunur sebep. Sebep bulununca da çözüm aranır. Bu arayış
daha güzel, daha renkli ve hoş kokulu baharların muştusudur aslında.
Yaşamımızdaki pek sorun kişisel çabalarımızı küçümsemek ya da azımsamaktan çoğalır. Aldırış etmeyiz pek çok. Ancak yaşamın özüdür bir nefes. Alırsın var, almazsın yoksundur.
Ayağımıza takılan bir çöpü alıp çöp tenekesine atacağımızda şu soru dürter çoğumuzu.”Her yer temiz mi olacak, Bitecek mi?”yanıt hemen peşi sıra gelir. “Hayır bitmeyecek.”
*
Yaz mevsimi de oldukça sıcak. Bir sıcak hava dalgası geliyor kuzeyden. O henüz geçmeden öteki güneyden. Ardından çöl sıcakları. Son yıllarda yaşadığımız en sıcak yaz mevsimi bu. Öylesine sıcak ki yıllar boyunca nazenin bir fidan gibi büyütülmüş, nazlandırılmış, gözünün içine bakılmış ana kuzularının acı haberleri geliyor.
Boğazınızda koca bir düğüm hissediyorsunuz. Koca koskoca bir düğüm…
Sokaklarda bir adım eksiliyor. İki adım, üç adım… Bir güzel ses eksiliyor. Bir gülüş, bir umut, bir hayal eksiliyor.
Ateşin düştüğü ocaklar kavruluyor çöller gibi. Umarsız bakışlar toprağa değiyor.
*
Beşinci bir mevsim olmalı belki. Bunaldığımızda kaçabileceğimiz bir yer. Acıyı, hüznü, mutsuzluğu çağrıştıran hiçbir şeyin olmadığı bir yer… Çok uzaklarda mı acaba? Şu dağın ötesi, bu denizin öte yakası mı? Pek çok kişi yaşamı boyunca arar böyle bir yeri. Gidilesi, görülesi yaşanası bir yerdir o.Bazıları için dağ başında yalnız bir ağacın gölgesindedir o beşinci mevsim. Bazıları için bir sahil kasabasındaki balıkçı teknesinde. Kimine yıldızlardan ötedir.
Çokluk bir hayaldir bu. Bir düş. Bir serap…
O yer aslında hepimizin içinde vardır. Hepimizin gidebileceği bir yerdir.
İçimizdeki sevgi,
İçimizdeki merhamet,
İçimizdeki riyasızlık,
İçimizdeki dürüstlük,
İçimizdeki hoş görü,
İçimizdeki saygı,
İçimizdeki insanlık, kısaca o yerdir.
İçimizdeki, özümüzdeki güzelliklerden kaçtıkça uzaklaşırız o yerden. Acılar çoğalır. Kederler, tasalar, kaygılar. Ölümler, hastalıklar birbiri ardı sıra gelir. Yaşanan bir yangındır yaşayanlar bazen kuru bazen yeşil bir dal. Bazıları ak çiçekli bir dalken düşüverir alevlerin ortasına.
*
Bir genç kızın ayak sesleri geliyor sokaktan. Üç, beş çocuğun dostluklarını çoğaltan konuşmalar. Bir umut bu. Küçük bir umut. Şiir gibi. Şair gibi bir umut. Beraber düşlemek gerek güzellikleri.
Sevgiyle, umutla.