- 890 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
Yürüyen Öfke
YÜRÜYEN ÖFKE
Ayvalık bana daima ilham vermiştir. Orada gördüğüm bir şey; ya anılarımı tazeler ya da içimi yazma isteğiyle doldurur. ‘’ZEYTİN AĞACI ‘’ adlı hikâyemi de Ayvalıkta ki bir zeytin ağacından esinlenerek yazmıştım. Bu sefer de öyle oldu. Senelerce her gidişimde gördüğüm, ama bu defa beni iyiden iyiye meraklandıran o kadın yine öfke ile yürüyordu.
Yaşını anlamanıza imkân yok. Orta yaşlı da olabilir, çok yaşlı da. O. yaşsız insanlardan biri. Eski elbiseler içinde, başında bir şapka her gün olduğu gibi, yine hızlı hızlı yürüyor. Evsiz. Ayvalık halkı bile hakkında fazla bir şey bilmiyor.
‘’Kim olduğunu bilmeyiz, hep yürür, Ayvalık esnafı zaman zaman karnını doyurur. Otobüs ve dolmuşlara binme teklifimizi hep reddeder’’.
Bu sene de dolmuşla geçerken, onu, önde hızla yürürken gördüm. Yüzü gözüme bir an takıldı. Öfke doluydu. Öyle öfkeliydi ki fizik görünümü tamamen kaybolmuş şiddetli rüzgâr önünde sürüklenen bir öfke bulutuydu adeta. Sanırım bir şeyler de mırıldanıyordu. O bir anlık görünüm beynime çakıldı. Günlerce hep onu düşündüm
.
Neden bu kadar öfkeliydi acaba?
Hayat ona neler yaşatmıştı?
Hızlı hızlı yürüyerek nelerden ve kimlerden kaçıyordu?
Yaşamış olabileceği türlü türlü olumsuzlukları düşünmeye başladım. İlk aklıma ‘’aşk acısı’’ geldi.
—Karşılıksız aşk mı yaşamıştı?
—İhanete mi uğramıştı?
—Terk mi edilmiş ti?
—Sevdiği dönülmez yollara mı gitmiş ti?
—Yoksa kara sevda mı idi yaşadığı?
Düşündükçe ‘’Aşk’’ ile ilgili öfke olasılıklarını yok saydım. Çünkü ‘’Gerçek aşkı ‘’ yaşayan insan, ne koşulda olursa olsun aşkını kaybedince öfkeli olmaz. Aşk onun ruhunu öyle yüksek mertebelere çıkarmıştır ki, öfke artık onun yaşayabileceği bir duygu değildir.
Geriye ‘’İNSANLAR’’ kalmıştı. Bir insanı bu kadar öfkeli hale ancak başka bir insan sokabilirdi.
‘’İNSAN İNSANIN KURDUDUR’’
Senelere, mevsimlere, fırtınalara, tipilere, kuraklıklara ve her türlü olumsuz doğa şartlarına dayanmış asırlık DEV AĞACLARI, yalnızca bir KÜÇÜK KURT, hiç acımadan, yavaş yavaş, içini oya oya, sinsice devirir. Ağaç, bütün zor şartlara dayanırken, bu küçücük kurda karşı savunmasızdır ve sonu olacağını hiç bilmez.
Teyzem;
‘’ Ölen ZALİM öldürene ne yapmış?’’ derdi de ‘’ölene’ neden zalim dediğini anlamazdım.
Annemin ise ben ufacık çocukken;
‘’Öyle bunaldım ki, içimden, başımı alıp dağlara çıkıp, yok olasım geliyor’’ dediği zaman, onu neyin bunalttığını hiç bilmez, ancak için için üzülürdüm. Bizi bırakıp dağlara çıkacak diye de korkardım.
Şimdi artık biliyorum
. ‘’İNSANLARI, İNSANLAR BİTİRİP TÜKETİYOR’’
Eski bir şarkının nakaratıdır
.
‘’KÖTÜ; ADAMIN VAR ÖMRÜNÜ YOK EDER’’
Ve artık eminim ki bu kadıncağızı da ‘’YÜRÜYEN ÖFKE BULUTU’’ haline getiren de insanlardı.
Kimlerle ve nelerle yüz yüze gelmişti acaba?
—Hep sırtında taşırken, ilk yere indirdiğinde nankörlük yapan biri mi vardı hayatında?
—Zor anında en yakın bildikleri, aleyhine dönüp, fare misali gemiyi ilk terk edenlerden mi olmuşlardı?
—Aldığı her şeyi unutup, verdiği tek şeyi unutmayan ve hep başına vuran biriyle mi yaşamıştı? Verdiğini hiç unutmayan ama aldığını çabucak unutan insanlardan daha tehlikelisi yoktur.
—Her zaman haklı, her zaman her şeyi en iyi bilen ve iddia eden biri mi çıkmıştı karşısına?
—Hep akıl verip, huzur vermeyen, ‘’çare’’ dendiği zaman yan çizen insanlarla mı birlikte olmuştu?
—Davranışları günde en az on kere değişen ve yaşadığı ana göre en yakınını bile gözden çıkarmaya çekinmeyen ‘’çok kişilikli’’ ‘’KİŞİLİKSİZLER’’ lemi yaşamıştı?
—Kaybedeceklerini anladıkları zaman olmayan hastalıklarının arkasına sığınan korkak birileri mi olmuştu hayatında?
—Utanmadan ve bile bile yalan söyleyen ve buna insanları inandıran, güvenilmez şerefsizler mi sokmuştu onu bu hale?
—Hep alıp hiç vermeye yanaşmayanlara mı rastlamıştı?
—Herkesin elini tutmuş ama kimselerden elinin tutulmasını istememiş olabilir miydi?
—Kindar ve intikamcı biri mi çıkmıştı karşısına?
—Tek ayağı üstünde binlerce ‘’saray entrikaları ‘’ çeviren insan müsfetteleri mi girmişti hayatına?
—İhanetler sarmalına dolanmış da, farkına mı varamamıştı?
—Verdiği sürece baş üstünde tutulup, veremediği zamanlarda aşağılanmışmıydı?
.
.
Daha sayamadığım binlerce defolu insanlarla karşılaştığı muhakkaktı
.Robin Williams’ın da dediği gibi:
‘’Hayatta en kötü şey, yalnız bir insan olarak ölmektir diye düşünürdüm,
Değilmiş.
En kötü şey, yapayalnız hissetmene sebep olan insanlarla bir aradayken ölmekmiş’’
Noktasına mı gelmişti.
Bunun gibi nedenlerle mi yollara vurmuştu kendini. Yüzünde düş kırıklığı, dilinde daha önce söyleyemediği sözler, ÖFKE BULUTU misali yürüyor, yürüyordu…
İNSAN İNSANIN KURDUDUR.
KÖTÜ; ADAMIN VAR ÖMRÜNÜ YOK EDER.
Ben de şimdi kendimi, annemin yıllar önce hissettiği gibi hissediyorum. Başımı alıp, dağlara çıkıp, doğada kaybolmak.
Nazım ‘ın dizeleri misali;
Ey benim iyimser hallerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafaya takışlarım,
Yoktan yere akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi insan yerine koyuşlarım,
Hepinize… ELVEDA’’
AYTEN TEKİN
YORUMLAR
Bu yazınızı nasıl olup ta kaçırmışım. Hep deriz ya; her insan ayrı bir hikayedir diye... Zaman zaman ben de herhangi bir insana odaklanır ve onun hikayesi ile ilgili kafamda değişik kurgular yaparım. Keşke o insanı tanıyıp kurgularımla karşılaştırma imkanı olabilse. Sizin "öfke bulutu" olarak tanımladığınız kadının da kim bilir nasıl bir hikayesi vardır? Belki yazınızda bahsi geçen bir çok sebepten biri ya da bir kaçı onu bu hale getirmiş olabilir. Belki de hiç ummadığınız bambaşka bir sebeple bu hallere düşmüş olabilir. Ne bileyim, basit bir kafa travması bile olabilir. Cezaevinde annesinin yanında büyüyen küçük Barış'ın hikayesini anlatan "Uçurtmayı Vurmasınlar" romanını okumuşsunuzdur. Sunu kısmında yazarın bir cümlesi beni çok etkilemişti: "Adını ne Barış yılını düşünerek koymuşlar, ne de savaşlar çıkmasın diye. Babasının sevdiği bir müzikçinin adıymış, yalnızca o yüzden...
Ayten Tekin
''Bana bu güne kadar gerçek hastalar hiç gelmedi. Gelenler hep onların hasta ettikleri idi.''
Öptüm.
Sabah sabah karamsarlığımı artıracak yazılar okudum, tebrikler:(
İşin şakası çok güzel anlatmışsınız, resim de harika uymuş anlattığınız öfkeli insanlara...
Tebrikler, güzel bir anlatımdı. Payımıza düşeni alıp o yüreğimizi kurt gibi kemiren zalim insanlardan olmamak dileğimle...
Dağlarda yer kalmamıştır hiç çıkmayın bence:(
Ayten Tekin
Ayten Tekin
Ayten Tekin
Ayten Tekin
Ayten Tekin
teslimi
Merhaba,
Bu yazıyı okuduğumda yaşadığım yerdeki sizin tasvir ettiğiniz gibi birisi geldi aklıma. Ne yalan söyleyeyim ne zamandır onunla ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum. Siz duygularıma tercüman olup vay be dedirttiniz.
kaleminiz daim olsun.
saygı ve selam ile,
Ayten Tekin
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
yazacağım en kısa sürede :)
saygı ve selam ile
Ayten Tekin
Kemnur
Ayten Tekin
Sistem sorunu olarak gösterilen, saydığınız gibi birçok yozluğun, çiğliğin, çirkinliğin sebebinin sistem olmadığına; sistemin insanlara "Alçalabildiğiniz kadar alçalın! En yakınınızdakilere hayatı zehir edin! Kişiliklilik diye bir şey bilmeyin! Olabildiğinizce saygısız, sevgisiz, vicdansız olun!..." dediğine inanmıyorum... Yaşamayı kolaylaştıran bunca nimete karşılık her şey daha kötüye gidiyor, herkes daha kıyıcı oluyorsa, işin kolayına kaçmadan, zülfü yare dokunarak, yani özeleştiri kültürümüzü geliştirerek insana bakış açımızı sorgulamamız, en azından sanatın evrensel değerleri işlediği ürünleri gerektiği gibi değerlendirip değerlendirmediğimizi anlamamız gerek, diye düşünürüm...
Saygılarımla.
Yekta Attila tarafından 8/24/2015 5:13:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ayten Tekin
Yekta Attila
Düşüncenize yüzde yüz katılıyorum...