TATLI HAYAT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gözlerinizi usulca açıyorsunuz, yatağınızdan çıkıyor ve pencereden dışarıya doğru bakıyorsunuz… Her gün olduğu gibi yine büyük bir umutla doğan bir güneş görüyorsunuz karşınızda. İçinizden muhtemelen şöyle geçiyor: “Ne kadar güzel bir gün… Yaşamak ne kadar güzel, doğa ne kadar harika, nefes almak, bir kuş cıvıltısını işitmek ya da çiçeklerin kokusunu içine çekmek… Her şey mükemmel ve bugün harika bir gün olacak.”
Gerçekten böyle mi olacak… Yürekten mi söylüyorsunuz bunları? Ya da, olması mümkün mü?
Misal ki güzel bir kahvaltının ardından süslenip püslenip sokağa attınız kendinizi… Bir kuş kadar özgür, bir tüy kadar hafif hissediyorsunuz bedeninizi...
Hadi diyelim ki, topuk tıkırtınızın sesinden dolayı şu yerde yatan araba çarpmış yaralının inlemelerini duymadınız. Hayır hayır kızmıyorum size, yanlış anlamayın sakın… Sonuçta siz çarpmadınız ya adama…
Sokak ortasında dilenen kolu kesik çocuğun önünden geçerken de gökyüzünün güzelliğine bakıyordunuz zaten… Dikkatinizden kaçmış olması çok normal… Zaten hep iğrendiniz bu çocukların pisliklerinden, siz de haklısınız, hiç fakir mi gördünüz ki hayatınızda… Kızmıyorum size, yanlış anlamayın…
Eğilmiş süs köpeğinizin tokasını düzeltirken, yan tarafınızda belediyeciler tarafından öldürülen sokak köpeklerini de göremezdiniz ki… Öyle ya sadece iki gözünüz var sizin… Ne kadar da tatlı bir köpeğiniz var, aman dikkat edin de karışmasın diğer sokak hayvanlarına…
Diyet bisküvinizi yerken tavukçunun camına yapışmış aç çocukları da mı göremediniz peki? Belki dalgınlığınıza gelmiştir. İnsanlık halidir, olur mu olur… Zaten siz de, felsefesi “Paran varsa yaşarsın bu dünyada” olanlardan değil miydiniz? Kime anlatıyorum ki ben…
Peki ya şu her gün önünden geçtiğiniz dükkânların gün geçtikçe ve teker teker kepenk indirmelerini de mi fark etmediniz? Doğru ya unutmuşum, özür dilerim, siz böyle basit esnaflardan alışveriş yapmazdınız. Sizin alışveriş yaptığınız mağazalar dimdik ayaktalar ne de olsa… Öyleyse sorun yoktur mutlaka…
Köşe başında duran bir kadın var… Onu fark ettiniz mi peki? Hani şu açlıktan ölmek üzere olan çocuklarının, karnını doyurmak için bedeniyle para kazanmaya çalışan kadından bahsediyorum… Hayatta başka çaresi kalmamış olan kadından… Efendim? Onu da mı fark etmediniz… Hııımm, anladım, işim olmaz öyleleriyle diyorsunuz yani… Belki de isteyerek bu işi yaptığını düşünüyorsunuz…
Eve dönmenin vakti geldi galiba, havada garip bir koku var değil mi… Aaa nasıl da fark ettiniz, şaşırdım valla… Şimdi hava kirliliği, küresel ısınma diye anlatmaya başlasam işe yarar mı ki? Neyse vazgeçtim, siz devam edin yola…
Oh sonunda geldiniz eve, epey de yoruldunuz sanırım… Biraz uzanıp televizyon izlemeye ne dersiniz… Tam da haber saati, bakalım neler var haberlerde:
İşsizlik, çocuk istismarı, açlık sınırının altında olan insanlar, kaçak çalıştırılan çocuk işçiler, katliam gibi hayvan öldürmeler, küresel ısınma, kepenk kapatan esnaf, tarlalarıyla baş başa kalan çiftçiler, trafik kazaları, satılan devlet malları, daha da önemlisi kendisini satan insanlık..................................................................
“Aaaaaa, ne bu haberler” diyorsunuz değil mi, duyar gibi oldum sanki… Hangi ülkeden bahsediyorlar acaba, kesin yalan haberdir, abartıyorlar değil mi, gerçekten böyle durumlar olsaydı ülkenizde, siz fark etmez miydiniz çoktan…
Boş verin, yormayın siz o güzel kafanızı böyle işlere… Hadi kalkın yüzünüze bakım yapın, tırnağınızı falan törpüleyin ya da ne biliyim o da olmadı köpeğinizi kuaföre götürün… Ya da en iyisi siz de diğerleri gibi gözü açık uyumaya devam edin… İyi geceler size… Tatlı rüyalar… Tatlı hayatlar…
--------------------------------------------
Not: Çoktandır vermiyordum toplumsal mesaj, iyi oldu bu yazı, tabi doğru anlayana…
Bir paragraf ile bitirelim hadi:
Yoksulluğu, cebinde çocuklarına bir ekmek götürecek parası olmayan insandan daha iyi kim bilir? Çaresizliği, hastaneye çocuğunu yatıracak parası olmadığı için canının parçasını kollarında kaybeden bir anneden daha iyi kim anlar? Yalnızlığı, iflas ettikten sonra kapısını çalan kimse veya çalacak kapısı kalmayan adamdan başka kim daha iyi hisseder?
Artık hayatta ya siyah ya da beyaz insanlar var, gri insanlar yani orta direkler kayıplara karışalı çok oldu… Farkında değil misiniz, insanlar arasında uçurum git gide açılmakta, hadi bakalım hayırlısı…
Pelin…
14.Temmuz.2008
01:20
YORUMLAR
Bu güzel yazınıza bin kurdela yetmez
ben kardan adam benliğimi bırakıyorum buraya
okudukça erisin
erisin
bu kadar mı güzel bir yazı
ve insan yine okumak ister
acı da olsa gerçeğimiz
okumak güzeldi
yüreğiniz dert görmesin efendim
sağolun varolun
olay buydu
gündem buydu hep
tabi neden bu hale geldik sorusuna
kaç cilt kitabın gerekli olduğunu hayal edemiyorum
bir de nasıl gözlerimiz açılır kulağımız duyar
dillerimiz dillenir diye sorarsak
yine ciltlerce kitap
ama şu zavallı halkım
hatta aydınım
okumuyor ki
ben neyleyim
sevgilerle
İnsan olmak en önde görev olmalı
okullarda ders işlenir gibi...
çünkü kaybettik o insanlık denen meziyetleri...
sadece kendi için yaşayan nefes alan bir millet haline geldik..
üstümüze vazife olmayan şeylere söylenmekten insan olmayı unuttuk, komşuyu, akrabayı, havayı ac'ı, yoksulu...
oysa sabah oldu hala uykuya doymadı,
sirkelenmeli ve öz benliğimize dönme zamanı...
yazan yüreği kutluyorum
fazlaca hemde
Detaylarıyla çok güzeldi. Hadi senin fino köpeklin anlamayabilir, terlemiştirde üstelik, birde havuzuna girsin rahatlasın. Fukara ise paslı ellerini yıkamaya korkuyor su faturası limitini aşmasın diye. benim anlamadığım ise, yanı başında ölen işçinin, hakkının aranılmasına seyirci kalanlarında o işçilerden oluyor olmasıdır. Sendikaları kendilerine sanki düşmanca görüyor olmalarıdır. Kaderimmiş ya da kaderiymiş deyip her olumsuzluğa boyun eğenleredir sözüm.
Çok güzeldi...Beğeniyle okudum. Tebrik eder, selamlar, saygılar sunarım.
kehya tarafından 7/15/2008 12:28:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
İki çeşit fakir vardır.
Bunlardan biri parası olmayan fakir, diğeri aklı olmayan fakirdir.
Ama inan aklı olmayan fakirler ki biz onlara (akıl fukarası) deriz, diğerlerinden çok daha acınası bir haldedirler.
Allah iki fakirlikten de uzak tutsun seni Sevgili Pelin :)
Yüreğine sağlık...
Nazım Abidin Dino'ya şöle sormuş ;
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?
Ve Abidin Dino da şöyle cevap vermiş ;
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
Bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
Ne boya…
Çok zordur gerçekten de o hayattan tat alıp mutluluğu anlatabilmek, yazabilmek, yaşayabilmek ve yaşatabilmek ... Ama bu kadar olmusuzluğa reğmen yine de gülümsemeyi ve gülümsetmeyi bırakmamak lazım yoksa bu hayat çıldırtır insanı .......
Çok güzel bir yazıydı Pelin, seni okumaktan büyük bir keyif alıyorum, sevgilerimle canım .....
Guldane Dal tarafından 7/15/2008 12:02:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Pelin Hanım.
Ateş düştüğü yeri yakar..demişler ya.
Belki doğrudur ama yaşamın güzelleşmesi..yaşanabilinir bir hale gelmesi için...
düşen ateşin hepimizi yakması gerekir..ben buna inaıyorum.
Ayrıca sadece lafta ..yazıda..düşüncede değil..yaşamın en
içinden..
....
Duygularını mizahi hiciv şeklinde yazman hoşuma gitti.
Ayrı bir tat vermiş...yazılarını takip edeceğim.
Yüreğine sağlık.
Yaşa Varol sevgili Pelin
Hiç dert görmesin diyorum o asil
O saygın, o merhamet yüklü yüreğin.
Toplumsal olaylara ışık olsun
Hiç sönmesin güzel insan,onurlu insan
Arif insan , hiç sönmesin hayat Güneşin
Edebiyat Defterinde biliyormusun güzel kardeşim
Bulunmaz asla ve asla , bulunmaz eşin
Saygı ile kalın dostça kalın samimi ve hep merhametli kalın
* * * *Sevgili pelin güzellikler adına çarpsın hep yüreğin* * *
Kabul görsün tüm temenni ve dileklerin
Saygı ile