Güneş’ten şikayetçi olmak…
Güneş doğarak yaksa da yüzünü,
Her gün belirlenen vaktinde doğar.
Sizler gibi unutmaz verdiği sözünü.
Verdiği sıcak ile çevreyi ısıya boğar.
Sabah erken vakitte kalk uyan der,
Dünya; yörüngesinde durmaz, gider.
Bir yeri değil tüm çevreyi seyreder.
Güneş doğunca aydınlanır her yer.
Sıcaklığı ile terletir yaz mevsiminde.
Şapır şapır damlacıklar olur teninde.
Yapışma tuzluluk görülür bedeninde.
Güneşin sıcaklığı hissedilir her yerde.
Köyde,evde,kahvede… Çoğu köylünün sıkıntısı, şikayeti aynı. Her karşılaştıklarında bu sıkıntılı olaya nasıl çare buluruz diye düşünüp duruyorlardı.
Yaşadığımız yöreye ait bir köy burası.Akdeniz bölgesinde Hatay ilinde bir köy.Teknolojinin bu kadar gelişmediği,köy yollarının asfalt olmadığı,yollarda otomobillerin görülmediği zamanlardı o zamanlar. Köylüler ev ihtiyaçlarını karşılamak için şehir merkezine inerdi.O zamanlar şehir merkezine eşek,katır,at ya da yaya olarak iner; yiyecek,giyecek malzemelerini aldıktan sonra ise köye dönerlerdi.
Asıl sorun asıl sıkıntı da işte burada; şehir merkezine gelirken ve köye dönerken yaşanıyordu.Bu köy, şehrin batısında olan bir köydü.Köylü vatandaşlar sabah erken vakitte şehre inerdi.Sabah vaktinde şehir merkezine inerken ısı ve ışık kaynağı olan Güneş yeryüzünü aydınlatmak için doğar.Yaya olarak şehre inmekte olan köylülere merhaba der; Yüzlerine, gözlerine,alınlarına vururdu.
Şehir merkezinde ihtiyaçlarını tamamlayan köylü vatandaşlar, ikindi sonrası köye gitmek için tekrar yola koyulurlar.Sabahleyin yüzlerine,alınlarına,gözlerine vuran güneş ikindi sonrası da köye gitmekte olan vatandaşları boş bırakır mı?Sıcak yaz günlerinde ;Yüzlerine,alınlarına,gözlerine… vurur köylü vatandaşları terletirdi.Köylü vatandaşlar da gölge bir yer arardı.
Şehre iniş –çıkışlarda, Güneşin yakması,terletmesi ile başa gelemez bir türlü çare bulamazlardı.Misafirlikte,köy meydanında ,köyün kahvesinde konuşurken; Güneşin bu sıcaklığından ve kavurucu yüzünden kurtulmak için çare ararlardı.Tüm köylünün köy meydanında toplandığı bir gün, köyün ileri gelenlerinden biri:
-Arkadaşlar Güneşin bu sıcaklığından nasıl kurtulabiliriz? İçlerinden biri;
-Şehre güneş aştıktan sonra,güneş olmadan karanlıkta gidelim.
-Öyle olur mu?Gece vakti dükkan,değirmen kapalı olur.Yollarda yabani hayvanlar bizlere saldırır.
Bir başkası:
-Doğu tarafa, güneşin sabahleyin yüzümüze vurmadığı bir köye taşınalım.
-Olur mu?Böyle güzel köy,bağlar,bahçeler bırakılır mı?
Bir başkası ise:
-Güneşi şikayet edelim,mahkemeye verelim.Bu fikir çok hoşlarına gider, iyi ama nasıl?
Sabah olsun ilçe merkezine gider,Güneşin bizlere yaptıklarını savcıya anlatır mahkemeye veririz.
Sabah olunca köyün ileri gelenleri ilçenin yolunu tutar.Güneş sabahın erken saatlerinde yüzlerine,alınlarına,gözlerine vurur şapır şapır terletir.Bu ter ve öfke içinde savcının makamına çıkarlar.Savcı buyurun ağalar bir şikayetiniz mi var der?Köyün ileri gelenleri:
-Terleyen yüzlerini,kızarmış alınlarını ve gözlerini gösterirler.Savcı beye:
-Güneşi göstererek, bizler bu Güneşten şikayetçiyiz, onu mahkemeye vermek için geldik.İyi de niçin?
-Şehir merkezine her inişte ve şehirden köye dönüşte yüzlerimize değiyor.Yüzümüzü,alnımızı,gözümüzü kıpkırmızı yapıyor,bizleri terletiyor,kendisinden kaçmak için gölge yer arıyoruz.Yola tekrar düştüğümüzde bu Güneşten bir türlü kurtulamıyoruz diye şikayetlerini dile getirirler.Savcı bey bu olay karşısında gülmekten kendini tutamaz.Köylü vatandaşlara:
-Şehre ineceğiniz gün şemsiyelerinizi yanınıza alın,Güneşin önünü kapatacak bulutların çıkması için de Yaratan’a dua edin, diye öneride bulunur.
19.08.2015
Hasan Kaya
Eğitimci-Şair-Yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.