- 435 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
LEYLA İLE MECNUN
Büyük bir hevesle çantasını hazırlıyordu ,her zaman çıktığı monoton , yapılması mecburi ya da elzem seyahatlerden biri değildi bu sefer. Bundan mütevellid sanırım yüreğindeki pır pır eden meraklı kuş ,ne zaman yeni bir ortama girecek olsa , hep aynı tavrı takınır, aynı melankoniyi yaşardı. Eline ne geçerse dolduruyor, kremler, en sevdiği saç tokası, rengarenk rujları, en son aldığı pembe bluzu.Ve olmazsa olmazları…Nereye giderse gitsin değişmezleri…Valizin en üstüne yerleştiriyor onları ,her zamanki sabırlı ve itinalı benliğine bürünerek. Yaprakları kırışmamalı, buruşmamalı…Nasıl da seviyordu onları, salt bir sevgi değil bu ,ancak yaşarken anlaşılır ya da yaşayan anlar. Yaşadığı kadar , bir o kadar da onlardan ediniyor hayat tecrübesini, bilgi dağarcığını…Ne çok seviyordu kitaplarını ,öyle ki çok eli açık ,cömert bir insan olmasına karşın kitapları söz konusu olunca ,şaşırtıcı bir şekilde ruh halini değiştirir, bambaşka bir kimliğe bürünürdü. Onları yanından ayırmak istemez, ödünç almak isteyenleri de ,onlara zarar verip, belki bir sayfada olsa da yırtarlar , kapağını kırarlar ya da işte ne olursa artık ,bu düşüncelerle vermek istemez, hep aynı alıştığı yerlerinde , kitaplığında ,gözünün önünde dursunlar isterdi.
Kitapları dahası ,edebiyatı sevmek herkesin ulaşamıyacağı ulvi bir aşk ,belki bir çeşit bağımlılıktı onun gözünde . Bununla bağlantılı tarihi de seviyor ,alaka gösteriyordu. Zaten tarihle edebiyat her zaman iç içe olmuştur. Bunu o da çok iyi biliyordu. Bundan mütevellid sanırım her ikisinden de zevk alıyordu.O eski kapalı duvarlar ardına girmek, yıllar önce yaşanmışlıklara bir nebze de olsa ortak olmak ,o havayı teneffüs etmek. Selçuklulardan girip Osmanlıya uzanmak…Atalarının bir zamanlar dünyayı titreten varlığıyla gururlanmak,hatalarıyla ayını dramda kederlenmek…Fuzuli’den Leyla ile Mecnun okuyup ,demlenmek.Kavuşamadıkça bedeninin varlığı ağır gelmek ve o çöl sıcağında kavrulan kum taneleri gibi ufalanmak ,ufalanmak…
Bu dünya geçici, boşa oyalandığımız, yalan dünya değil miydi? Ne çıkar?Aşk uğruna kum tanesi olsak… Zerre zerre bölünsek ,çöllerde savrulsak…Ne çıkar ? Dünya varolduğundan beri sürüp gelen ,kıyamete kadar da sürecek olduğuna mutabık olduğumuz o aşk kervanına biz de katılsak…
Ne çıkar ?Leyla ile Mecnun,Arzu ile Kamber,Emrah ile Selvi ,Ferhat ile Şirin ve daha adları bilinmeyen niceleri gibi olsak…Onlar karşılıksız,çıkarsız ,umarsız bir o kadar da ümitsiz bir aşkla sevmemişler miydi birbirlerini? Bugüne dek dillerde dolaşan ,efsaneleşmiş aşkları değil miydi onları bizden farklı kılan ?
Birden sıyrılıyor ,kitaplarını yerleştirirken dahi girip çıkamadığı hayal dünyasından,aceleyle bavulunun fermuarını çekiyor ve apar topar çıkıyor evden…
YORUMLAR
Evet gerçekten de edebiyat ve tarih birbiriyle sıkı bir ilişki içindedir.
Fakat bu ilişkide çok ince bir nokta vardır ki asla gözden kaçırılmamalı. Edebiyat tarihi kullanır ama tarih edebiyatı asla kullanmaz. Kullanırsa bilim olmaktan çıkar.
Ayrıca edebiyatın tarihi olduğunu da unutmamak lazım.
Kaleminize sağlık, Defter'e hoş geldiniz.
Gözünüzden kaçmış olmalı, sanki ilk cümleniz öznesini unutmuşsunuz gibi.
ahuzar can
nitemtran
"Büyük bir hevesle çantasını hazırlıyordu, her zaman çıktığı monoton, yapılması mecburi ya da elzem seyahatlerden biri değildi." Bu cümleyi gizli özneyi kullanarak yani gizli olmaktan çıkararak tekrar yazar mısınız?
İşte o zaman yeni bir şey daha öğrenmenin mutluluğunu tadıp size kocaman bir teşekkür edeceğim.
Saygı bizden.