- 1014 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Kendim İçin
Sonra içim yandı, bir daha sustum.Oysa sustum hep, hep...
Elim değdiğinde sana dair kalan her şeye bir daha yandım.Tertemiz bir şiir yazmak istedim, kirlendi devam ettikçe. Saatlerce aklıma zarar, kalbime ziyan resimlerine baktım,
bilendim,direndim, ağladım.
Karalar bağladım, gidenlerin arkasından ağlayınca bir kadın.
Mutlu karelerde poz veren birer yalancıyız hepimiz işte. Ne de seviyoruz yalanları vitrinlemeyi. Zaman öldürüyor her şeyi, kimini sakat bırakıyor bir uzvu eksilmiş kimi de kanıyor içine akarak.Gün be gün ölüme eksiliyor takvimler.
Mevsimler dönüyor kendi etrafında. Ölüyor bilmediğimiz yüzler, gizli yerlerde yaşayan ağır bedenler içinde.
Şimdi size ne söyleyeyim?
Ağzımda tuhaf bir tat varken, dilimde ömrümce sürecek bir acı, kulaklarımı kitlemiş ağır birkaç kelimeden sonra.
Bana inanır mısınız?
Desem ki; hepsi yalan. İnanmayın.
Kapılar ardındaydım bugün. Tam haydi sırasıdır dediğim an, içimde dolandı bir düğüm.
Yapamadım.
Kitaplar arasında kalan ayraçlar, hep can sızımı anımsatan parafları gösteriyordu. Takvimlerde tarihler unutulmak istenen yıldönümlerini. En çok dinlediğim şarkılar, ayrılığı çiziyordu pencerenin buğusuna bir kış gecesi.
Sonra oynuyordu yolları bozuk şehrin ortasında çocuklar.Aralarından biri düşüyordu sağır edecek bir acı çekiyordu dizlerinden, ağlıyordu.
Valizler taşınıyordu otogarlara. Gitmeye hazırlanan bütün adamlar kalanların mezarını hazırlıyordu.
Bir düğüne şahit oldum iki adım ötemde.Bir başkasını seven, sevdiğini sanan korkak bir adam başka bir kadını mutlu etmenin hazırlığını yapıyordu.
Çirkin sözcükler, ağır cümleler kuruyordu içimdeki o adam. Bütün ağrıyan yerlerimi yerle bir ediyordu.
Gülüyordu, ellerinde döndürdüğü kaderiyle.
Gülüyordu karelerde mutlu, gururlu.
Gülüyordu cehennemden kendine cennet yaratarak.
Vazgeçtim.
İçinde eridiğim kendi cehennemimi sırtlayarak. Ve ömür boyu o ağırlığı taşıyacağımı bile bile.
Seni görmekten vazgeçtim.
Birkaç adım ötede sana uzanan bütün kapıları kitledim, zincirlere vurdum kurduğun zehir zemberek kelimeleri de.
Kendim için,
ilk kez kendim için birşey yaptım. Ve döndüm geriye.
Ağlıyordu oğluna sarılan bir anne,
ağlıyordu bir kadın belli ki sevdiğine.
Kendim için ağladım bugün ben, ilk kez.
Kendim için.
Sonra içime gömdüm bütün cesaretimi.
döndüm.
Artık hazırım bütün yolculuklara,
bütün uzaklara,
hazırım.
Kendim için ağlayacağım uzaklarda,
aykırı yalnızlığıma alışmak için,
susarak, küserek.
Kendim için.
N.K-2015
İZMİR
"Uzaklara giderken..."
YORUMLAR
Nuray'cım...
Senin o temiz kalbinden geçen bu sözcükler içime işledi.
Gözyaşın avucuma döküldü.
Seviyorum senin bu dokunaklı içten cümlelerini.
Fakat yapacağım dediğin şeyi yapamadığını anlatmışsın.
Kapat kapılarını eskiye, önceye...
Yaraların hala taze, sözcüklerin de.
Güzel haberlerini de gönder arada.
Senin adına çook seviniyorum.
Sevgim sana sonsuz saygım da.
Sen,
güzel şeylerin yazarı idin.
Cümlelerin, tebessüm ederdi bakışlarımıza;
kelimelerin, hayatın güzelliklerini resmederdi maharetle.
Hayatı yazardın, sevinci...
Mutluluğun tarifiydi bize sunduğun metinler.
Güneşi, denizi, rüzgarı yazardın.
Özlemlerin,
sadece uzaklarda kalan güzel memleketine idi.
Karayele idi, poyraza, karayemişe, hamsiye...
Ve,
şen şakrak insanlarına hoyrat Karadeniz'in.
Şimdi,
neden gözyaşların ile ıslaktır bu sayfalara dökülen cümlelerin?
Neden ağlar kelimelerin uzak şehirlerin yorgun iklimlerinde?
Yüreğine düşen bu kor ateş,
diline pelesenk olan bu mahzun türkülerin neden nedir?
Yüreğinde dökülen bu kan damlalarının?
Ve gözündeki yetim yağmurların?