Göçün Ressamı...
1996 senesiydi. 5 sene öncesinde Türkiye Gazetesi Köln muhabiri olarak başladığım gazetecilik yaşamımda ilk sıçramamı yapmıştım. Sabah Gazetesi’nden 1996 senesi Şubat ayında gelen transfer teklifini kabul etmiş, yeni bir döneme başlamıştım. Yoğun geçen günlerin ardından Temmuz’da izini gittim.
Doğduğum toprakların özlemiyle köyüme koştum. İsa ağabeyim, yengem, yeğenim Mücahit ve gelinimiz Ümmiye ile Çeltikdere’de bu defa Uludere’de Kum Barajı yakınlarına balığa gittik. Yeğenim Mücahit ve ben elimizle balık tutacak, ağabeyim keyfi isterse suya girecek, yengem ve gelinimiz Ümmiye de balıkları pişirecekti. Musa babam ve Safinaz annemin sevgisiyle yoğrulan ailemizde sevgi ve saygının yoğunlukla devamı bugün de beni en mutlu eden durumdur.
Birkaç saat içinde balığımızı tuttuktan sonra Temmuz sıcağında Kıbrıscık’ın altından, Geriş ve Balı Köyü’ün arkasından geçen Uludere’nin serin sularına uzandım. Gözümle karşıdaki kaya evlerine bakıp, yüzlerce sene öncesine giderek, “Buralarda kimler yaşamıştır” diye düşünürken İsa ağabeyim, “Seyfi.. Bizim buralardan Almanya’ya Muhammet (Mehmet) Alagöz gitti. Muhammet’i bir görmek istiyorum. Bir araştırsana” dedi.
Ağabeyimle ikindi vaktinden akşam karanlığına kadar süren ve ancak tabiatla ilgili belgesellerde görülebilecek, içinde közde pişirilmiş balık, kara çaydanlıkta kaynatılmış çay da olan sohbetimiz sürdü. Muhammet Alagöz’ün Çeltikdere günlerini uzunca dinledim.
Tatilim bitip, Almanya’ya geldiğimde Sabah Gazetesi Avrupa Haber Merkezi’nden Muhammet Alagöz’ü aramaya başladım. Birkaç ay sonra iletişim kurdum. Bana hemen Almanya’da bir ressam olarak o güne kadar yaptığı çalışmaları postayla yolladı. Gönderdiği bütün kitapçık ve katalogları inceleyip, Avrupa SABAH’ta, “Göçün Ressamı” başlığıyla haberini yazdım. Zira resimlerinde hep gurbeti, hep özlemi ve hep göçü anlatmıştı. Mesleğimin başında olmama rağmen, Mehmet Alagöz’ün resimleri bana O’nun bir göç ressamı olduğunu hissettirdi.
YIL:2009.
Bolu’nun her köşesine yaptığı eserlerle bizlere, “veren elin alan elden üstün olduğunu” gösteren İzzet Baysal babamızın yaşamını 1993 senesinde televizyonda bir belgeselde izledim. 1978 senesinde okuma uğruna ayrıldığım Bolu’dan epey kopmuştum. Ortaokul ve lise yıllarım Sakarya’da, üniversite yıllarım İstanbul’da, 2009’a kadar olan senelerimden 2’si Londra’da, ikisi Köln’de ve diğer geri kalanlar da Frankfurt’ta geçmişti.
1993’te seyrettiğim bu belgeselin de etkisiyle Bolu’ya ilgim yeniden canlanmıştı. Doğup, 12 yaşıma kadar büyüdüğüm topraklar için kalemim ve yüreğimle bir şeyler yapabilmek beni mutlu ediyordu. 2007 senesinde Galatasaray’ın Bolu’ya gelişinden oluşan enerjiyle Seben de gündemime girdi. İşte 2009 senesinde dönemin Seben kaymakamına, “İlçemizin kalkınması için Sebenli olan marka isimlere ulaşmalıyız” dedim. Kaymakam beyin makamında ilçe için yapabileceklerimi konuştum, beyin fırtınaları yaptık. Konuşmanın sonunda daha önceden Türkiye’ye kesin dönüş yaptığını bildiğim Mehmet Alagöz’ü telefonla aradım. Ve kaymakam bey adına Seben’e davet ettim.
YIL:2013.
2009 senesinde Almanya’dan Bolu’ya kesin dönüş yapan ressam Mehmet Alagöz, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde, doğduğu toprakların özlemine Alman disiplinini de etkileyerek güzel işler yaptı. Seben’in Kaşbıyıklar Köyü’nde doğmasına rağmen, çocukluğunun büyük bölümü benim köyüm Çeltikdere’de geçen İsa ağabeyimin çocukluk arkadaşı Mehmet Alagöz, “Almanya ile Bolu arasında Kültür Köprüsü”nü kurdu. Bolu kamuoyuna da bir bölümü yansıyan Kaş Bıyıklar Sanat Köyü projesini yaşama geçiriyor.
Bundan kısa bir süre önce beni telefonla arayan Mehmet Alagöz, “Kültürlerarası Sanat Projesi” kitapçığından bahsetti. 2013 senesindeki Bolu çalıştayına davetli olmama rağmen halen çalıştığım Sabah Gazetesi’nin Avrupa Haber Merkezi’ndeki yüksek tempo nedeniyle katılamadım. Ancak Mehmet ağabeyin, güzel işler yaptığını biliyordum.
“Madem çalıştaya gelemedin. Bizim oralarla ilgili bir öykü yaz, anı yaz. Kitapçığa koyalım” dedi. Ve kitapçıkta “Çeltikdere’de Kurban Bayramı” adlı anımı yayınlayarak beni onurlandırdı.
İsa ağabeyim bana 1996’da Mehmet Alagöz’ü anlatırken, Çeltikdere diliyle, “Yahu Mehmet bizden biridir. Büyüksünmez. Halk adamıdır” demişti.
Bolu topraklarının son 50 senede yetiştirdiği bu en önemli ressamı, sanatçıyı tanıdıkça İsa ağabeyimin ne kadar haklı olduğunu görüyorum.
Bolu’da başarılı olmak isteyenler,
Bolu’da insanlar tarafından sevilmeyi arzu edenler,
Ve Bolu’da iz bırakma planı olanlar;
Ruhu gurbet ateşinde yanmış, pişmiş, olgunlaşmış, Mehmet Alagöz’ü yakından tanıyın ve örnek alın.
Ben Mehmet ağabeye bakarak kendime çeki düzen veriyorum…
YORUMLAR
Böyle değerli bir sanatçımızı tanıttığınız için size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Doğuştan görme engelli, dâhi ressamımız sayın Eşref Armağanî örnek alarak ben de naçizâne resimle ilgileniyorum. Öyle güzel anlatmışsınız ki. Yüreğiniz, kaleminiz dert görmesin.
Anılar, anılar... Bazen bir söz, bir müzik, bir koku, bir resim insanı nasıl da sarsar, alır, sırtlayıp derin girdaplara atar. Girdabın savurduğu yer ise özelimizdir ve sadece istediğimiz kadarını paylaşır, çoğunu kendimiz yaşarız.
Kaleminize sağlık,
Yazarken oluyor böyle şeyler "Veren elin alan elden üstün olduğunu" olacağına “Alan elin veren elden üstün olduğunu” diye çıkmış.
Seyfi Alp
Teşekkür ederim tanıştırdığınız için, sanat bilinmelidir, çünkü bir köprü vazifesi görür ve siz o sanattan başka bir şey alır harmanlama yaparsınız kendi yaşadığınız yerlerde.
Seyfi Alp
"Yapılmamış Resimler" başlığıyla Seben-Almanya Sanat Köprüsü projesinin katoloğuna bir yazı yazan göçün ressamı Mehmet (Muhammet) Alagöz, çocukluğunda ayrıldığı topraklara sanki bir daha hiç kavuşamayacakmış gibi hislerini de yansıtmış. Böyle bir ismi Göçün Ressamı başlıklı yazımla insanlara tanıtabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Adıyaman'a tayini çıkan Mehmet Alagöz, Türk resim sanatı için bir kazanımdır. Saygıyla.