"Sami..."
"Türk-Kürt kardeştir. Bu kardeşliği bozmak isteyenler kalleştir.."
SAMİ...
1981 yılının Temmuz ayıydı. Geceden sıcak bir yaz günü olacağı belliydi. Babam çok erkenden beni kaldırdı."Bugün Karageriş’e oduna gideceğiz. Olur da okuyamazsan köy işlerini de unutma. Belki birgün geriye dönüp, köyde yaşamak zorunda kalabilirsin."dedi.İyi notlarla ortaokulu bitirmiştim. İlk iki yıl Sakarya’da okumuş, üçüncü senemde Seben’e gelmiştim. İçine baba şevkatini de katarak öylesine anlamlı konuşmuştu ki babam, etkilenmiştim.Sabah ezanı ile yola çıktık. İki katırımızdan sarı olanına babam, beyaz olanına ben bindim. Alaca karanlıkta bir süre konuşmadık. Ben katırın üzerinde yarı uykuluydum. Ve o an okuyamaz da köyde kalırsam işimin hiç de kolay olmadığını anladım. Evet yatılı kaldığım okulda da sabahları erken kalkıyordum. Ama yatağım yumuşaktı. Etüd odaları yazın serin, kışın sıcaktı. Gün doğumu Karageriş Dağı’na tırmanmaya başladık. Düz yolda bizi rahat taşıyan katırlarımız yokuş yukarı zorlanmaya başlayınca üzerlerinden indik. Babam belki unutmuş olabilirim diye oduna giderkenki yerleri yeniden tek tek anlattı. Şu şunların tarlası, bu bunların tarlası diye ben sormadan da bana bilgiler veriyordu. Dağın yarısına kadar tırmanmıştık ki babamın daha dikkatli yol aldığını gördüm. Ben sormadan uyardı, "Buralarda bizim köyden sürüler var. Köpekler boş olabilir."Birkaç dakika sonra haklı olduğunu anladım. Keçi sürülerinin geceleri yattığı sayalardan birine yaklaştık. Bizi görmeden kokumuzu alan çoban köpekleri havlamaya başladı. Biz sayaya yaklaştıkça, köpeklerin sesleri gürleşmeye başladı. Yolumuza yakın olduğundan sayanın yanından geçmeliydik. Zaten dağa tırmanırken sadece keçi yollarını kullanabiliyorduk. Köy şartlarında yaşamayan birinin yürümesi bile zor olan yollardı.Sayaya biraz daha yaklaşınca babam durdu ve, "Çobann... La çobannn.. Köpeklere bak...!"diye seslendi.İşin şakası yoktu. Dört beş yıl önce kışın köyün içine ölü bir kurt getirdiler. Ve "Bu kurdu Efe dayının köpekleri yakalamış ve boğmuş."dediler. Hatta derisini yüzüp köydeki sürü sahiplerinden oğlak istediler. Çünkü önemli bir sürü düşmanı öldürülmüştü. Köyde köpekler ya da avcılar kurt öldürürse sürü sahiplerinden oğlak ya da kuzu istenirdi. Şayet yakalanan ya da öldürülen tilki olursa, ölü tilki evlerde gezdirilir ve tavuk sahiplerinden yumurta istenirdi. Babamın sesine, "Gorkmayın.. Gorkmayın.. Bişey yapmaz köpekle.."diye bir ses geldi.Yaşı henüz 7-8 olan bir çocuk sayadan çıktı. Köpeklere doğru koştu ve kendince kullandığı bir dil ile onları susturdu. Yürüme en az bir saatlik olan köyden haber sormak için de uzaktan babamla konuştular..Babam bana dönerek, "Dursun’un küçük oğlanlardan biri bu. Sen belki iyi tanımazsın. Ama işte bunun gibi cesur çocukları sayesinde sürü sahibi oldu Dursun ağa"dedi babam.Yanına biraz daha yaklaşınca ben de, "Sen Ziya’nın kardeşi misin?"dedim.
O da "Evet"diye cevap verdi.Biraz daha yaklaşınca gördüm ki, sürü peşinde yaşından çok büyük işler yapmak zorunda kalan bir çocuk yüzü bana bakıyordu. Çileli, yalnız...O günlerde bizim köylerdeki çocukların kaderiydi bu.. Küçük yaşta koyun gütmek, sürü peşinde olmak ya da tarlada çalışmak zorundaydık.
Ziya ile ilkokulu birden beşe kadar beraber okumuştuk. Daha tırmanmamız gereken yol vardı.Sayadan biraz ayrıldıktan sonra babam, "Sami bu dedi. Küçük çoban. Beni sever. Terbiyeli. Yayladan benim çobanlık arkadaşım."
--12 sene sonra...
Yıl 1993. Aylardan Ekim..Aynı yılın Mayıs ayında Almanya’da Solingen’i bir gazeteci olarak yaşadım.Beş Türk’ün yanarak can verdiği faciayı önü ve arkası ile bir ay boyunca izledim. Beynim ve ruhum daha mesleğimin başında olmama rağmen yorgun düştü. Psikolojim bozuldu.Almanya’da ırkçı olaylar giderek tırmanıyordu. Alman hükümetinin de biraz serbest bırakması ile Türkiye düşmanı güçlerin gösterileri de artmıştı.Bugünkü gibi digital fotoğraf yoktu. Fotoğrafları banyo etmeyi de bilmeliydi. Resimleri internet ile geçmek de bilinmiyordu. Fotolar mutlaka haber merkezine ulaştırılmalıydı.1993 yılının Ekim ayının sonunda Frankfurt’tan sabah erken saatlerde yola çıktım. O günlerde Almanya’nın başkenti olan Bonn’da Türkiye düşmanlarının organize ettiği geniş kapsamlı bir yürüyüş ve miting vardı. Mesleğimin üçüncü yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrası oluşan kargaşa ve hareketlilik döneminde sokak olaylarına alışmıştım. Frankfurt’tan sabah erken saatlerde gazetenin arabasıyla çıktım. Frankfurt’tan Köln istikametine giderken Bad Camberg’de mola verdim. Kahve içmeli, biraz daha açılmalıydım. Yoğun geçen haber trafiği nedeniyle akşamdan arabama aldığım gazeteyi okuyamamıştım.Otoban üzerindeki benzinciden kahve aldım. Arabama geldim. Gazetenin birinci sayfasını açtım. O da ne?...Sayfanın alt bölümünde.
Şimdiye kadar hiç bir gazetede fotoğrafı yayınlanmamış bizim köyün resmi vardı. Kalabalık bir insan grubu.. Omuzlar üzerinde bayrağa sarılı bir tabut.Musalla taşı. Niyazi dayının evi... Camimizin önündeki dut ağaçları hep tanıdık idi. Cenaze namazında ilk safa duranlardan da tanıdıklarım vardı. Ve haber başlığı da şuydu:
"Şehit Sami Akbıyık’ın cenazesi köyünde toprağa verildi."Haberin spotunda ise: "Üzümlü karakolu baskınında şehit düşen Jandarma Er Sami Akbıyık Bolu’nun Seben İlçesi’ne bağlı Çeltikdere Köyü’nde toprağa verildi."Frankfurt-Köln otobanında...Bad Camberg benzin istasyonunda...Ve muhabirliğini yaptığım gazetenin birinci sayfasında Sami’nin şehit olduğunu okudum..Askere gidinceye kadar Karageriş’teki sayasından fazla dışarıya çıkmayan...İnsanlardan çok keçi ve oğlaklarla haşır neşir olan Sami şehit olmuştu.Babamla Karageriş’e oduna gittiğimiz Temmuz gününün sabahı beynimde canlandı..Bizi görünce salmaya başlayan çoban köpeklerini susturuşu...Babama dönüp, "Musa dayı.. Senin okuyan oğlun bu mu?"deyişi..Her tatilde köy mezarlığına gidip dertleşiyoruz..Köy mezarlığında yatanlardan sadece onun başında bayrak dalgalanıyor..20 yaşında kara toprağa şehit olarak girmek de ona nasip oldu...Karageriş Dağı’nın küçük çobanı Üzümlü Karakolu’ndan sonra köy mezarlığına gelebildi. Kimbilir kimlere hangi çoban hikayelerini anlatıyor..Ya da dinliyor...Annesinden doğduğunda memesini bulamayan oğlaklardan hangisine yaptığı iyiliklerin şimdi karşılığını görüyor?...
YORUMLAR
Okudum değerli Kalem daşım o günü bu günüde değişen bir durum yok bütün mekanızma devletin çarkında ayaklanıyor maalesef yanlış politikacıların yönetimindende Devletçe, Milletçe de örseleniyoruz Türkiye Cumhuriyetinin Halkı olarak .... Sizin hayat okulunuzun başlangıcındaki Hikayenizde Karşılaştığınız küçük bir Çobanın büyük işlerin sorumluluğunu yüklenmesi gibi burada köyünden dışarıya çıkmayan Asker ocağı Baba Kucağı denilen Vatana hizmet verirken Namludan Çıkan bir Şerefsizin Kurşunuyla onun orada hayatının sonlanması nedir bu ...? Cahil insanların dağa çıkıp Ülke içinde Ülke kuracağız diyerek Gariban bir Çoban hikâyesindeki gibi yavan ekmekle büyüyen fidanlarımız heba oluyor.. Zenginin yağı bol oda ne yapıyor daha masada paylaşıyor.. Yüzleri kızarmıştır halay çekiyor... Tabiiki Kürt Türk bizler Kardeşiz aynı topraklarda havayı solumuşuz halkların isyanı değil bu çıkarcıları isyanıdır ceplerine beş Para Fazla dolsun diyerek... Burada olan yine Garibanlara oluyor Vatan Vatan diyerek Çoban Şehidimize Başsağlığı DİLEKLERİMLE... Güzel Kaleminizi Kutluyorum Selam ve "de" Saygılarımla Kalınnn....
Seyfi Alp
Seyfi Alp
Hem Almanya hem Türkiye hem eski hem yeni. Günümüzü de kapsayan güzel bir toparlama olmuş. Anılarda kalanlar hep güzel olanları ama çok etkilemiş acı olaylar da yok lmuyor.
Elinize, kaleminize sağlık,
Seyfi Alp
Sami 'Başlı başlına bir gerçek dram kesiti olsa da günümüz türkiyesinde .çok ta bir şeylerin değişmemiş olduğunu görüyoruz.gencecik insanlar saçma sapan .sözüm ona İdeoloji 'adı katlediyorlar.
Elbetteki hepimiz kardeşiz..'' Bölücülük sadece eline silah alıp sokağa dökülmek değildir Düşünülmeden edilen cahilce ' sözleri ile.de pekala ayrımcılık ve en kötü savaşı cıkarta biliriz.insanları bukadar zalim yapan nedir hala çözmüş değilim..madem ki herkese yetiyor bu ülke neden hala ayrımcılık neden kardeş değiliz..neden..Sami.....' ah yapmaycaktın bunu ..söz ola hedeften çıka..
yazınızı beğeni ile okudum.tebrikler başarılarınızın devamını dilerim.
Seyfi Alp
Doksanlı yıllarda askerlerimiz eğitimsizdi.Şimdi sanki daha profesyonel sanıyorum.Aslında çok geç kalındı.Öykünün sonuç kısmı daha vurucu olabilirdi. Ayrıca biz kardeş filan değiliz.Kırk yıla yakın bir zaman diliminde kan akıyorsa bir ülkede "Barış" benim için yalan bir kelime.Öykü çok güzel.Sadece son bölümde eleştiri cümlesi yazabilirdiniz....
Seyfi Alp
Saygılarımla
Seyfi Alp.
Doksanlı yıllarda askerlerimiz eğitimsizdi.Şimdi sanki daha profesyonel sanıyorum.Aslında çok geç kalındı.Öykünün sonuç kısmı daha vurucu olabilirdi. diliminde Ayrıca biz kardeş filan değiliz.Kırk yıla yakın bir zaman diliminde kan akıyorsa bir ülkede "Barış" benim için yalan bir kelime.
Seyfi Alp
Çalışmaları pek takip edemiyorum doğrusu.
Birkaç kalemin çalışması dışında okuyamıyorum, neler yazılmış.
İyi ki mesajınızı ilettiniz.
Güzel, titiz bir çalışma okudum.
Hele ki kişiden taşıdığı izler var içinde daha bir hareketli ve yaşam dolu kelimeler.
Ellerinize sağlık, yazın hep ve olumlu olumsuz tüm eleştirileri biriktirin heybenizde.
Çok faydasını göreceksiniz.
Diğer çalışmalarınızı bekliyoruz.
Güzel günlere...
Seyfi Alp
Sevgili gönül dostu çok etkili bir gerçek dram okudum kutluyorum yazan yüreğinizi saygılarımla
Seyfi Alp
Saygılarımla.. Seyfi Alp.
Şehit haberleri yağmakta fırtınayla...Her şehidimiz bir Karagerişli Sami. Yazılacak binlerce Sami öyküsü birikti bu ülkenin, hepsi yazılmalı... Bu günlerde böylesi güzel anlatımları ya anı, ya deneme olarak kaydeder oldu değerli yazarlarımız. Evet bir anınızı anlatıyor olabilirsiniz ama bir öykü kurgusunda anlattığınıza göre... lütfen öykücülükten bu kaçışa dur diyelim... elbette bir anınızdır ama öyküler de zaten yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayları anlatmaz mı? Bir de -12 yıl sonra- ara başlığını bir paragraf olarak indiriverseniz. Saya tırmanışıyla anlatımın devamının karışmasını önlemek için... BU HARİKA, DÜZGÜN YAZINIZI CANDAN KUTLUYORUM. SAMİMİ TEBRİKLERİMLE.SAYGILAR
Seyfi Alp
Yorumunuz için teşekkür ediyorum.
Uyarınızı dikkate alıp, yazıdaki düzeltmeyi yaptım.
Saygılarımla. Seyfi Alp.
Köyünden başka yer görmeden,
Yine dönmüş sevdiği yere.
Hiç olmasın bunlar diyoruz da,
Bir kaşık bal mı ağızlarına sürülen,
Kardeşine kurşun sıkan,
Ona düşman görülen..
Tebrik ederim saygılarımla.
Seyfi Alp
Her türlü yorum yeni yazılarım için enerji kaynağımdır.
Saygılarımla
Seyfi Alp.