- 621 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
O SAHİLDE
Bazen gördüğüm her şey, görmediğim tek şey olabilir.
Emil M. Cioran
Bir köpek.
Çukurova’dan kaçmış bir pamuk çuvalı gibiydi. Hızla koşuyordu sana doğru. Korkmuş, ne yapacağını bilememiştin. Nereye kaçacağını düşünürken gelip ayaklarına dolanmış, olduğun yerde durdurmuştu seni. Yüzünü sürmüştü ayaklarına. Dönüp dönüp etrafında, durup durup sürmüştü. Korktuğun için utanmıştın. Yüzüyle sevmişti seni. Sevip sevip utandırmıştı. Bir türlü bırakmak bilmeyince ayaklarını kabarmıştı yüreğin. Ağlamıştın. Gelen geçen sana bakmıştı. Sahildeki kafelerin birinde çalışan iri bir adam, korkudan ağladığını sanıp köpekten kurtarmaya koşmuştu seni. Mezarcı küreğini andıran ayaklarıyla tekmelemişti köpekçiği. "O beni seviyordu" deyince sen, yaptığından utanmıştı. Kendini affettirmek için çay ikram etmek istemişti sana. "Köpeğe yiyecek verirseniz içerim çayınızı" demiştin.
“Önce ona affettirin kendinizi!”
Gidip çalıştığı kafeye elinde bir tabak sosisle dönmüştü. Ne adama ne de önüne koymaya çalıştığı sosislere bakmamıştı köpek. Koyduğu tavır şaşırtmıştı seni. Yatışan yüreğin bir kez daha kabarmıştı. Her sahile indiğinde arar olmuştu gözlerin. Koşar gelir diye uzun saatler beklemiştin. Gelmemiştİ. Gelmedikçe gerçekliğini yitirmişti gün be gün. Bir düş gördüğünü düşünmeye başlamıştın. Vazgeçmiştin beklemekten. Köpekten değil. Beklemekten.
Bir şemsiye.
Bir başka gün. Sağanak bir yağmurda deli gibi yürüyordun yine sahilde. Bir başka adam, bir başka kafeden çıkıp elindeki şemsiyeyi zorla vermek istemişti sana. Sırılsıklamdın. İstememiştin. Teşekkür edip ıslanmak için yürüdüğünü söylemiştin. Gülerek açmıştı şemsiyeyi adam. Girip altına, dönüp dönüp sana bakarak uzaklaşmıştı.
Bir park.
Park değildi. Yangın yeriydi o gün. Kaydırakların yarı yanık halleri dağlamıştı içini. “Kim yapmış bu kötülüğü çocuklara” demiştin.
"Kim bu kadar kötü olabilir?"
Belediye başkanına kızan birinin öfkesini parktan çıkardığını söylemişlerdi. Birbirine kızan büyüklerin öfkesini neden çocuklardan çıkardığını çocukken de o gün de anlıyamamıştın.
Bir çift.
Yağmurlu başka bir günde çocuk gibi oynaşan yaşlı bir çift görmüştün denizde. Damlaları, denize düşmeden yakalayıp, avuçlarını yağmur suyuyla doldurmaya çalışıyorlardı. Oturup bir kafeye çay söylemiş, romantik bir filmin mutlu sonunu izler gibi izlemiştin onları pencereden.
Sen.
Ne çok yürüdün o sahilde.
Ne çok şey gördün.
O sahilde açıldı gönül gözün.
O sahilde büyüdün.
Sana kalsa o sahilde ölürdün.
Kalmadı.
Tante Rosa
***
Diyor ki:
Emil M. Cioran: Yazmak, olağanüstü bir tesellidir.
***
YORUMLAR
Mazide kalan bir tek çocukluk olsaydı eğer, her şey ne kadar naif olurdu yarabbi. Çünkü naifliğin tariflendiği çağ, o çağ, çocukluk çağımız değil midir?
Her şey masumdur o zamanlar. Suçlar bile…O çağlarımızda adını koyarız her şeyin ve onlar da masumdur. Bizler ise, çocukken yani, birer mahzun.
insan anılardan oluşmuş bir ruh; anılar ise kişilerden, objelerden, mekanlardan oluştuğuna göre var olmak, algı kanallarını açıp bütün bu kavram ve durumları içimizde biçimlendirmek demektir. daha çok hissetmek varoluşu daha merkezden yaşamak demektir. siz hissediyorsunuz. tebrik ederim