- 1309 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
KUŞAK ÇATIŞMASI
Şen gönül ailesinin reisi baba Rıfat Bey, kamu kuruluşundan emekli olmuş, yoğun memuriyet hayatından sonra emekliliğe alışmaya çalışan kendi halinde bir insandı. Namaz saatlerinin dışında ki, vaktinin büyük bölümünü evde televizyon seyrederek geçiriyordu. Devlet memurluğundan kalan bir alışkanlıkla evden dışarı her çıktığında gömlek giyer ve kravat takmayı hiç ihmal etmezdi. Sosyal hayatında sevilen saygı duyulan biriydi. Yine bir Pazar sabahı marketten kahvaltılık alışverişini yapmış fırından sıcak ekmek ve gazete bayiinden de günlük gazetesini almış oturduğu apartmanın önüne gelmişti.
Pazar sabahı ailece kahvaltı sofrasında bir arada olmanın hayallerini kuruyordu. Altıncı kat’ta Asansörden inip anahtarıyla daire kapısını açtığında, evin holünde karısıyla karşılaştı.
-Hanım, annem ve çocuklar hala kalkmadı mı? Hem sonra sen niye üstünü giymemişsin halen gecelikle dolaşıyorsun. O ne! Daha sofrada hazır değil yav hanım çıkar şu bigudileri kafandan uyandır çocuklarını da bir pazar sabahı olsun ağız tadıyla hep birlikte bir kahvaltı yapalım.
-Ay ben o çocukları bakkaldan mı aldım? Sen git uyandır seninde çocukların hayret bir şey ya!
-Hay! Sana bir şey söyleyenin tamam tamam ben kaldırırım çocukları sende bari çaydanlığı üzerine koy
-Ay niye çaydanlığı üzerime koyayım ben kafayı mı yedim hem sonra ben o kadar ateşli miyim? Hınzır şey.
-Vela havle, ulan aklın fikrin şeyde çaydanlığı ocağın üzerine koy diyorum. Kendi üzerine değil.
-Şimdi hiç uğraşamam tırnaklarım ojeli kurumasını bekliyorum.
-Sabahın bu saatinde tırnak mı ojelenir?
Kadın hiçbir şeyi umursamadan solona gidip televizyon’un karşısında ki koltuğa oturup ayaklarını da sehpaya uzattı. Adam da elindeki poşetleri mutfağa götürüp masanın üzerine bıraktı. Önce kızların Sonrada oğlunun odasına gitmek üzere koridora yöneldi. Kızların odasına geldiğinde kapıyı çalıp,
-Kızlar hadi kalkın saat kaç oldu hep birlikte kahvaltımızı yapalım. Hey! Kime diyorum. Haydi kalkın.
Kulağında müzik çaların kulaklığı ağzında da sakız olan küçük kızı Bir ‘anda odanın kapısını açtı.
-‘’Hiiiih!! Euzübillahimine ... kızım o ne!?
-Yüz maskesi babişko korkma
-Babişko mu? Kızım ne babişkosu, babanın suyumu çıktı? Hem sonra sen daha on altı yaşındasın cildin çok taze ne maskesiymiş bu? Çık çık çık hayret bir şey hadi yıka yüzünü ablanı da kaldır kahvaltıya gelin.
-Ablam yok ki!
-Nasıl yok?
-Akşam sen uyuduktan sonra arkadaşı geldi onunla gitti gecede arkadaşında kaldı.
-Nee!? Yahu kaç sefer söyledim abla’na şu kızıl saçlı kız’ın hal ve hareketini beğenmiyorum onunla fazla sıkı fıkı olma diye
-Hee! Sen Cansu’yu diyorsuuun? Ablam Cansulara gitmedi ki, Alplere gitti.
-Uludağ dururken, sen salak mısın kızım ne Alpleri?
-Babişko kafayı mı yedin? Ne uludağ’ı hani şu keçi sakallı satanist çocuk var ya! Onun adı Alp, ablam o Alp’in bekâr evinde kaldı dün gece.
Babişkoo? Baişko rengin sarardı?. Babişkooo kendine gel !. Anneee yetiiiişşşş babişkom trafik lambasına döndü.
Kızının seslenişine gelen annesi
-Ne var kızım ne oldu?
-Babişkoma bi’şey oldu. Baksana! Omzunu duvara yasladı rengi benzi atmış sabit bir noktaya bakıp öylece duruyor. Ben kapımı kapatıyorum maskemin kuruması lazım sen babişkomla ilgilen.
- Ne var Rıfatı. Ne oldu?
-Bi bi bizim kı kı kızımız sa sa satanist çocukta mı ka ka kaldı dü dü dün gece!?
-Evet, ne var bunda bu kadar şaşıracak. Şuraya bak resmen konuşamıyorsun kekelemekten. Ayol kızımız yirmi iki yaşında canı kimde kalmak isterse orda kalır.
-Ulan ne demek canı kimde isterse orda kalır. Beni deli etme manyak karı üstelik adam satanist kıtır kıtır kedi kesiyor. Kızımız Kütür kütür …..mesi çok mu zor? yahu bari doğru düzgün biri tövbe tövbe neler düşünüyorum böyle Rıfat kendine gel oğlum!
-Ayiiİ gerçekten de çok banalsin Rıfat? Alp’le kızımız yalnız değil ki evde. Alp’in Amerikalı zenci erkek arkadaşı da var Yanlış düşünüyorsun. Olayı büyütüyorsun.
-Neyiiiii? Ulan beni zıvanadan çıkarma kadın. Üstelik evde zencide var diyorsun! Alp’te pabuç kadar burun var kim bilir zencinin ki nasıldır. Olayı büyütmeyeyim öyle mi? Ben küçük düşünsemde olay biyolojik olarak kendiliğinden büyük zaten. Çabuk ara kız eve gelsin zararın neresinden dönersek kardır.
-Ayol olur mu öyle şey? Devre mülk den mi dönüyorsun. Arkadaşlarının yanında mahcup mu edelim kızı? Medeni ol biraz.
-Yahu! Kızımız dünya çapında meşhur olma yolunda. Asıl biz cümle âleme rezil rüsva olup mahcup olacağız. Ne medeniyetinden bahsediyorsun? Zaten sana bir şey söyleyende kabahat ben ararım kızı nerede benim telefonum?
-Elinde ya!
-Hah! Tamam, elimdeymiş akıl mı bıraktınız adamda.
Rıfat Bey bir taraftan cep telefonunun rehberinden kızının telefonunu ararken bir taraftan da kendi kedine kısık sesle söyleniyordu.
-Saldım çayıra Mevla kayıra çocuk yetiştirirsek böyle olur işte 0.5 yüz …. … Aloo kızım aloooo beni duyuyor musun. ?
-‘’Aloo Guten morgen. (Günaydın )
-Alooo sen kimsin len Alman gâvuru kızımı ver telefona.
-‘’Oh yah yah Telefonat mit der derzeit sehr beschaffigen spöter. (Telefonun sahibi şu ‘an çok meşgul daha sonra arayın.)tık
-Ula! Tık diye kapattı telefonu yüzüme elin gâvuru
- Telefona bakan kimdi?
-Elinin körüydü. Kim olacak satanist oğlanın Alman arkadaşı herhalde. Ulan bizim kız birleşmiş milletlerin daimi üyesi olmuş da benim haberim yok.
-İyi de telefona bakan kişinin almanca konuştuğunu nasıl anladın? Sen almanca bilmiyorsun ki?
- Orasını karıştırma. Nasıl olacak? Ergenlik çağlarımda seyrettiğim filmlerden tabi çat pat öğrenmiştim.
Rıfat Bey birkaç kez üst üste kızını aramışsa da bu sefer telefonu açan olmamıştı yaşadıklarının şokundaydı. Bir ‘an akılına oğlu geldi. Doğruca koridorun sonunda ki oğlunun odasına yöneldi. kapıyıa hızlıca vurup seslendi.
-Oğlum hadi kalk, hadi benim aslan oğlum aç kapıyı seninle konuşacaklarımız var .
Uykulu gözlerle kapıyı açan oğlunu gördüğünde yeni bir şok yaşamıştı.
-koç-um-be-niim, oğlum bu ne hal!?
-Ne varmış halimde minnoşum?
-Ne minoşu lan üzerinde ki, kombinezon da ne? Sen gözlerine sürme kirpiklerine de rimel mi çektin!? Sana ne oldu aslan oğlum kim yaptı bunu sana.!?
-Ay kimse bi’şey yapmadı daha taam mı? Bu benim tercihim sen karışamazsın bana taam mı? Hangi çağda yaşıyoruz ayol.
-Senin tercihin mi? karışmak mı? Ulan gebertirim seni şerefsiz çabuk çıkar o kombinezonu, üzerinden doğru düzgün bir şey giyin hadi çabuk. Şuraya bak aval aval bakıyor yüzüme. Yav, oğlum sen aslan gibi adamdın ne oldu sana. Bak! Benim güzel oğlum şey yani aslan oğlum. Kocaman adam oldun. Üniversite bittiğinde hayırlı bir kısmetle evlendireceğiz seni. Ama bu halinle kimse beğenmez ki, seni öyle değil mi? koçum benim
-Ayiiiiii sahi mi? yakışıklı mı bari Kiminle?
-Kapıcı Murtaza efendin oğluyla. Ulan salak kimle olacak helal süt emiş iyi bir aile kızıyla tabi ki. Gerçi bu gidişle senin kısmetinde kim olur oda belli değil ya neyse. Ulan karı sana kaç sefer söyledim çocukluk çağlarında kızların kıyafetlerini şu oğlana giydirme diye ha! Kaç sefer. Al, işte gör aslan gibi oğlumuzun şirazesi kaymış sürmeli ceylana dönmüş.
Rıfat Beyin, karısı ve oğlu koridorda tartışırken karşı odadan Rıfat beyin yetmiş üç yaşında ki annesi söylenerek odasının kapısını açtı.
-Rıfat? Oğlum nedir bu bağırış çağırış sabahın bu saatin de?
- Bir şey yok annecim sen odana gir kusura bakma seni rahatsız ettik. ‘’Anneee!!! Sen! Sen saçlarını sarıya mı boyadın? Makyaj da yapmışsın? Hayırdır!?
-Bırak şimdi saçımın rengini makyajı mı falan niye bağrışıyorsunuz sen onu söyle? İnsan sevgilisiyle Pazar sabahı yatak keyfi yapamayacak mı bu evde canım.Kafamızı şişirdiniz hayret bir şey ya!
-Sevgilimi? Kafanızı mı? Ne diyorsun anne odanda kim var senin?
Söze Rıfat beyin karısı atıldı.
-Aaa senin haberin yok mu? Annem bir haftadır marketin çırağı Tolgayla sevgili takılıyor. Akşamda sen uyuduktan sonra bize geldi annemin odasın da kaldılar. Ama biliyor musun bir birlerine çok yakışıyorlar.
-Se se sen mayakmısın kadın o ço ço çocuk annemin küçük torunuyla yaşıt. Üstelik babam rahmetli olalı daha bir sene olmadı.
-‘’Aa- aaaa! Hayatım, aşkın yaşı ve zamanı yok tur sen bunu bilmiyor muydun? Canikom hadi gel odamıza gidelim bizde aşk tazeleyelim.
-Yahu’ bırak şu kravatımdan çekiştirmeyi çek elini kafayı mı yediniz hepiniz.
O sırada atlet donla odadan çıkan Tolga anlamsız bir özgüven ve yüzünde oluşan alaycı bir ifadeyle pis pis sırıtarak konuşmalara dâhil oldu
- Sevgilim dondurmalarımız eriyecek gel içeri dondurmalarımızı yiyelim kapat şu kapıyı hadi.
-Tamam, geliyoruum zaten hava çok sıcak içim yanıyor. Çılgın şey dondurma fantezisi mi yapacağız?
Rıfat Bey, şokta ve şaşkınlık içerisinde olanı biteni seyrediyordu. Gözleri fal taşı gibi kocaman olmuş burnundan soluyordu ve oda söze girdi.
-Ne oluyor lan ne sevgilisi ne yanması ne dondurma fantezisi kendinize gelin Sabahın bu saatinde dondurmamı yenir?
-Anneniz çok ateşli ne yapayım ancak dondurmayla hararetini söndüre biliyorum.
-Bende seni çok terbiyeli bir çocuk biliyordum. Ulan serseri utanmıyor musun? Nenen yaşında kadınla dondurma fantezisi yapmaya?
-Rıfat amca biz annenizle bir birimizi seviyoruz askere gidip geldikten sonra annenize takacağım
yüzüğü.
-Yoooo, yoo yok artık bu gördüklerim duyduklarım gerçek olamaz, olamaz hayır hayııııııııırrrrrrrr.
-Rıfatçım? Rıfatçım? Uyan lütfen kendine gel
-Ne ne nerdeyim ben heh! Oh! Çok şükür kâbus görmüşüm!
- Bey! Gördüğün rüya çok kötüydü herhalde baksana ter kan içerisinde kalmışsın?
Rıfat Bey sabah marketten eve döndüğünde, onu kapıda eşi Türkan Hanım karşılamıştı. Elinde ki paketleri alan hanımı mutfağa giderken Rıfat beyde salona geçmiş üçlü koltukta uzanmıştı. Emekli olduğundan beri Seyrettiği abuk, sabuk dizi filmlerinin, evlendirme programlarının bilinçaltı etkisinde kalmış kâbus dolu bir uykuya dalmıştı. Sayıklayarak ve bağırarak uyandığında tüm ailesi başında onu kendine getirmeye çalışıyorlardı.
- Babacım buyurun bir bardak su için iyi gelir
-Aslı kızım sen evde miydin?
-Nerede olacağım babacım tabiî ki evdeydim.
-Buket?
-Efendim baba
-Aferin Kızım yüzünü yıkamışsın makyaj maskesi çıkmış yüzünden
-Ne maskesi babacığım ben daha on altı yaşımdayım.
-Hakan oğlum? Yamuk bir durum yok değil mi?
-Ne yamuğu babacım nasıl bir rüya gördünüz anlamadık ki!
-Oh şükürler olsun benim aslan oğlum
-Babaanneniz nerde?
-Buradayım oğlum ah evladım çok mu korktun?
-Nur yüzlü hacı annem benim kötü bir rüya görmüşüm
-Bey, halen rüyanın tesirinden kurtulamamışsın korkma artık annen de bizlerde sağ selametiz çok şükür hadi git banyoya yüzünü yıka kendine gelirsin. Hava sıcak diye kahvaltı sofrasını balkona kurduk serin olur hadi kalk yüzüne bi’su vur açılırsın.
-Tamam, tamam siz geçin sofraya ben yüzümü yıkayıp geliyorum.
Ev halkı hep beraber balkonda kurulmuş kahvaltı sofrasında yerini almış evin reisi baba Rıfat beyin yüzünü yıkayıp sofraya gelmesini bekliyorlardı. O sırada kapı zili çaldı. Kim gelmiş olabilir diye düşünürlerken Türkan Hanım Buket’e kapıya bakmasını söyledi. O esnada babaanne söze girdi.
-Rıfat’a söylemeyi unuttum canım dondurma istemişti telefon edip bir kutu sipariş verdim. Marketin çırağı olmalı her halde dondurmayı getirmiştir.
-O esnada Buket, heyecanla balkona gelip annesine
-Anne yetişşşş, babam marketin çırağı Tolgayı yere yatırıp, ulan sen sabahın bu saatinde benim anneme dondurma getirip annenizin içi yanmış olmalı ona dondurma getirdim yesin de harareti sönsün diyorsun bir şey mi ima etmek istiyorsun diye, yakasından tutmuş silkeliyor.
Serhat BİNGÖL 09.08.2015
YORUMLAR
Bunu kaçırmışım yeni okuyabildim özür.
Gülsem mi, üzülsem mi bilemedim.
Bedri Hocamın dediği gibi Rıfat Beyin başına da çok fazla bela gelmiş demeye başladım.
Babaannenin dondurma fantezisinde jeton düşmeye başladı da Allahtan rüya çıktı. Yoksa yürek mi dayanır be ya. :)
Çok güzeldi. Tebrik ederim. Selam ve sevgi bıraktım buraya.
Serhat BİNGÖL
Böyle bir yazıyı kaleme almama neden olan şey tv de Türk İslam ahlakına sığmayacak magazin programları dizi filmleri vs gibi marjinal hayatları normalmiş gibi sunulmasına tepki olarak yaşanılan absürtlükleri mizah yoluyla anlatmaya çalıştım.
Okuyup yorumladığınız için çok teşekkür ederim.
İyi ki varsın
Saygı sevgilerimle
Yoğun misafir nedeniyle yazılaeı gecikmeli de olsa okuyabiliyorum... bu yazınızı da torunların talimatlarını yerine getirere getire bir kaç mola ile okuyabildim...tebrikler Serhat bey... çok güzel bir yazı...saygılarımla
Serhat BİNGÖL
Sizi çok iyi anlıya biliyorum geçen hafta da yeğenlerim,kuzenlerim biz de misafirlerdi gerçekten de deftere zaman ayırmak zor oluyor birde işlerimin yoğunluğu eklenince deftere ancak kaçamak girebiliyordum.
Zaman ayırıp yazımı okumanıza yorumlamanıza çok teşekkür ederim.
En derin saygı ve selamlarımla
Bu nasıl rüya yav?
İyi ki adam sapa sağlam uyanabilmiş o kabustan.
İyi ki,
bizim evde dizi film seyretme yasağı var.
(Ben evde olduğum zamanlarda tabi ki.)
Yoksa,
gerçekten insanların kafayı yemeleri içten bile değil.
Hayatımızın çarpık yönlerini,
çok hoş bir üslupla irdelemiş dostumuz.
Gerçekten çok ilginçti.
Bir an kendimi adamın yerine koydum,
elimden bir cinayet çıkardı her halde.
Allah,
hepimizi böyle çarpık durumlardan korusun.
İlginçti.
Serhat BİNGÖL
Sayısı ve sıklığı açısından günümüzde ki kadar olmasa da belki her dönem insanlar arasında ve aileler içerisinde çarpık ilişkiler olmuştur. Yani yanlız çağımıza ya da günümüze ait bir sorun değil eyvallah ta sanki eskiden yazıda geçen şekliyle marjinal yaşamlar toplum da kınanır ve en azından yadırganırdı.Bu gün çok normal kabul ediliyor. Ve gerçekten öyle yaşamlara ve hayat tarzlarına sahip insanları ve aileleri görüyor duyuyoruz ki yazıda mizahi bir üslupla anlatılan yaşananlardan aşağı kalır şeyler değil.
Ne diyelim Rabbım milletinin aile dokusunu ve ahlaki yapısın korusun.
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim dostum sağ olun.
Saygı selamlarımla
Bir an için olayın bir kuşak çatışması değil, zorlu bir meydan muharebesi olduğunu düşündüm. Allah'tan rüyaymış yoksa Rıfat bey daha emekliliğin ilk günlerinde hayata veda edecekti.
Sağlıcakla,
Yazıdaki dil bilgisi hatalarını giderirsen okuması çok daha güzel olur.
Serhat BİNGÖL
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim
Saygı selamlarımla.
Gülümseyerek okudum yazıyı. Bu durumlarda babanın düştüğü içindeki çatışmayı düşünerek.
Bu kadar olmasa da bu tür yaşamların olduğunu biliyoruz.
Bu haller bizlere oldukça ters geliyor.
Tebrikler,
bu yazıyı demlendirme işini ben de yapmıyorum, ne yazda nede şiirde.
Belkide yapmak gerek.
selâm ve saygılarımla..
Serhat BİNGÖL
Marjinal yaşamları konu alan, mizahi de olsa bu tür bir yazı yazmak doğrusu biraz risklidir.Çünkü ucunun kime dokunacağı belli olmaz bu nedenle yazının içeriği üzerinden şahsıma dönük olumsuz eleştiri de alabilirdim. Ama sağ olsun sayfa dostlarımdan özelden veya yorum köşesinden o türden bir eleştiri almadım.Mizahi yazımı, gülümseyerek okumanıza ve beğenmenize sevindim.
Bedri hocamın tavsiye ettiği ve çok doğru olan yazının demlenme meselesi gerçekten önemli bir durum.Ama kendi adıma söyleyeyim Abimin bu önerisini,ne kadar uygulaya bilirim doğrusu bilemiyorum.
Çünkü çalışan biriyim ve ucu açık mesai saatim var. Sabah ezanıyla başlıyor. Akşam onlara kadar, bazende on ikilere kadar sürüyor.Toplantılar,iş görüşmeleri, üretim takibi falan derken bu yoğun iş temposundan fırsat bulduğum anlarda deftere girip dostların yazı ve şiirlerini okuyup yorum yazmaya ve naçizane becere bildiğim kadar da yazı kaleme almaya çalışıyorum.Özetle öykü ya da şiir yazıp depolamak gibi bir şansım ve lüksüm yok.fakat yinede hiçbir mazeretin arkasına sığınmamak lazım demlenmiş bir yazının denetimi da sağlıklı olur. Dolayısıyla yazım hatası az okunması da keyifli olur.
İlginize yorumunuza çok teşekkür ederim
Saygı selamlarımla.
Yazını zevkle okurken "Biraz abartmadın mı Serhat" dedim.
Sonra kendi sorumu kendim cevapladım.
"Bu bir kara mizan yazısı. Abartma normal"
Yazı ilerledikçe;
"Atla şuradan bir taksiye. "Sür" de Rıfatların evine. Kapıya bir tekme..."
Sonra vaz geçtim. Bu şirazesi kaymış aile hep birlikte bana çullanır,tırnaklarını da uzatmış oğlu yüzümü gözümü yolar " diye.
Sonra sana kızmaya başladım;
"Yahu serhat sende hiç insaf yok mu?Bu kadar belayı neden Rıfat beyin başına sarıyorsun. Adam kamudan emekli.Bu dert ona yeterde artar bile " diye.
Okudukça, okudukça neşem yerine geldi. Bu yazın çok güzel bir kara mizah örneği .Yazıda terdit sanatı kullanılmış. O da yazıya ayrı bir anlam ve güzellik kazandırmış.
Sana küçük bir abi tavsiyesi;
Yazını bitirir bitirmez hemen yayınlama. Aralıklarla bir kaç defa oku. Ufak bazı düzeltmeler yapma ihtiyacı hissedeceksin.
Bunu yazında bir hata olduğu için söylemiyorum. Biz Tacettin Yıldırımla öyle yaparız. Adına da "yazının demlenmesi" deriz.
Tacettin dedim de o da bu gün bir yazı yayınlamış. Çoktandır özlemiştim yazılarını şimdi ona dönüyorum.
Tekrar kutlar gözlerinden öperim. Hakikaten güzel bir mizah örneğiydi.
Hoşca kal...
Serhat BİNGÖL
Sayfada bazı dostlarım var ki naçizane kaleme aldığım bir yazıda ‘’asıl’’ olarak neyi anlatmak istediğimi net bir biçimiyle anlarlar.Bu dostlarım başında da sevgili Gökhan hocam gelir.
Sizinle çok uzun zamandır tanışıyor olmasak ta âcizane ne anlatmak istediğimi çok net anlayan müthiş donanımlı birisiniz iyi ki sizi tanımışım iyi ki varsınız.
Abim marjinal sayıla bilecek bu yazıyı mizahi biçimiyle kaleme almama neden olan son zamanlarda sıklıkla gözüme çarpan birçok absürt olay olmuştur. Geçenlerde televizyonda seyrettiğim bir magazin programın da tanınan bir mankenin kocasını zenci sevgilisiyle aldatmış olduğunu ve sonunda aradığı sevgiliyi ve mutluluğu bulduğunu ballandıra balandıra anlatmasını ve bunun bir marifetmiş gibi televizyondan sunulması olmuştu. Magazin kültürüm çok zayıftır ancak bildiğim kadarıyla bu hanımın mutluluğu bulmak için birçok erkekle sıra dışı ilişki yaşamış olduğudur. Buna Türk aile geleneklerine aykırı dizi filimler vs de eklene bilir. Yani özetle bir biçimiyle Türk İslam kültürü dejenerasyona uğratılmak isteniyor.
Son olarak ta sosyal çevremden tanıdığım bir gencin çok affedersiniz kız arkadaşıyla yaşadığı cinsellik anını cep telefonuna kaydedip arkadaşlarına gösterip hep birlikte gülüşüp espri konusu yapmış olmaları olmuştu. Bu gençlere kızıp öfkelenmeden önce bunun sosyolojik nedenlerine de kafa yormak gerekir diye düşünüyorum. Bu amaçla da âcizane böyle bir kara mizah yazısı kaleme aldım. Yapmaya çalıştığım şey karınca misali mizah yoluyla tepkimi ortaya koymak.
Yazılarımı demlenmeye bırakma konusunda çok haklısınız bu uyarınızı dikkate alacağım. Mazeret olarak söylemiyorum çalışan birisiyim onlarca işlerimin arasında deftere de zaman ayırmaya çalışıyorum ama yinede yazının demlenmesi önemli bir konu tavsiyenize uymaya çalışacağım.
İlginize, yorumunuza, kıymetli tavsiyelerinize çok ama çok teşekkür ederim.
Saygı sevgi selamlarımla ellerinizden öperim