- 904 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Ben İngiltereye gittim.
Ben bir gün İngiltereye gittim. Epeycede gencim. Daha yaşlanmamışım. İlk yurtdışı seyahatim. İlk uçak yolculuğum. İlk defa havaalanına gidişim. İlk defa orada kayboluşum. Nereye nasıl gidemeyeceğim veya aklımın nasıl karışacağı ve de ne şekilde panik yapacağımın ilklerini yaşıyorum. Beni havaalanına bıraktılar ve ben daha girişte başladım paniğe. Bu camlı kapımı o camlı kapımı acaba derken yanımdan şişt şişt diye insanlar hızlı hızlı geçmeye başladı. Ben de geçtim şişt diye camlı kapının birinden. ilklerden birini becermiştim .Aferindi bana. Normalde oldukça cevval olan ben kişisi birden bire zavallılaştığımı hissettim. Yine de bu ilklerin ilk basamağıydı. Kapıdan geçmek ve ilerlemek. Bu ilk zavallılaştığım durumdu herhalde. En fazla iki tane daha çıkar böyle bir durum hayatımda sanırım dedim. Öylede oldu. Melül melül ortalığa bakarken ne yapacağım diye ve aklıma çok parlak bir fikir geldi. Taklit et. Bilmiyorsan taklit et. Biliyormuş gibi yap. Önde giden göbekli ve takma saçlı hemde eli çantalı adamı takip et ve o ne yapıyorsa onu yap. Şükür ki adamcağız erkek tuvaletine filan gitmedi. Böylece erkekler tuvaletine girmemiş oldum. Ben onu ve bir de her ihtimale karşı diye bir bayanı daha gözümün önünden ayırmamaya çalıştım. Onu da taklit ettim. Hatta o saçını savurdu ben de savurdum. Niyeyse. Evet, bu aşamaları taklit yeteneğim sayesinde geçip uçağa yerleştim. Pencere kenarıydı ve lastik üstü de değildi. Sevindim. Huzur geldi içime yerleşti bir güzel ve rahatça ilkleri yaşayan birinin olması gerektiğinin çok üstünde bir özgüvenle. Hayretle baktım ona. Bana baktı o da. Ve oturdu bacak bacak üstüne attı. Ben atamadım yine de neme lazımdı. Kibarca bekledim. Yanıma şirin ve ilkleri yaşamadığı belli olan bir hanım kızcağız geldi. Oturdu. Merhaba dedi. Merhaba dedim. Ama duymadı sanırım. Ya da ben onu diyemedim belki. Sesim silik silik çıktı. İlkti çünkü. Yolculuk çok güzeldi. Ben nedense pekte korkmadan seyahat ettim. Dağlara bayırlara ovalara baka baka yiye yiye içe içe gittik. Ancak ilk defa olarak gördüğüm bir şey canımı da sıktı. ingilteredeki havaalanına inmeden beş dakika önce bayan hostes kızımız ki çok zayıf ve de güzeldi. Bize fıs fıs böcek ilacı gibi bir şeyler sıktı. Gözümüzü yüzümüzü korumaya çalıştık ama nafileydi. Bize ,havaya, oraya ,buraya sıka sıka uçağın sonuna doğru hızla -ki sanırım sorularımızı cevaplamak istemedi fısfısla ilgili - yürüdü gitti. Arkadan inip inmediğini bilmiyorum. Herhalde kalmıştı uçakta. Ne de olsa varmıştık destinasyonumuza. Niye insin ki dedim ilk defa gülerek. Gider beş yıldızlı otelde paşalar gibi kalır. Zaten yoruluyorlar tüm gün ayakta. Bu arada yanımdaki hanım kızımız beni bilgilendirmeye başladı. Aslında en başından beri hep o konuştu. Ben ilk defa mı hayatında bu kadar konuşuyor acaba bile dedim. Olsundu. Yardımcı oldu. saolsundu. Bana şöyle de dedi. Bu girişte eğer seni beğenmezlerse. Ne olursan ol. Seni geri gönderirler. Ülkene geri gidersin ilk uçakla. Ben ne olsam da beni geri göndermeseler acaba derken. İndik. Beni beğenmezlerse ne derim ve hangi İngilizce kalıpları kullanır da ikna ederim diye epeyce bir kafa patlattım. Beğendiler beni. Beni içerde Hamdi amca karşıladı. Hoşgeldin Yeşilvadi dedi. Bu da ilkti ve çok şaşkındım. Siz bu nikimi nerden biliyorsunuz Hamdi amca demedim. Belki sonra söylerdi bana. Israrcı olmadım. Kabullendim. İlkti çünkü. İngiltere’nin caddelerine çıktık. Ben saf ve temiz bir şekilde fazlada ilkleri belli etmemeye çalışarak izlemeye koyuldum ortamı. Sanki hep burada yaşamışım da biliyormuşum havası verdim Hamdi amcaya. O da şaşkındı benim bu soğukkanlı halime. İşte park. İşte evler. İngilizler, arabalar, diye anlattı yol boyunca. Bende tek tek baktım iyice. Acaba bizden ne farkları var diye. Yolda hep ters gidince anladım farkı. Tersti bu insanlar. Ama sonra alıştım tersliklere. Doğru gelmeye başladılar. İlkti ne de olsa bu terslikler ve alışırdım zamanla. Zaten hep öyle olmaz mı alışılır tersliklere diye de düşündüm bilgiç bilgiç. Ben oraya gitmeden önce bana yağmurluk, kaban, şemsiye al diyenler de artık ters geliyordu bana. Mayıs ayında son 40 yılın en sıcak İngiltere’sinde ben kalın bir kabanla arabada şıp şıp ter dökmeye başlayınca anladım aslında bir şeylerin ters olduğunu. Yani İngiltere beni pekte beğenmemişti zannımca. Gittik benim kalacağım yere vardık. Oldukça eski bir yapıydı.3ncü katta içinde tuvaleti olmayan ama nedense koskocaman bir küveti olan odama girdik. Hamdi amca yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle bana yeşilvadi sen burada kalacaksın deyince ben o garip oldukça pis ve üstünde çarşafı bile olmayan küçücük yataklı odadan çok bana nasıl oluyor da hala nikimle hitap ediyor bu aile dostu diye düşündüm. Hatta ben nikimi değiştirip daha cevval daha göze batıcı bir nik alsam onu da kullanır mıydı acaba cümle içinde diye de düşündüm. Evet. İşte ben orda o odada kaldım. Bir haftasına 140 pound vererek. İçinde bol hamamböceği olan küvetli odada 6 gün kaldım. Gece yarısı koridordan gelen sarhoş sesleri ve kadın bağırışları da beni pek rahatsız etmedi. Ama hamam böcekleri İngilterede de var ve pekte sevimli değiller diye düşündüğümü hatırlıyorum. Hamdi amca görüşürüz dedi ve yine tuhaf bir şekilde güldü. Takma dişlerinden yanda olanı tuhaf bir şekilde sanki üstünde pırlanta gömülüymüş gibi parladı. Ve o gitti. Onların küçük evlerinde kalmadığım için mi mutluydu acaba? Bilmiyorum. Yes. İlginçti. Ama özgür olmak beni çok mutlu etti. Etrafımdaki olumsuz görünen her şey birden siliniverdi. Böcekler bile bu sevincime ortadan kaybolarak yardımcı oldular. Şimdi bunu yazarken bile ne hoş ..ne hoş.. özgürüm dedim. Ve özgürlüğümü yatıp uyuyarak kutlamaya karar verdim. Devam edecek. Tu bi kontinyud.
YORUMLAR
bu tarz anlatıma sahip bir kitap okumuştum. adını hatırlamıyorum ama Almanya da yaşayan bir Türk bayanın ödüllü bir kitabıydı.
ama konu kitaptan uzak, farklı olmuş.
onu çok sevmiştim, yazınızı da sevdim.
ay vonder dat vat vil bi:) (ne olacak merak ediyorum:))
saygılar...