- 813 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
'SURİYELİ' ONLAR İNSAN
Dün akşam, hanım yemeği hazırlarken ben de edebiyat defterinde geziniyordum ki kapı çalındı.
Vatansızlığın ve kaçışın canlı resmiydi karşımdaki tablo. Hani google amcaya savaş resimleri yazıpta o perişan çocukların hallerini içimiz burkularakseyrederiz.
Ve hatta yazımızın üstüne koymak için seçeriz, şu olmadı bu olsun, yok bu daha etkili olur gibi şeyler de geçer içimizden… Şimdi tablo canlı olarak tam karşımdaydı. Çocuklar çocuklar…
Anneleriyse birşeyler anlatmaya çalışıyordu . Anlamıyordum ama birşeyler istediği belliydi. Zar zor yorgan ve kilimi anladık. Yukarıyı işaret ediyordu. Yeni taşınmışlardı anlaşılan. Neyse verdik istediklerini. Hanım poşetle kap kacakta vermişti. Hemen çıkardı kabın birini içi boş. Neden sonra anlamıştık aç olduklarını.
Neyse yemekleri alıp götürdük evlerine. Yedi yaşından bir yaşına kadar üç kız, iki oğlan. Gözlerinde korku, ümit, heyecan, hepsini okumak mümkündü. Ama şimdi sadece yemeğe odaklanmışlardı.
Mutfakta kap kacak hiçbirşey yoktu.
İhtiyaçlar giderilirdi. Bizim milletimiz merhametlidir. Birkaç telofonla ihtiyaçları giderilmişti. Anlatmadan geçemeyeceğim bir şey de dikkatimi çekti. Her türlü mutfak, temizlik eşyalarının satıldığı büyükce bir dükkana gittik. Ne ihtiyacınız varsa alın dedik. Oysa onlar herşeyin en azını ve ucuzunu tercih ediyorlardı yük olmayalım diye. Çekingen ve ürkek. Çocuklarda hiçbirşeye elini uzatmıyordu. Nihayetinde çocuktu oysa. İstemeliydi. Hatta ağlamalıydı, ama öyle bir şok yaşamışlardı ki sadece bakıyorlardı.
Benim anlatmak istediğim yüzeyde gördüklerimiz değil iç dünyalarındaki kırılmalar. Ülkenizden binbir zorlukla kaçıyorsunuz. Köyünüzden evinizden, oyuncaklarınızdan, alışkanlıklarınızdan, sevinçleriniz ve kavgalarınızdan, kıskançlıklarınızdan, ihtiraslarınızdan,öncelik saydığınız şunum olsun bunum olsun, olmazsa olmazlarınızdan…
Okuduğunuz roman hiç beklemediğiniz bir anda bitiveriyor.
-Neden bitti ki ?
-Böyle bitermiymiş, daha şu olacaktı, bu olacaktı… Deme şansınız yok.
Sinemadasınız en olmadık yerde elektrikler kesiliyor. Karanlıktasınız. Salonu terketmekten başka çareniz yok. Ama karanlık, merdivenden düşeblirsiniz, biri saldırabilir, birbirinizi kaybedebilirsiniz, çocukların psikolojisi bozulabir.
İşte savaşın ve kaçış yolculuğunun göremediğimiz içsel fırtınaları. Sonra gidiyorsunuz cami önlerinde dileniyorsunuz. Hiç tanımadığınız kapıları çalıyorsunuz.
-Çocuklarım aç!
Beş tane çocuk için bir anne ne yapmazki. Babaysa çaresizliğin içinde, umutla gözlerine bakan çocuklarından kaçırmaz mı gözlerini.
Torunlarımıdüşünüp onları n yerine koyuyorum kendimi. Ama inanın onun düşüncesi bile o kadar ağır geliyor ki, hemen vazgeçiyorum.
Bu insanların ne petrol kavgasından haberi var, ne şundan ne bundan. İçlerinden sordukları soru şu:
Niye ki?..
Bu uçaklar neden üstümüze bomba yağdırıyorlar?
Neden neden neden???????
…
Aslında hayatımızın bir yerinde bizimde önceliklerimiz değişiyor. Hayat gerçekten çok enteresan. Bir trafik kazasından sonra hayatımız tamamen değişebilir. Bir saniye yetiyor hayat defterinin yeniden açılmasına. Ya da tamamen kapanmasına. Şimdilik ortadoğu cehenneminin içinde en lüks dairede yaşıyoruz. İnşallah Allah bizi böyle şeylerle imtihan etmez. Bizim gidecek yerimizde yok. Unutmayalım ‘bayrak ne kadar güçlü dalgalanırsa, ezan sesi kulağa o kadar hoş gelir.’
YORUMLAR
Kapına gelen fakiri geri çevirme” âyeti kerimesi ince bir hikmet taşır.
Bu “çevirmemek yardım veya merhamet değildir” Emirdir.
Bu emirdeki yoksulun iniltisini bu kulak duymaz.
ALLAH’dan başka tarafa yöneldiği için bu hareketi ileri götürmemesi için ona yardım emridir.
Ve onlar kendilerinin olmayan bir şeyi haram sayıyorlar (Suriyeliler) Zira bulunduğum bölgede o kadar çoklar ki! Kendi yerli halkımızdan daha güvenli verdiğinizde alıyorlar ama gözlerindeki o hüznü hiç bir şey çözemiyor! Kısaca ALLAH hiç kimseyi yerinden yurdundan etmesin... Saygı selamımla.
selahattincansız
teşekkürler.
Çocukları her şeyden ayrı tutuyorum. Dinlerden ırklardan topraklardan vs. Çocuklar için dünya yıkılıp yeniden inşa edilecek deseler sırtımda taş taşımaya hazırım. Ama büyüklere öfkeliyim. İlk zamanlarda onlara acıyordum. Fakat gittikçe pişkinleştiler ve gözümdeki mağrur duruşları yerle bir oldu. Ramazan günü elinde su şişesiyle dilenebiliyorlar mesela. Ulu orta yerde çocuklarını emzirirken hiç utanmıyorlar. Çocuklar için kıyafet teklif ettim birisine. Kıyafet istemem hepsi var dedi. E niye bu çocuğun ayakları kış günü çorapsız dedim. Öyle alıştı dedi. Yalana bak. Sırf daha fazla kendini acındırmak için o çocuğa çorap giydirmediğine eminim. Ve pek çoğunun peşinde sürüklediği yavrucağın kendisinin olmadığına. Geçenlerde arkadaşımla konuştuk. Yolumuzun üzerinde dilenen bir kadın vardı. Kucağındaki çocuk her gün aynı saatte uyuyor oluyor. Uyanık olduğunda da göz kapakları yarıya açık, deli gibi. Bunu bizzat yaşayıp gördüm. Birinden duysam popüler söylem diyeceğim. Belki sizler de öyle diyeceksiniz; hiç önemli değil. Yardım etmek isteyen para vermesin, çocukların üstünü başını giydirsin karnını doyursun. Öbürleri de bir zahmet adam gibi çalışıp evlerine ekmek götürsünler. O kadar zor olmasa gerek. Ne söylemeli bilmiyorum aslında. Bir yanım onlardan hoşlanmıyor, bir yanım ya ben de aynı durumda olsaydım ne yapardım diyor. En iyisi Allah herkesi vatansızlıktan korusun diye dua edeyim. Gözümüzün önünde suriye örneği varken hala köpekler gibi dalaşıp birbirini yemeye çalışan milletimize de Allah layığını versin.
selahattincansız
çocuklar üzerinden duygu sömürüsü yapıldığını biliyorum. amagel görki bu sorunu halletmiyor.
bizim yardım ettiğimiz aileyi bugün giyim markete götürecektim, elimi öpüp, daha bizim için birşey yapma dedi. işaretle. fazla yük olakistemediğini belirttiler.
allah düşürmesin iyiside var kötüsüde. iyiler biraz kendi içlerinde kavrulurken diğerleri sokaklarda galiba. ama onlarda ne kadar dayanır bilinmez.
ben de sizin gibi dua ediyorum.
tekrar teşekkür ederim.
selam ve saygılar.
Yazınızı okuyunca aylar önce buna benzer bir anım geldi aklıma ,çok kısa paylaşmak geldi içimden ,
İst..en lüks semtlerinin birde otobüsteyiz .hınca hınç dolu bir çoğu elini koyacak yer bile bulamamış ..ite kalka da olsa önlerde bir yer açıldı ve tutuna bildim ..hava buz gibi soğuk , bir çoğu hala mont kaban giyinmekte ..derken gözlerim yerde bir çift çırıl çıplak ayak durmaya çalışan 15,16 yaşlarında gencecik bir göçmen çocuk takıldı ..tanırım o da ne ayağının birini kaldırıp diğerine sürüyor büyük ihtimal soğuktan üşümüş olmalı ..üşümeyi bırakın donmuş olmalı..az daha yanına ilerleyip konuşmaya çalıştım ..konuşması Allah'tan anlaşılıyordu ..suriyeden geldiklerini kalacak yer bulamadıklarını annesiyle çadırda yaşamaya çalıştıklarını üstelik iş verilmediğini.ve parası oladığı için Annesiyle sokaklarda yardım topladıklarını söyeledi..çok üzülmüştüm..kendi ayağımdaki bottan ve üzerimdeki monttan utanmıştım..gözlerimden yaşlar kendiliğinden aktı yanaklarımdan ..ve daha kötüsü toplum olarak ne kadar duyarsızlaştığımızı görmek içimin bir kat daha burkulmasına neden oldu ..otobüste ki'onca insan hiç bir şey yokmuş gibi .surieyli çocuğun '.ayaklarını gizlemeye çalışırken kendimizden utandım..ve bu ülkede o kadar çok ki bu şekilde evsiz barksız insan ve insanlarımız..ve maalesef kendi yurtlarından bin bir vaatle getirilen bu insanların içler acısı hali, bir birey olarak çok üzmekte .ve maalesef benimde bir çok insan gibi elimden hiç bir şey gelmemekte..ve o gün o genç çocuğa ' elimden gelen ne ise yardım etmeye çalıştım.kimse yarının ne olacağını bilemez hele ki kendi toprağınız dan uzakta sürgün de iseniz..
yüreğinizden geçen en iyi dileklere katılmaktayım ..
selam ve sevgi ile...
selahattincansız
maalesef ki hal böyle.
duyarlı da var duyarsız da ama bu gerçeği görmezden gelmemiz sorunu halletmiyor. sorunsa bizim dışımızda seyretmiyor...
değerli katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ederim.
selam ve saygılarımla.
İnsanca bir bakış açısı.
Oysa bu defterde bile,
sadece siyasi bakış açısı, ideolojiler nedeni ile bu elim olaya çok değişik yaklaşan insanlar mevcut.
Hatta söğüp sinenler.
Hem iktidara, hem ülkemize gelen Suriyelilere.
Ne demeli?
Üzücü bir durum.
Allah, yardımcıları olsun.
Ve de,
herkese akıl fikir versin.
selahattincansız
uzun bir aradan sonra tekrar buluştuk.
işin siyasi yanı ayrı bir boyut.
tabi ki bize çok sıkıntı verecek bu durum.
ama kapın çalındığında kim ekmek vermez ki.
selam ve saygılar.
malesef kendi yetimini doyuramayan bir ülke Türkiye suriyelilere kadar çok aç var...
istanbulda suriyeli ceteler var artık esnaftan haraç isteyen
yada çalıştığı yerdeki patronunu öldüren
kadınları taciz eden
bizim millet merhametli doğru kendinden başka herkese.
selahattincansız
ben meselenin öteki yüzünü yazmaya çalıştım. savaşların ve göçlerin insanları nasıl savurduğunu..
ilginiz için teşekkürler.
İnsanın istemeden, zorla yaşadığı yerden sökülüp ne dilini ne adetini bildiği yerlere sürülmesi en büyük insanlık felaketlerinden biridir. Düşünsenize, kendinizi ve ailenizi ilgilendiren en ufak bir şeyde dahi ne bir inisiyatifiniz ne de bir etkiniz kalmıştır artık.
O aç, açık evlatlarınız için ne gururunuz kalır ne onurunuz. Kuru bir yaprak gibi savrulursunuz.
Ve tarihimizin son 150 senesinde bu tür felaketler ne kadar da çoktur. 93 Harbinde Çerkesler, I. Dünya savaşı ve sonrası Balkan Türkleri, Türkiye Rumları, Ermenileri ve yakın tarihte Kürtler biri birinin benzeri felaketlerle sarsıldılar, ağır bir travma geçirdiler.
Bu felaketler hala bitmedi, bitmiyor.
Sebep olanlara lanet olsun.
Saygılarımla,
nitemtran tarafından 8/3/2015 1:33:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
selahattincansız
sanırsın ki dünya çok küçük te sığmıyoruz.
selam ve saygılar.