- 650 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GİZEMLİ ULUDAĞ
Herkes Uludağ’ı turizm cenneti olarak bilir ki gerçekten de öyle.Kışın ve yazın misafirini ağırlayan bu cennet köşesinin geçmişi de çok ilginç detaylarla doludur.Öyle ki,Bitinya Olimpi dye geçen Uludağ’dan,Strabon ve Homeros dahi sözetmektedir.
2543 metre zirvesi olan Uludağ,içinde altı tane krater gölü barındırır.Mysia Olimpi,Bitinya Olimpi,Keşiş Dağı,Ruhban Dağı ve Uludağ.Evliya Çelebi ise bu bölgede 1060 pınarın olduğunu söyler.
Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra,Uludağ ayrı bir önem kazanmış ve adeta kendini dine adayan insanların yurdu olmuştur.Keşiş Dağı,manastır ve tapınaklar inşa edilerek Hristiyan din adamlarının da merkezi haline gelmiştir.
Gezgin yazar Şarl Texier,Uludağ’ı ikiye ayırır.Bursa’ya bakan yüzünü Bitinya Olimpi,batıya bakan yüzünü ise Misi Olimpi olarak tanımlar.Bu tanımlama aslında ifadesini Bitinyalı’lar ile Mysialıların o dönemde Uludağ’ı paylaşmasıyla olmaktadır.
Uludağ’da birçok manastırın yapılmasından dolayı burası Keşişler Olimpi ’’Des MİNOS’’ olarak nitelendirilmiştir.Tanrıların Teselyadaki Olimpos’a yerleşmeden önce Asya’da yaşadıkları bilinmektedir.Kimi kaynaklara göre ise,Homeros’un anlattığı ve övgüyle bahsettiği Olimp,Teselya’daki Olimptir.Ama Homeros’un Mysia ve Bitinya Olimpi’nden özenerek Teselya Olimpi’ni yazdığı söylenir.
Tarihsel olgu içinde Olimposlarda biri olan Bitinya-Mysia Olimpi,her gelen uygarlığın,çekiciliğine ya da cazibesine yakalandığı gizemi bir dağ olmuştur.Tarih sayfalarında burada bilinen eski uygarlıklar olarak Bitinyalılar ve Mysialılardan sözedilir.Bizanslılara kadar birçok kavgaya tanıklık yapan,Bizans’a gelene kadar önemli savaşlar atlatan Olimpos,gizemli din yeri olma konumunu korumuştur.Aynı zamanda çevresi manastırlarla doludur.Küçük kliseler,zaviyeler sayılamayacak kadar çoktur.Buraların zamanında Hristiyanlığın kilidi olduğunu görüyoruz.Ancak inzivaya çekilen Hristiyan din adamları zaman zaman rahatsız edilmekten de kurtulamamışlardır.Din adamlarının o dönemlerde Bizans içinde gelişen kavgalardan dolayı imparatorluğun güçleri buralarda din adamalrını sık sık rahatsız etmişler ve onlara çeşitli müdahelelerde bulunmuşlardır.
Daha sonra Arap ordularının bu bölgeye kadar gelmeleriyle birlikte,buradaki tapınaklarda yaşayan keşişlerin kaçarak Bursa’ya yerleştikleri söylenir.Bölgenin Osmanlıların eline geçmesiyle,dağdaki olgu da değişime uğramış,Olimpos’un ismi şimdiki ismi olan Keşiş ismini almıştır.
Uludağ (Olimp) manastırları sekizinci ve dokuzuncu yüzyılda ileri dereceye varmıştı.Buradaki manastırları ve elimizdeki sınırlı kaynakları incelediğimizde bile konunun ne kadar ciddi olduğunu görebiliriz.
Dağın manastırlarına baktığımızda;
Nilüfer-Gökdere Bölgesi :Perler Manastırı(Papaz Manden bunun Çekirge’nin hemen batısında olduğunu belirtiyor ama günümüzde izi yoktur),Agoralar Manastırı,Stiagalasi Manastırı,Bala Manastırı,Triklis Zaviyesi,St. Nicola Zaviyesi,St. Konstantin Zaviyesi,Kadınlar Manastırı.
Gökdere-Kaplıkaya arası:Sakilyon Manastırı,atarlar Manastırı,Libyana Manastırı,Der Zaviyesi.
Kaplıkaya-Deliçay arası:Kiril Manastırı (Bursa defteri grubu bir gezi esnasında bu kalıntıdan bir kitabeyi müzeye haber vererek bıraktı),Hadımlar Manastırı,Sinsel Manastırı,Seniboller Manastırı,Gardina Manastırı,Similykan Manastırı,Pisadini Manastırı,Rotinodyos Manastırı,Delmat Manastırı,St. Antuvan JJ Zaviyesi.
YORUMLAR
Osmanlı'nın fethinden sonra bu manastırlar kendi haline bırakılmamış, halen yaşayan keşişlerin yanı sıra boş kalanlara da bizim keşişlerimiz yani alperenler yerleşmiş. bulundukları yeri kendilerince bir zaviye, bir tekke, bir eğitim yuvasına çevirmişler. öldükten sonra da yine aynı yere gömülmüşler.
son olarak Uludağ'da dikkatimi çeken. bir gezi grubunun Evliya Çelebi'nin hac yolunu canlandırma girişimleriydi. haberiniz var mı bilmiyorum. elinize sağlık, aydınlatıcı bir yazıydı.