- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tebliğden Ücret Almak Haksız Kazançtır!
Ramazan ve kandil günlerinde dini programlar, televizyonların reyting için vazgeçilmezi oldu. Özel günlere sıkıştırılsa da televizyonlarda din konulu programların olması çok güzel. Ancak güzel olmayan bir şey var; o da bu programlarda yer alan hocaların aldığı dudak uçuklatan rakamlar. Bu yazımda, din anlatılıp bundan geçim sağlanmanın Kuran’a tamamen ters olduğunu, ve alınan paranın da haksız kazanç olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Hayatlarını İslam’ı anlatmaya vakfetmiş en önemli kişiler nebi ve resullerdir. Dini anlatmak uğruna pek çok zorlukla karşılaşmış, evlerini, topraklarını terk edip hicret etmek zorunda kalmışlardır. Bu süreçte yaşadıkları maddi manevi zorluklara rağmen bu şerefli görevden asla yılmamış, canları ve mallarıyla mücadele etmişlerdir.
Tüm peygamber ve çevresindeki müminlerin meslekleri vardır. Kimi çobanlık yapar, kimi marangozdur, kimi ticaretle uğraşır. Vahyin geldiği dönemin zorlukları gözönüne alınırsa, o koşullarda dahi herkes çalışmış ve kazancının içinden ihtiyacını alıp, arta kalanın tümünü Allah yolunda, İslam’ı anlatmak için kullanmışlardır. Mümin ahlakı bunu gerektirir.
Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." (Bakara Suresi, 219)
Allah bir ayetinde; "Mü’min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir." (Hucurat Suresi, 15) buyurur.
Ayette de görüldüğü gibi Allah Kuran’da, müminlerin dini anlatmak karşılığında para almak şöyle dursun, İslam’ı tüm dünyaya yaymak için canları ve malları ile çaba sarf ettiklerini bildirir bize. Allah’ı anmak, O’nun dininden insanları haberdar etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak farz ibadettir. Bu ibadeti yapmaya niyet eden kişi, ayetlerin hükmü gereği tüm imkanlarını Allah’a adar ve O’nun yolunda kullanır. Aksi, vicdana, Kuran’a ve sünnete uygun olmaz.
Kadrolu din adamı olup da bundan geçim sağlamak İslam’a terstir. Kişiye mesleğin ne diye sorulduğunda "din adamı" diye cevap vermek olmaz. Peygamberimizin ahir zamana işaret eden bir hadisinde, "okumalarına ve ilimlerine bedel, rızık alırlar ve dünyayı din karşılığında yerler" (1) derken kastettiği konu budur.
İslam’ı tebliğ, her müslümanın en önemli farz ibadetidir. Pek çok kişi, namaz kılması, oruç tutması gerektiğini, kendisine tebliğ edildiğinde öğrenir. Kılınan namazın ücretini Allah’tan bekleyen müslüman, yaptığı tebliğin ücretini de Allah Katında aramalıdır. Allah, acıklı azaptan kurtaracak olan en karlı ticareti şöyle bildirir;
Ey iman edenler, sizi acı bir azabdan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?
Allah’a ve O’nun Resulü’ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda çaba gösterirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. (Saff Suresi, 10-11)
Ayetten de anlaşıldığı gibi İslam’ı tebliğden para kazanmak değil, başka işlerden kazanılan paranın İslam yolunda kullanılması kişiyi acıklı azaptan kurtarır.
Bu açıklamaları okuyan bazı kişiler şöyle bir itiraz getirebilir: " Din adamları o kadar sene okuyorlar, elbette karşılığında para alacaklar". Bu tür teviller Kuran ayetlerinde bildirilen açık gerçekleri değiştirmez. Allah ayette, "Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir." (Yasin Suresi, 21) der. Allah, uyulması gereken kişilerin, dini meslek haline getirip tebliğden ücret talep etmeyen kişiler olduğunu bildirir. Ücret talep etmeyenlerin hidayet bulduğunu söyler. Bu konunu tevili olmaz. Peygamberlerin sünnetine ve ayetlere titizlik göstermek gerektiğini insanlara anlatan kişilerin, bu anlattıklarına riayet etmeleri gerekir.
Peygamberlerin, gelen vahyi anlatmak için çevresinde toplanan müminlerden para istediğini hayal edin. " Bugün miras konusunda hüküm bildirildi, ama bunu size bildirmemin bedeli şudur. Bu miktarı toparladığınızda hükmü anlatacağım" diyen bir peygamber düşünebiliyor musunuz? Elbette bu mümkün değil. Hiç bir peygamber, anlatımları karşılığında sevgi dışında bir ücret istememiştir. Ücretlerinin Allah’a ait olduğunu bildirmişlerdir.
Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)
Allah, "Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar?" (Tur Suresi, 40) diyerek, tebliğden alınan ücretin "haksız" olduğunu bildirir.
Televizyonlarda dudak uçuklatan rakamlarla tebliğ yapan hocalar, kanalların kendi üzerinden kazandığı paradan bir pay alacaksa, kendi hesap numaraları yerine, bir hayır kurumunun hesap numarasını vermeleri daha uygun olur. Ya da İslami eser basan bir yayınevinin hesap numarasını verebilirler. O zaman samimi olduklarını, amaçlarının sadece İslam’ı tebliğ olduğunu anlayabilirz.
Sonuç olarak yapılması gereken, ayetin hükmüne tam uymak ve ’’Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun.Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah’a aittir. O, herşeye şahid olandır." (Sebe Suresi, 47) demektir...
(1) (Deylemi; Geleceğin Tarihi 1, s.27)
Mehtap Gözükan
Facebook: /MehtapGozukan
Twitter: twitter.com/MehtapGozukan