- 833 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Biraz da ben yazayım dedim
Ben çok sevdiğim şu laiklik konusunda daha önce’ de, kendimce önemli görmem üzerine, zamanla bazı yazılar yazmıştım. Neden bilmem, bu laiklik konusu bir ülke idaresi için, benim en çok sevdiğim beğendiğim bir idare sistemidir. Hele şu görsel ve yazılı medyada orta doğu ülkelerinin durumunu görüp okuyup izledikçe, kendimce bu konunun çok daha da çok önemli olduğunu hissediyorum.
Şimdi aklıma gelen bazı yaşadığım olaylarla beraber bu konuda, yeniden bir yazı daha, yazmanın kendimce doğru olacağını, yine çıkan görsel haberleri izledikçe bir defa daha kendimce mecbur hissetmiş bulunuyorum.
Biliyorum ben böyle konularda, bir uzman ya’ da, gerçekleri yerinde görmüş, araştırmış araştırmacı bir gazeteci, falan’ da değilim. Sıradan bir vatandaş olarak kendi görüşlerimi burada yazıp aktarmayı düşünmüş kaleme almayı kendimce doğru görmüş sıradan biriyim.
Bence, devleti devlet yapan toplumların içerisine, Hırıstiyan ve bunların kendi aralarındaki mezheplerinden oluşan topluluklar, Ya’ da bunların yanı sıra o devletin halkı içinde diğer Süryani, Yahudi vs. gibi diğer farklı dinlerden azınlıklar toplumluluklar varsa, Müslüman ülkelerin biraz oturup düşünmesi gerekirdir.
Ya’ da Müslümanım diyen ülke halkının arasında, Sünn’isi, ’Alevi’si varsa böyle mozaik toplum yapılı devletlerin, ben bir sade vatandaş olarak bana göre, mutlaka kanımca laik sistemle idare edilmesi Anayasalarının ve ona dayalı kanunlarının buna göre hazırlanması, uyguladıkları eğitim sistemlerinin yine buna göre verilmesi çocuklarının beyinlerinin belli bir dine zorlanmaması gerekirdir diye düşünüyorum.
Ben bir din adamı değilim amma, kendimce namaz kılan yüce dinimizin kitabı Kuran’ı Kerim’in türkçesinden baştan sona ondaki bütün sureleri, ayetleri notlar çıkararak okuyanlardanım.
Kutsal kitabımızın hemen, hemen her süresinde değilse bile, yetmiş yedi yetmiş sekiz yerinde cennet ve cehennemden bahsedilirdir.
Allah insanlara beyin vermiş, beynine akıl vermiş ve insanları geçici dünyasında denemeye almış, günah işleyenleri cehenneme, sevap işleyenleri ve Kuran’ daki emirleri doğru olarak yerine getirenleri’ de, cennetine girmeyi layık görmüştür.
Hal böyle olunca, insanların ölünce gideceği yere karışmak doğru’ mu? İnsanlar tek düze dine sahip olsalardı, cennet cehennem neye yarardı.
Hal böyle olunca, bence insanları dini inanışları yüzünden birbirinden ayırmak, sen alevisin yok sen sünnisin demenin ayrı, kefelere koymanın doğrusu nerede?
Ben yaşı yetmişe merdiven dayamış, emekli biri olarak boş zamanlarımda bir kahve içmek insanlarla biraz sohbet etmek amacı ile bazen hatta çoğu zamanlarda alışkın olduğum bir kırahathaneye inerim.
Orada dostlarla buluşur, çay kahvemizi içer sohbet eder ve bazen’ de kafa dengi olduğunu anlayabildiğim insanlar bulursam, doğrusu biraz’da kumara girmeyen tavla falan gibi oyunlar oynarım.
Gittiğim bu yere her dinden her mezhepten yüzlerce insan gelir gider kimi oyun oynar kimi çayını kahvesini içer eş dost sohbeti yaparlarlardır.
Kimi sohbetlerinde siyasetten bahseder, kimi günlük işlerinden kimileri’ de evinde televizyonlarda görüp işittiklerinden gazetelerde okuduklarından bahsederdir.
Buraya gelen insanların neredeyse yarısı, alevi olurken diğerleri’ de başka mezheplerdendir. Neredeyse ben, aynı yere üç yıldır falan gider gelirim bir defa olsun buraya gelenlerin aralarında, dini konularda tartışma çıktığını kavga yapıldığını falan’da görmüş değilim.
Sonra birisi halkın içine girip bu konuda konuşup insanları birbirine düşürmeye kalksalar bu gibi kişileri aralarına almayarak dışladıklarını görürüm.
Kimse kimsenin inancına karışmaz birbirilerine sen alevisin, sen Sünnisin diyerek aralarında ayrım yapmazlar. Herkes herkesle dostça konuşur birbirlerinin inançlarına saygı duyarlardır.
Kimi vakti gelince kalkar camisine gider gelir Alevilerle tekrar konuşur orucunu tutar namazı kılar tutmayan tutana tutan tutmayana saygı gösterir, kimi de işi gereği ya da inancı gereği cem evine gider gelir yapması gereken inancını ya da kaldırılması gereken cenazesini kaldırır gelirdir.
Kısacası buradaki toplum arasında tam bir laik uyum vardır.
Aynı uyum, devleti oluşturan toplumlar arasında’ da olsaydı, bu gün Orta doğu ülkelerinde yaşananlar sizce olur’ muydu bence olmazdı.
Geçen yıldı, bir yaz günü öğleden sonra, hava serinliğinde şehirde şöyle bir dolaşayım geleyim dedim. Gezerken yorgunluğum üzerine, yolum beni içinde bir araya gelen insanların guruplar halinde oturabilecekleri birbirleriyle sohbet edebilecekleri dinlenebilecekleri banklar bulunan bir parka attı.
Geçtim üzerinde bazı tanımadığım insanların olduğu banklardan birine oradaki benden önce gelen insanlara selam verdim oturdum.
Tam karşımdaki bankta, uzun boylu bol paça pantolon giymiş iri yarı biri oturuyordu. Neden bilmem alışkınlığımdan’ mıdır nedir, tanışıp onunla sohbet etmek istedim. Sohbet edebilmek için bir bahane bulmam gerektiğini düşündüm, adamı şöyle bir yukardan aşağıya çaktırmadan süzdüm.
35-40 lı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bu adamın, ayağının birinde diz altına monte edilmiş bir demir kıskaç vardı. Merak ettim geçmiş olsun bu ayağındaki nedir diye sordum.
Bu iri kıyım adam, arabam ile yolda kaza yaptım ayağım diz altımdan kırıldı, hastanede ameliyat ettiler kemikler birbiriyle kaynayıncaya kadar yerinden oynamasın diye bu demirle ayağımı mengeneye verdiler. Neyse’ki iyileşmesine az kaldı, yavaş, yavaş yüremeye başladım iyileşmesine iyileştikten sonra’ da buralardan gideceğim dedi.
Artık bu adamla sohbet edebileceğimi anlayınca nereli olduğunu sordum Kilis’ liyim dedi. Evet, bu şehirde yerleşmiş Kilisliler vardı amma, bu adam geri döneceğini söylemişti.
Neden kendi memleketinde ya’ da memleketine yakın bir yerdeki güzel bir hastanede falan ameliyat olmadın diyecektim fakat bunu diyemedim.
Çünkü aklıma birden şu televizyonlarda gördüğümüz dev gibi iri kıyım adamlardan oluşan işid geldi bunlardaki uzun boylu iri yapılı adamlar aklıma geldi onun için biraz ondan çekindim. Bana ne dedim konuyu değiştirdim.
Aslında adamın yapısı işid deki adamlara benzese’ de onlardaki gibi uzun birbirine karışmış saç sakallar yoktu.
Adam bana sen ne iş yapıyorsun vaktini nasıl geçiriyorsun gibi sorular sormaya başlayınca, ben ona emekli olduğumu boş zamanlarımda şiir falan yazdığımı söyledim.
Şiirlerden hangi tür şiirleri yazıyorsun deyince, ben’ de ona aruz dâhil her çeşidinden yazıyorum diye cevap verdim.
Ben öyle deyince, yeni tanıdığım bu adam ben’ de şiir yazıyorum benim’ de yabancı dil olarak Arapçam var amma, ben senin gibi aruzla değil, sadece on birlik hece vezniyle şiirler yazıyorum diye cevap verdi.
Sonra aramızdaki sohbet genişledi, dinden devlet idare sistemlerinden falan açıldı. Adam bana sordu sence bir devletin idaresi nasıl olmalı diye.
Ben hemen cevap verdim laik üniter devlet idaresi diye. Ben öyle deyince adamın birden rengi değişti bir şey diyemedi. Benim yüzüme bakıp sence, halifeliğe dayalı bir din devleti daha iyi değil’mi dedi.
Ben adamın konuşmalarından nasıl biri olduğunu anlayınca, aramızdaki lafı dolaştırmadım konuları kısa kesip daha fazla konuşmadan kendimce bir bahaneyle yanından ayrılmak için ayağa kalktım. Adam memnun olsun diye, söylemekte alışkın olduğum, iyi akşamlar diyeceğime, ona hayırlı akşamlar dedim yanından ayrıldım ve evime gittim.
Bu tanımadığım kişiyle, yaptığım kısa sohbet beni bir haylı beni rahatsız etmişti yine de ertesi günü aynı yere gidip onu görürsem biraz daha fazla sohbet edeyim bilmediğim konuları ondan öğreneyim diye düşündüm ve ertesi günü aynı saatlere yakın, aynı yere gidip, aynı yerde oturdum.
Biraz durduktan orada biraz dinlendikten sonra, aynı adam karşımdaki caddede göründü bana doğru gelmeye başladı.
Nasıl oldu bilmiyorum, ya’da aklına ne geldiyse uzaktan beni aynı yerde görünce bu adam yön değiştirdi geriye geldiği yöne doru dönüp başka yere doğru gitmeye başladı ve bu nedenle konuşamadık.
Bir daha da o günden sonra, oralarda dolaşmama rağmen onu hiçbir zaman ortalıkta görmedim.
Ben’ de saten onunla aynı fikirde olmadığım için, fazla meraklı değildim orada biraz dinlendikten sonra, kıraathanedeki dostlarımın yanına gittim her zaman alışkın olduğumuz ortamın havasını solumaya başladım.
İşte benim orta doğu ülkelerine barış gelsin isteniyorsa, sıradan bir vatandaş gözüyle savunduğum laikliğin, oradaki ülkelerin anayasasında yer alması ve eğitimlerinin bu laiklik sistemi üzerinden işlenmesinin daha doğru olacağına dair sade vatandaş görüşümdür.
İsteyen bu görüşüme katılır, istemeyen katılmaz bu da bir laik görüştür herkesin her kesimin kendi görüşlerine kendi düşüncelerine saygı duyarım.
Sürçü lisan ettiysem af ola. 23 Haziran 2015-07-23
YORUMLAR
Güzel bir deneme yazısı.
Düşünceler,
çok arı, çok anlaşılır ve akıcı bir dille aktarılmış.
Konuya gelince;
Sıradan vatandaş,
siyasetin ve ideolojilerin kölesi olmamış insanların hayat görüşü bu.
Yani bir çoğumuzun.
Hemen hemen her bölümüne katılıyorum yazının.
Sadece,
İyi akşamlar ve hayırlı akşamlar sözcüklerini kullanmada bile itina gösterilmesine katılmıyorum.
Ben, her ikisini de kullanıyorum.
Her iki cümleyi de seviyorum ve olayı bu kadar detaya indirgemiyorum.
Hayırlı sabahlar da diyorum, günaydın da.
İçimden nasıl gelirse.
Samimi olarak tabi ki.
Doğrusu da bu olsa gerek.