- 1324 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
BEDEL -01-
ÖYKÜ.
BÖLÜM : 01
Öğretmen emeklisi Zehra hanım,o sabah yine her zaman olduğu gibi erkenden kalktı.
Mutfağa geçerek,ocağın üzerine çaydanlığı koydu.
Zehra öğretmen,bir katlı bir evin zemin katında oturuyordu.Evin üst katında,kiracısı genç bir
çift vardı.Ev Zehra öğretmene aitti.Babasından ona kalmıştı.
Emekli olunca,Eskişehir’in kenar mahallesindeki bu eve yerleşerek,yaşamını burada sürdürüyordu.
Zehra öğretmenin kimsesi yoktu,yalnız yaşıyordu.
Yaklaşık yirmi yıl kadar önce,eşi ile oğlunu bir trafik kazasında kaybetmişti. O olaydan beri yal-
nızdı. Zehra öğretmen,emekli maaşı ve üst kattan aldığı kira ile geçimini sağlıyordu.
Eşinden ona kalan hiç bir geliri yoktu.Eşi sağlığında,mahalle bakkalı idi.Vefatından sonra,işinden
kaynaklanan bütün borçlarını,Zehra öğretmen ödemek zorunda kalmıştı.
Oğlu Ali,trafik kazasında vefat ettiğinde,on yedi yaşında,henüz lise öğrencisiydi.Babasıyla,kendi
kamyonetleri ile Sivas’a,dükkan için mal almaya giderken,geçirdikleri kazada,baba oğul vefat et-
mişlerdi.
Zehra öğretmen,ocağın üzerindeki çaydanlığın suyu kaynayınca çayını demledi.Çay demini alana
kadar,Mutfaktan bahçeye inip,hemen mutfak kapısının dibinde duran küçük su bidonunu alıp,
verandadaki çiçeklerine su dökmeyi düşündü.Küçük su bidonunu eline aldı.Fakat o sırada başı-
nın döndüğünü,kulaklarının uğuldadığını fark etti.Kendisini o an çok kötü hisseti,içine bir bay-
gınlık hissi gelince,elini hemen sundurmanın direğine attı ve olduğu yere yığıldı kaldı.
Zehra öğretmenin uzun yıllardır çektiği kalp rahatsızlığı vardı.Bunun için de ilaç kullanıyordu.
O sırada,üst katta oturan kiracısı Ahmet bey,her sabah yaptığı gibi,evin arka bahçesine bakan balkonuna çıkıp,sabah sigarasını içmek ve biraz da hava almak istedi.Aşağıda bazı tıkırtılar ve
hafif bir de gürültü duyduğunda,aşağı eğilip bakınca,alt veranda da yerde yatan Zehra öğret-
meni gördü. Telaşla içeriye girip durumu eşine söyledi. Zehra öğretmen,her ihtimale karşı kendi dairesinin bir anahtarını da onlara önceden vermişti.karı koca hemen koşarak aşağı inip,Zehra
öğretmenin dairesine girdiler.Zehra öğretmenin baygın olduğunu anlayınca,kucaklayıp evin ö-
nünde park edilmiş duran Ahmet beyin arabasına zar zor yerleştirerek,hızla evlerine en yakın
daki hastanenin yolunu tuttular. Evlerine en yakın olan hastane,bir özel hastaneydi.
Ahmet bey arabasını,hızla acil servis kapısına yanaştırdı.Arabadan dışarıya fırlayarak,
- Hemşiranım...doktor....sedye...lütfen sedye getirin...acil sedye....diye bağırdı.
Acil servis içinden bir sedye ile,iki hasta bakıcı ve bir hemşire,koşarak geldiler.Zehra öğretmeni
hızla arabadan,sedye üzerine alarak hemen acil servis içine yöneldiler. Hemşire bu arada sordu,
- hastanın nesi var...ne oldu ? diye sorduğunda,Ahmet bey,
- Kalbi var... kalp hastalığı var....bunun için ilaç da kullanıyor....dedi.
Ahmet bey ve hanımı Gülsüm hanım,Zehra öğretmenin kalp rahatsızlığını biliyorlardı.
Zehra öğretmen acil servise alınınca,ikinci bir hemşire daha başına geldi.Hemen ilk acil müdaha-
leleri yapmaya başladılar.İlk gelen hemşire,acil servise gelmesini istediği doktor anonsunu yaptı.
- Doktor Murat bey...Kardiyolog Doktor Murat bey...acilen acil serviste bekleniyorsunuz..Kardiyo-
log Murat bey acil servise lütfen...
Aradan,üç dakika gibi kısa bir süre içinde,Doktor Murat bey Zehra öğretmenin başına geldi.
Gereken acil müdahaleler neler yapıldı,hemşirelere sordu.Gerekli muayeneleri hemen yaptı.
Sonunda hastanın hemen yoğun bakım ünitesine alınması talimatını verdi.
Anadolu’nun medeni imkanları bir hayli kısıtlı bu kasabasında,Zehra öğretmenin üçüncü öğret-
menlik yılı idi.Tayini buraya çıkalı üç yıl olmuştu. Kendisinin,on ikinci öğretmenlik yılıydı.
Şu anda bulunduğu ilk okulda,üçüncü sınıf öğretmeniydi.Oğlu Ali de kendi sınıfında,öğrencisiydi.
Zehra öğretmen,her idealist bayan öğretmenler gibi,sınıfındaki bütün çocukları çok seviyor,onla-
rın iyi yetişmesi için çok özen gösteriyor,çocukların her şeyi ile ilgileniyordu.
Sınıfındaki çocukların çoğu yoksul ailelerin çocukları idi.Burası Sivas’ın,önemli kasabalarından biri
olan,Zara kasabasıydı.Sivas’a yaklaşık dört saatlik mesafedeydi.Kasaba halkı,daha çok kendi tarla
ve bahçelerinde ekip biçerek,çiftçilikle geçimlerini sağlıyordu.
Sınıfındaki çocukların hepsi de oldukça zeki ve çalışkan çocuklardı.İçlerinden bir tanesi,adı Murat
olan erkek öğrencisi,diğerlerinden ve kendi oğlu Ali’den de daha zeki ve daha akıllı idi.
Fakat Murat’ın ailesi diğer çocuklara göre de,daha yoksuldu.Çünkü Murat’ın üstü başı diğerlerine göre daha eski püsküydü. Mesela bu gün dışarıda çok soğuk ve karlı bir hava olmasına rağmen,
Murat’ın sırtında,çok eski ve partal bir hırka,ayaklarında ise,yırtık çoraplar ve genelde kasaba
çocuklarının yaz aylarında giydikleri plastikten yapılmış atkılı ayakkabılar vardı.
Zehra öğretmen,zaman zaman Murat’la ayni yaşta olan oğlu Ali’nin bazı giysilerinden Murat’a ve-
rir,onun daha iyi giysilerle okula gelmesini sağlardı. Şu sıralar oğlu Ali ve Murat dokuz yaşındaydı.
Zehra öğretmen arada bir Murat’ı evine davet eder,onun oğlu Ali ile birlikte olmasını ve birlikte ders çalışıp,ödevlerini birlikte yapmalarını sağlardı.
Murat Zehra öğretmeni çok sever,onu öğretmeni değilde adeta annesi gibi görürdü.Hem Ali ile de
kardeş gibiydiler.
Murat’ın babası yoktu.Kendisinden iki yaş büyük bir ablası ve yine kendisinden üç yaş küçük bir de
kız kardeşi vardı. Babası beş yıl önce aniden vefat etmişti.Evin geçimini annesi,gündelik tarla,
bahçe işlerine giderek,çalışarak sağlıyordu.
Kasabada,kışlar çok sert ve soğuk geçerdi.Kasım ayı ile birlikte kar yağışları başlar,Nisan yirmile-
rine bazen sonlarına kadar devam ederdi.Kışın bu soğuk günlerinde,çocuklar sınıfta sobanın etra-
fında,öğretmen gelene kadar toplaşır,hem üşüyen ellerini,ayaklarını ısıtmaya çalışır ve hem de
ıslanmış üst başlarını kurutmayı sağlarlardı.
Yıl 1960 yılının başlarıydı.İşte böyle çok soğuk ve karlı kış günlerinden birinde,Zehra öğretmen
sınıfa girdiğinde,diğer çocuklarla birlikte Murat’ı sobanın başında buldu.
Murat,ayağındaki atkılı plastik ayakkabılar içinde,soğuktan donmuş,üşümüş, kıpkırmızı olmuş
ayaklarını neredeyse sobanın altına sokarak ısıtmaya çalışıyordu.Bunu gören Zehra öğretmenin
yüreği adeta parçalanır gibi oldu.Çok üzüldü,kendisini o an çok kötü hissetti.
Ama Murat için yapmayı düşündüğü hatta yaptığı şeyi düşününce,biraz olsun yüreği serinledi.
İyi ve yerinde bir şey yapmış insanların iç huzurunu duydu ruhunda. O gün,gün boyu çocuklar
üşümesin diye,onları teneffüslerde dışarı salmadı.Son ders bitiş zili çaldığında,çantasını,palto-
sunu kapan çocuklar dışarıya çıkarken,Zehra öğretmen Murat’a seslendi.
- Murat,sen kal çıkma....Ali sen de...toparlanın...hep beraber bize gidiyoruz....Dedi.
Murat,öğretmeninin bu uyarısı ile,sınıf kapısı içinde,Öğretmeninin ve Ali’nin toplanmasını bek-
ledi.Sonra hep birlikte Zehra öğretmenin evine gittiler.
Eve varınca,Zehra öğretmen;
- Ali...Murat...hadi önce lavaboya...elinizi,yüzünüzü bir güzel yıkayın bakalım...hemen...der.
Çocuklar temizlenene kadar,Zehra öğretmen,Mutfakta onlara birer kocaman bardak süt ısıtır.
Akşamdan hazırladığı,üzümlü kurabiyelerden bir tabak dolusu koyar ve ikisine de seslenerek
mutfağa çağırır.Çocuklar gelip mutfaktan sütlerini,kendisi de bir tabak dolusu kurabiyeleri
alarak oturma odasına geçerler.
Zehra öğretmen,
- Siz sütlerinizi için..kurabiyelerinizi yiyin...ben şimdi geliyorum... diyerek odadan çıkar.
Az sonra Zehra öğretmen elinde iki paketle odaya döner.Paketlerin birisini oğluna,diğerini de
Murat’a uzatır.Çocuklar şaşkınlık içinde,bir paketlere,bir Zehra öğretmene,bir de birbirlerine
bakışırlar. Zehra öğretmen çocuklar,
- Hadi açın paketlerinizi....hadi bakalım...der.
Çocuklar,şaşkınlık ve heyecanlı telaş ile ellerindeki paketleri açmaya çalışırken,
Zehra öğretmen,
- Murat...bak...sen de benim evladım gibisin...benim için Ali neyse...sen de o’sun...bunu biliyor-
sun değil mi ?... Ali’den hiç farkın yok benim için...tamam mı ? evladım... der.
Paketlerin içindekiler ortaya çıkınca,çocukların gözlerindeki şaşkınlık ifadeleri,sevinç ve mutluluk ifadelerine dönüşür. İkisi de çok sevinmişlerdir. Özellikle Murat’ın yüzünde tarifi imkansız,
Bütün duygular hızla, bir biri ardı sıra yer değiştirmektedir.
Çocukların ellerinde,birbirinin ayni,birer çift siyah renk iskarpin bot vardır. Zehra öğretmen...
- Hadi...ayaklarınıza giyin bakalım...giyin...giyin...nasıl olacak görelim...der.
Çocuklar hemen davranırlar ve her ikisi de botları ayaklarına geçirirler,bağcıklarını da bir güzel
bağlarlar.Botlar her ikisinin de tam ayaklarına göredir.
Murat çok sevinir ve çok mutlu olur.Yüzündeki ifadeler,gülmek ile ağlamak arasında gidip gel-
mektedir.Sonunda kendisini tutamaz,göz yaşları içinde,yerinden fırlar öğretmeninin,öpmek için
ellerine sarılır.Çok heyecanlanır,göz yaşları bir sel gibi akar.Öğretmeni de ona sarılır ve onu
yanaklarından öper. Ayni şekilde,Ali de annesine sarılır.Üçü adeta odanın ortasında bir sevgi
yumağı olurlar.
Murat,hayatında ilk kez iskarpin bot giymiştir.Çok karışık ve bu güne kadar hiç yaşamadığı duy-
gular içindedir. Zehra öğretmen, her ikisini de karşısına oturtarak şunları söyler.
- Bakın çocuklar...ileriki hayatınızda bunlardan çok daha iyi,çok daha güzel şeylere sahip olacaksınız.Bu ve buna benzer şeyler eskiyip atılacak,yerine yenileri alınabilecek şeylerdir.
Bunların hepsine,ileride hep sahip olacaksınız.Ama işte bunlara ulaşmak,sahip olmak için,sizin
yapmanız gereken tek şey,derslerinize ve ödevlerinize çok çalışıp başarılı olmak. Ancak ondan sonra iyi yerlere gelerek,iyi işlerin sahibi olabilirsiniz.Size verilenlerin karşılığını da siz,başarmış
birer insan olarak verebilirsiniz.şunu hiç bir zaman unutmayın,Sizi sevenlerin sizden istediği bir tek şey var.Çok çalışmanız ve başarılı birer insan olmanızdır.Bu hem sevenleriniz,hem kendiniz
ve hem de ülkeniz için çok önemli bir şeydir.İşte ben de,şimdi sizden bunu istiyorum ve bekli-
yorum...Diyerek çocukları tekrar yanaklarından öperek,başlarını okşadı.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
GÖNÜL DOSTU;
Beni oku oku diyen sürükleyici deneme.
.................................. Saygı ve selamlar...
TUĞAL KÖSEMEN
yurekten kutlarım degerlı hocam kıymetlı dost kalem cok guzel bır hıkaye okudum okumak ııcn beklıyorum devamını okumak dılegıyle saygı sevgı dua ıle kalın okumak ııcn beklıyorum
TUĞAL KÖSEMEN
Devamı,25.07.015'de yazıldı...benim için önemli düşüncelerinizi almak isterim.....sevgiyle..
özünde sevginin kutsallığı ile kaleme alınmış akıcı dolu dolu bir hikaye.
iyi insan olmanın hazzı hikayede.
kolaylıklar dilerim
TUĞAL KÖSEMEN
Romanınızı,özenle takip ediyor,okuyorum.İlginç ve yaşamdan,güzel ve olası kesitleri aktararak süren güzel bir hikaye.Roman kahramanı,Kamyon
muavini,sanırım olaylar onun etrafında sürüp gidecek.İlgiyle okuyorum.
TUĞAL KÖSEMEN
sevgimle...saygımla...