- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cordoba(medeniyetler savaşıyor)
Yoksulların,zenginlerin ,yolunu kaybetmişlerin,alimlerin kentidir,Cordoba.Dar ve kasvetli sokaklarında yalınayak esmer tenli donsuz gezen çocukların amaçsız koşturduğu ,aşıkların her köşe başında şiir yazmaya çalıştığı yerdir burası.Bu şehirde bir kadın yatağında yorgun yatarken kucağına verilen yeni doğmuş bebeğini sevgi ile bastırdı bağrına.Usulca başını bebeğinin minik boynuna götürüp doya doya içine çekti kokusunu.Usta ve iş bilen elleri ile elbisesinin ön düğmelerini çözüp süt dolu beyaz ğöğsünü çıkardı.Minik oğlan pek nazlı olacağa benziyordu.
Anne ve bebek odada uyurken evin diğer bir köşesinde oturmuş tütününü içerken karşısındaki yaşlı kadın ile sohbet ediyordu.
Yaşlı ebe eğilip keseyi alırken bebeğin babasına dua etmeye başlamıştı.Karısının yattığı odanın kapısını usulca açıp içeri girdi.Anne kapı sesi ile uyanıp usulca araladı gözlerini sevgi ile gülümsedi eşine.Adam eğilip oğlunu yataktan aldı.Kocaman elleri arasında bebek minik bir oyuncak gibi kalmıştı.Bebek o sırada gözlerini hafifçe aralayıp etrafını algılamaya çalışıyordu.Anne etine dolgun heybetli bir kadındı,Haham bin Yusuf ile evlenmiş hayatı değişmişti,ilk çocuğu Davut’u dünyaya getirene kadar pek anlamamıştı bu yeni yaşamı ama ikinci çocuk ile birlikte evlilik hayatına daha çok alışmış gözüküyordu.Çocuklarının da ilerde babaları gibi haham olacaklarını umuyordu.
Adı Musa olsun dedi adam .
O sabah evin ahşap oymalı kapısının kolu hızlı hızlı vuruldu.Evin hizmetçisi küçük Musa’yı uyandırırken babasının kendisini görmek istediğini anlattı.Bin Yusuf küçük Musaya ilk derslerini anlatmaya başlamıştı.Musa dersler konusunda çok istekliydi,yaşıtları gibi oyun oynamayı bilmiyordu.Neden böyle davrandığı sorulduğu zaman hep aynı cevabı verirdi:”Düşünüyorum”
-Bak ,Musa,anneni nasıl üzdüğünün farkında değil misin ,neden yemiyorsun,oğlum ?”dedi ibn Yusuf.
-Musa başını öne eğerek zorla birkaç kaşık aldı yemekten,cordoba’da hayat çoğu zaman sıkıcı oluyordu,soğuk kış aylarında karın sessizliğine bürünen Cordoba adeta ölü bir kent olurdu.Musa pencereden baktığı zaman beyazın etkisi ruhunda derin boşluklar oluştururdu.Erkekler günlük işleri ile meşgul olurken kadınlar tüm gün eve kapanıp çocukların peşinden koşardı.Onları eğlendiren tek şey çocuklarıydı,çocuklar baharın gelip karların erimesini sabırsızlıkla beklerdi.Bahar geldiğinde şehre gelen yabancılar yanlarında farklı şeyler getirirlerdi.çocuklar güneşi gördükleri anda soğuğa aldırmadan kendilerini dışarı atarlar,düşe kalka oyunlar ile akşamı ederlerdi.
Soğuk bir günde Musa evden çıktı ,kale surlarına doğru yürüdü ,annesinin ısrarı ile aldığı yün pelerini savura savura surlara tırmandı.Ufukta beliren kara bulutlar yağmurun geldiğini ifade ediyordu.Musa derin düşüncelerine dalmışken bir kuş sesi duydu.
Musa gökyüzüne bakıp kuşu izlerken,kuş gelip bir az öteye kondu.Bu arada dedesi sessizce arkadan yaklaştı,minik elini avuçlarına alarak eve doğru yola çıktılar.Yolda dedesi artık Cordoba’dan ayrılmaları gerektiğini anlattı küçük Musa’ya ,inançlarını özgürce yaşama ihtimalleri tehlikeye girmişti.
Doktor Musa çalışma masasına geniş bir kahvaltıdan sonra oturdu,kitabına başlık bulmuştu,”Şaşkınlar için Rehber”ince uçlu kalemini alıp yazmaya başladı:”
Bizler çok karanlık bir gecede üzerine tekrar tekrar şimşekler çakan insanlar gibiyiz,içimizde sürekli aydınlık olanlar vardır,bu peygamberler arasında büyük olanın derecesidir ki onun için şöyle denir”Ancak sen ,Musa burada benimlesin”Tevrat 5:28
Sufinin istediği samimi ise gerçeğin ışınları kalbini aydınlatacak.Bu kısa süren ve yavaşça geri dönen ani bir şimşek patlaması gibi olacak.Geri dönerse kalıcı olur ve kalıcı olursa uzar ve devamlı aydınlanmalar gerçekleşir.Bilgi ikiye ayrılır birincisi nereden geldiği bilinmeyen bigidir ki buna ilham denir.Sufilikte Tanrı’nın herşeyden evvel var olan ışığı ilhamın temel aracıdır.”
Doktor Musa için ilham almak son derece önemliydi.Musa’nın islami düşünceleri Yahudilerin ilham olgusu ile birleştirmesi bu fikri değiştirdi.
“Tanrı göklerin ve yerin ışığıdır,
Onun ışığının sureti sanki bir niş gibidir,
Onun içinde bir lamba vardır,
Lamba bir camla çerçevelenmiştir,
Sanki kutsanmış ağaçtan yanan yıldız gibidir,
Işık üstüne ışık,Tanrı istediğine ışığını rehberlik ederek gösterir.”
Doktor’a göre bu ışığa girilince bu anlayışı yaymak mümkün olacaktı.Mükemmel insanların oluşturduğu güçlü bir toplum(İlahi birlik) oluşacak her birey tasavvuf yolundaki en yüksek makama ulaşacaktı.Manevi aydınlanma makamlarını halka öğretrmeliydi.Kitabında yeni bir sayfa açtı,kuş tüyü kalemini yavaşça hokkaya daldırarak yazmaya başladı:
1.Akılsız olanlar
Doğuştan aklı noksan olan insanlar ,sonradan deli olan insanlar,yeryüzündeki tüm hayvanlar kutsal birlikteliğin gerçekleşeceği şehrin dışında olacak
2.Kör İnançlılar:
Akıl sahibi oldukları halde olaylara çok yönlü bakıp muhakeme etme yeteneğinden yoksun olanlar kutsal birliktelik şehrinin içine girmeye hak kazanacak ancak sırtları hükümdara dönük olacak
3.Emirlere İtaat Edenler:
Bu şahıslar kutsal şehre girecek kutsal şehirdeki saraya da girecek ancak esas sarayın duvarını dahi göremeyecekler.
4.Felsefeciler:
Bu alimler sarayın yüksek duvarlarına tırmanabilecek
5.Tahminciler:
Bu adamlar sarayın duvarlarını aşmayı başaracak ancak kapıyı arayacaklar
6.Metafizikçiler
Esas sarayın kapısını bulmayı başaracaklar özel odaya girecekler ancak hükümdarı göremeyecekler
7.Peygamberler
Özel odaya girmeyi başarıp kralın tahtının yanında diz çökecekler
Herkesin bir manevi makamı vardırKur’an(37:164)Bu makamları on aşamalı olarak yazan ilk Müslüman Alidir.Ali hemen hemen tüm Sufi tarikatlarında son derece saygın bir konumda tutulduğu için düşünceleri Sufilikte kolaylıkla benimsenmiştir.En yüce varlığın varlığının bereketi onun taşmasına neden oldu ve daha sonra ardışık dokuz seviyeyi gittikçe azalan şiddette bu ilahi taşkınla doldurdu.Bu teori Müslüman filozof Farabi nin felsefesidir.Bu düşünce doktor Musa için önemli bir feyz kaynağı oldu.Her geçen gün doktor geleneksel Musevi uygulamalarındaki dua düşüncesinden sufi ülkülerine doğru yön değiştirmeye başlamıştı.Büyük İmam dünyaya gelmişti bunu hissediyordu,manevi rehber Sufi geleneğinde çok önemliydi.Aslında Mısır’daki Musevi –Sufi hareketi ile eş zamanlı olarak Endülüste sufiler tüm toplumsal alanlarda rol almaya başlamıştı.Museviler Araplardan felsefe,gramer,şiir öğreniyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.