Kadınlar ve Biz Erkekler
Sevmek seviyorum demek değil, yüreğinde hissetmektir.
Ve aşk; yanında olanı sevmek değil, bazen gelmeyecek birini beklemektir..
Şaiir Can Yücel
Aşkı sevdayı nasıl yorumlarsınız bilmem ama hepimizin yüreğinde bir yangının korları var.
Bazen bir çoban ateşi sıcaklığında, bazen uğruna yazdığımız şiirde, mırıldandığımız türküde, göğe kanat çırpan güvercinin özgürlüğünde, bazen de esen rüzgarın uğultusuna savurur yüreğimiz bizi.
Ve her adımda….
Bazen ay ışığında, bazen gökyüzünün maviliğine gölge düşüren yağmur bulutunda, gecenin sessiz-liğinde ışıldayan yıldızlara sorarız.
Sonrasında güneşin ilk ışıkları gibi tenimizi ısıtmasını ve yalnızlığımıza son vermesini hasretle bekleriz.
Bazen yakamoz ışıklarının parıltısında siluetini ararız..
Bazen hülyalara dalarız sessiz sessiz…..
Sonrasında bir çığlıkla ürperir yüreğimiz yalnızlığımızı yüzümüze ve kentin caddelerine ayaklarımız umarsızca adresiz gidişlere taşır yalnızlığımızı.
Yokluğunda gölgemiz üşür….
Ve dostların okyanuslara yelken açtığı, bir sessizlik ve yalnızlık arkadaşımız olur…
* * * *
Sözü sevgiden, saygıdan, özlemden açmışken sizinle dilimin döndüğünce şairlerin uğruna şiirler yazdığı, ozanların sözün kemali ile haykırdığı, yazarların romanlar yazdığı aşkı sevgiyi anlatmak haddime düşmez. Ama bir arkadaşımın anısını paylaşmak istiyorum.
Toplumumuzda gelenekçi yapı kıyılara köpürerek koşan dalgalar misali toprağa çarparken, şu kısacık ömrümüze o kadar çok anı yerleşiyor ki. Kimi zaman sırtımda her gün saatlerce taşımak zorunda kaldığım çantamdan daha ağır geliyor insana.
Hepimiz elimize kalemi alıp anılarımızı yazarsak her halde gelecek nesillere paha biçilmez eserler bırakırız.
Genç bir insan şirketin birinde çalışıyor. Muhasebeci arkadaşına aşık oluyor. Şirketin günü gelmiş ödemesi için muhasebeci sevgilisi ile birlikte çalıştığı iş yerinin parasını tahsil için gidiyor.
Sonrasında arkadaşa ödeme yapacak şirketin yöneticileri sevgilisinin yanında olmadık hakaretleri sıralıyorlar. Hatta ödeme yapacak zatı muhterem yönetici işveren dört adamını çağırıp aslan parçasını sıkıştırıyor.
Sevdiği kıza zarar gelmesin diye bizim ki adamlara "bana on dakika müsaade edin elinizi ayağınızı öpeyim. Kız arkadaşımı iş yerine bırakıp geleyim bana hakaret mi ediyorsunuz, beni dövüyor musunuz, elinizden ne geliyorsa gücünüz neye yetiyorsa onu yapın" diyor.
Çakal sürüsünün duracağı yok. Her biri bir yandan saldırıyor.
Bizimki bir fırsatını buluyor kız arkadaşını kucaklıyor ve kendini dışarı atıyor.
Muhasebeci kız bağırıyor "öleceksek beraber ölelim" diyor.
Aradan yıllar geçmiş ama bu hikayeyi bana anlattığında gözleri doldu…
Kızı getirip çalıştığı yere bırakıyor ve gerisin geriye çakal sürüsünün içine gidiyor.
"Size söz verdim on dakika sonra geleceğim diye. Aha geldim diyor.
Aslan parçasını görenler hırlaşıyor. Ama aldıkları yumruklar ile yere düşen bir daha kalkamıyor. Neyse ki bizim aslan parçasının abisi yetişiyor.
Kardeşine "dur bu iş benim meselem oldu artık" diyor.
Gelenek dedim ya, abinin konuştuğu yerde kardeş söz söyleyebilir mi?
Neyse olayı büyük abi terbiyesi ve töresinin de bilinci ile daha fazla büyütmeden sona erdiriyor.
Şimdi siz olsanız sevdiğiniz insanı bırakın, yanında bayan olan birine hakaret eden birilerine rastlarsanız her halde hiç kuşkusuz ya dalarsızın. Ya da ayıptır der araya girersiniz değil mi?
Bizim toplumda geçmişte şairlerin uğruna şiir yazdığı, ozanların türküler bestelediği, nice Leyla ile Mecnunun aşkları kulaktan kulağa anlatılır.
Gelin görün ki; günümüzde kadına bakışın, kadına karşı yaşanan kültür revizyonu toprak anada bile yaşanmıyor.
Oysa yağmura, kara, sele, rüzgara, güneşin yakıcı sıcaklarına göğüs geren toprak ana, günü geldiğinde bize de kucak açıyor.
Hayatın tüm zorluklarına göğüs gererek, bizi büyüten annemiz gibi, bin bereketli toprak…
Sahi şaire ilham veren kadını, ozanın uğruna beste yaptığı, türküler söylediği, ağıtlar yaktığı, yazarların destanlar yazdığı kadınlarımıza karşı popüler kültüründe etkisi ile genç kuşaklarımızın davranışlarını siz beğeniyor musunuz?
Ya siyasetçilerimize ne demeliyiz.
Kimi türbanı, kimi saçını politik çıkar malzemesi haline getirmesine ne demeliyiz?
Ya sözüm onan dindar kesimin yaydığı korku dünyasına hapsettiklerine ne demeliyiz?
Bir diğerlerinin kadın emeğini sömürülerine ne demeliyiz?
Sahi kadının suçu nedir?
Evde, fabrikada, çalışan emeği sömürülen, gecesini gündüzüne katık eden, sevgisi ve merhameti ile çocuk büyüten, kadına karşı biraz daha nazik, biraz daha adaletli ve saygılı davransak kendimizden ne kaybederiz?
Partilerde, STK’larda yer bulamayan, sosyal hayatın içine girmemesi için eline, ayağına prangalar vurduğumuz. Kadınlar biz erkeklerin cenaze namazımıza gelseler, imam "hakkınızı helal ediyor musunuz" diye sorsa alacağımız cevap ne olur…!
Dilerim siz annelerimiz, bacılarımız yer kürenin üzerinde yaşayan biz erkeklere haklarınızı helal edersiniz.
Evlatlarınıza haklarınızı her koşulda helal edeceğinizi biliyorum. Ama evlatlar da dilerim siz kadınlara gereken saygıyı, sizi kaybetmeden önce gösterirler…
Yeryüzünde kadının yaşadığı sıkıntı tarihler boyunca hep var olmuştur. Ama yaşanan acılara artık aklın ve bilginin gücüyle cevap verme zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Afrika’da açlıktan ölmek üzere olan kadın, son nefesinde bile çocuğuna göğsündeki son damla sütünü ikram etmekten geri durmuyor.
Ve dağlar, taşlar, uçan kuşlar kadının çığlığı duyuyor.
Denizde dalgaların çığlığı gibi…
Hadi denizin mavisinde, hadi toprağın bereketinde, bir çiçeğin güzelliğinde kadına yer verelim.
Uğruna şairler mutluluk şiirleri, ozanlar halay türküleri bestelesinler ve el ele, yan yana eşit ve adaletli bir dünyada yaşayalım diyorum….
"Sevgi iki insanın bir birine bakması değil, birlikte aynı yöne bakmasıdır"
Bir ömür sevgi ve saygıyla….
Aklın Süzgeci Kamil Üci
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.