ÇETECİLİK ÜZERİNE…
Yakın geçmişte güvenlik güçlerimizin 100 civarında çete çökerttiğini yüksek tirajlı gazetelerden öğrenmiş olup, konuya ilişkin çeşitli operasyonların da başarıyla sürdürülmekte olması yürekleri ferahlatmaktadır.
Yazılı ve görsel basında rivâyet edilen odur ki; çetecilik, çeşitliliği ve gücü sürekli artan, özellikle bir iş kuramayan, ekonomik bağımsızlığını kazanamamış, kazandığıyla yetinmeyen ya da "kolay yoldan ve çok" kazanmak isteyenleri çeken gayri meşru bir çalışma alanı, hatta yükselen ’sektör’ hâline gelmiştir...
Aile hayatı ve yaşantısı düzgün olmayan, mutsuz, karamsar, mâcerâperest ve ille de ’aşağılık kompleksi’ geliştirmiş insanların bir araya gelerek ÇETE kurmaları pek zor olmasa gerek! Bunun için sermaye falan da gerektiğini sanmam...
’Çete’ kelimesi Bulgarca ’çeta’ menşeli olup, lügat mânâsı : Ordu birliklerinden olmayan silâhlı küçük birlik. Çeteci, çetecilik, çeteleş(tir)mek, ...hep aynı kökten türemiştir.
Yazımda, mecazlara ve, maalesef, bir miktar argo ifadelere yer vermiş olsam da mutedil bir lisan kullanmaya itina ettim.
Millî mücadele yıllarında kutsal vatan topraklarımızı düşmanlardan korumak için çeteler kurarak canla başla savaşan atalarımızı, bu meyanda, minnetle anıyor ve ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun.
Şimdi gelelim sadede : Değil mi ki ’çeteci’ olmak ve rol kesmek için ne hukuk, işletme, tıp, ne de herhangi bir yüksek öğrenim görmek, ve hatta yurt dışında eğitim almak, ihtisas yapmak da gerekmez...
Gün geçmiyor ki yazılı ve görsel basında insanımızın psikolojisinin bozulmasına ve öncelikle kendine güveninin sarsılmasına sebep olan güncel bağlamda ’çete’ haberleri çıkmasın...
Tabiat kanununun hüküm sürdüğü fi tarihinde EŞKIYA, kendine has klâsik metotlarla, evrensel karakteristik varlığını dağda, kırda, bayırda asırlarca idame ettirmiş. Çoğu babayiğit, mert kabadayı ve nam salmış eşkıya yol keser, haraç alır, hatta cana kıyarmış; lâkin fakir halkı, mazlumu ve düzgün yaşayanları doğrudan hedef almazmış...
Zamanla racon bozulmuş, henüz bıyığı terlememişler bile artık sokaklarda yol kesmeye başlamış. Eşkıyalık, çizilmiş karizmasıyla gömlek değiştirmeye, hatta kendine başka isimler bulma telâşına kapılmış...
Derken devletler kendi yargı erklerini sistematikleştirmeye başlamış; anayasa, yasa ve içtihatlar tarikiyle meşruiyet ve hukuk düzeni nüfuz göstermiş.
Tabiî ki kanunların her ülkenin ihtiyaçlarına tam olarak cevap verememesi, büyük oranda, kendi bünyeleriyle muvafık olmamasıyla da alâkalıdır. Öyle ki muvakkat çözümlemeler ve palyatif tedbirler zamanla tesirsiz kalır ve asıl amaca hizmet etmez.
Devlet çarkının; hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda yasama ve yürütmenin bütünüyle ahenkli ve âdilâne fonksiyon göstermesi mutlak iktiza eder.
Kanunların caydırıcılığına ve küllî hüsnüniyetlere rağmen bir ülkede kamu huzurunun ve sükûnunu ihlâl eden muhtelif menfiyetler zuhur edebilir; lâkin eşkıya (mafia, çete, örgüt, grup, ...) farklı adlarla da olsa, hemen her sektörde, meskûn mahallerde, semt ve mahallelerde, hatta eğitim kurumlarında boy gösterebiliyorsa, bu durum vahamet arz eder.
Gençliği hedef alan sigara, içki ve uyuşturucudan sonra şimdi de ‘çeteleşme’ ve ‘şiddet’ olayları, bıçaklı ve jiletli kavgalarla, ilköğretim okullarının koridorlarına kadar girmiş... Birçok ilde ‘okul polisi’ uygulaması başlatılmış. Anarşi, terör, gasp, soygun, kapkaç, hapçılık,... ilköğretim okullarına bile sirayet etmişse, buna "millet-devlet el ele" kalıcı çareler aramak bir zaruret ve âciliyet kesbeder.
Her gün bir yerden değişik bir çete çıktığını belirterek, ’’Kim bilir daha nerelerden, ne çeteler çıkacak? Vücudun her yerine sirayet etmiş’’ diyen bir devlet büyüğümüzün haklılığı asla tartışma götürmez.
Rivâyet edildiği üzere, düzgün yaşayan mazbut ailelere musallat olan şehir çetelerinin çevirdikleri türlü fırıldaklar sadece rant sağlamakla kalmıyor, üstelik hürriyetleri de tehdit eden bir boyutta bulunuyormuş... Türedi bazı sorumlular (!) varmış; okul sorumlusu, mahalle sorumlusu, bölge sorumlusu,... Kimdir bunlar, nedir ve şayet varsa, nereden geliyor bunların sorumlulukları?
Kudretli devletimiz, kamu huzur ve sükûnunu da ihlâl eden, her problemi çözmeye ve sıkıntıları izale etmeye muktedir olup, üç buçuk çapulcunun ulu orta cirit atmasına asla müsamaha göstermeyecektir.
Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin...
YORUMLAR
Bu yazıyı anlamadım.
Cevabını bildiğimiz sorular sormamalıyız?
Devletin çekildiği, tam tabiri ile "küçültüldüğü" tüm kamusal yere özeller giriyor.
Ö.G.B.ler (Özel Güvenlik Birimleri) ve seperasyon niye bu kadar çoğaldı dersiniz?
Hayekçi serbest piyasa ve liberalizminin doğasında bu var.
Orwel veya Huizinga ya da Huxley romanlarındaki zamanlardayız.
"Tabiat kanununun hüküm sürdüğü fi tarihinde EŞKIYA," demişsiniz..
Yani kusura bakmayın ama emperyal kapitalizm ve liberasyonun görünmeyen eli, sorunları halletmede yöntemsel darwinisttir.
Gücü gücü yetene!..
Ya da, mafialaşma ( Çeteler) artık normailzedir. Bu sitemde bundan şikayet abestir!
İyi akşamlar..
Göktürkmen tarafından 7/9/2008 7:33:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
üç buçuk çapulcu söylemi daha önce farklı terörö örgütleri için kullanıldı.Sonuçları ortada.Bataıklaıkla mücadele etmek en doğru yoldur.Sineklerle uğraştıkça bütün enerjiniz kaybolur .İnsana en yüksek değeri veren yönetim ve adalet sistemi kurmanız gerekli .Refahı adil paylaşmanız gerekli ve daha pek çok unsur...
Saygılarla