- 438 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Korku
Korku
Korku nedir?
Belirsizlik halinin sonucundaki tehdit algısı, olumsuz bir his, savunma refleksini harekete geçiren bilinçli veya bilinçsiz hal.
İnsan davranışları iki ana güdü ile yönlenir! Korku ve ödül; Cennet ve Cehennem! Bu iki ana yönlendirici dengeli olarak işletildiğinde olumlu sonuçlar verir, denge bozulduğunda ise olumsuz sonuçları olur!
Ödül, korku kadar etkili olmayabilir; insanlar olumlu kabul ettikleri “Ödül” isteğine olan meyillerini, olumsuz saydıkları “Korku” kadar işletmezler! Yani bir konuda insanlara bir şey yaptırmak için onlara korku salmak, ödül vaat etmekten daha etkilidir! Bir eylemin yapılmasında veya yapılmamasında “Ödül” sistemi benimsenmiş ise insanlar, ödülden vaz geçebilirler ama korkudan vaz geçmeleri daha da zordur! Fakat korkularını yendiklerinde ödül de kar etmez! Şöyle bir durum var; bazı “Ödül” bazı “Korku” denge içinde verilir ise korkunun yenilmesine fırsat verilmez ve yönlendirme devam eder! Benzer durum “Ödül” için de geçerlidir, ödüle alışan insanlar daha fazlasını isteyecektir, ödüle bağışıklık kazandığında ise ödülün artırılmasını isteyecekler, bu noktada “Korku” devreye girer ise ödülü belli bir noktada tutmak mümkün olabilir!
Dünya Klasiklerinden “Hükümdar” eserinde Machiavelli şöyle diyor; “Zalimlik ve merhamet; korkulmak mı yoksa sevilmek mi?
“Tüm bunlardan, korku duymaktan ziyade sevilmenin daha iyi olup olmadığı sorusu ortaya çıkmaktadır. Hükümdarda bunlardan her ikisi de olmalıdır. Fakat her ikisi bir arada olamıyorsa, sevilmektense korkulmak daha güvenlidir! Bazıları, insanların nankör, dönek, yalancı ve hilekar oldukları; tehlikeden sakınıp menfaat elde etmek için aç gözlü davrandıkları yolunda genellemelerde bulunabilir. İyi davrandığınızda onları kolaylıkla elde edebilirsiniz.
İnsanların bir kısmı tehlike uzak olduğu sürece uğurunuzda kanlarını seve seve döker; mal ve mülklerini, hayatlarını, ailelerini riske atabilirler. Fakat tehlikede olduğunuzda sizden yüz çevirirler. Verilen tüm bu sözlere inanan ve hiçbir tedbir almayan herhangi bir hükümdar, yıkımını kendi elleriyle hazırlamış demektir! Büyüklük ve asaletle değil de parayla satın alınan dostluklar, kalıcı değildir ve bir kazanç da sağlamaz. İnsanoğlu, kendisinden korkulan bir kişiden ziyade, kendisini sevdiren kişiye zarar vermekten daha az endişe duyar. Kimi zavallı insanlar, menfaatleri söz konusu olunca sevgi bağını kolaylıkla koparabilirler; fakat korku, daima etkili olan cezalandırma durumuyla güçlendirilir.
Ancak kendisinden korkulmasını isteyen bir hükümdar, sevilmiyorsa bile en azından nefret uyandırmamaya özen göstermelidir.”
Korkunun sevgiden daha etkili olduğu görünse de işler kötü gittiğinde “Korku” da kalmayacağı için korku dostları da yön değiştireceklerdir! Zaten menfaat dostları ilk yön değiştirenler olur! Yani gemiyi ilk fareler (Yemlenenler) terk eder, daha sonra tayfalar (Kaptanın korkusunu, geminin batma korkusu yendiğinde) terk eder!
Korkunun her alanda farklı yansıması var! Cehennem korkusu veya şerli bilinmedik yaşam formlarından korku (Hayalet ve benzeri). Öyle ki “Uğursuzluk” ve dinsel alanda yeterli inancı gösterememenin işlerinin rast gelmemesine sebep olacağına dair insanların korkuları var! Bu korkular, insan davranışlarını ciddi boyutta etkiliyor! Neşeli kalender insanlar, birden tutucu ve hurafeci oluveriyor! Bu son zamanlarda sıkça gözlemlediğim bir hal! Gayet neşeli, kalender, güler yüzlü insanların, birden tutucu ve bir şeylerin endişesiyle hayatlarını kısıtladıklarını görüyorum. Bazı sebebini kendileri de izah edemiyor ama bir korku var şuur altına işlemiş. Sanki neşeli, kalender olduğunda “Günah” işlemiş gibi bir korku şuur altında işliyor! Bazı da toplumsal veya yakın çevreden şuur altına işlemiş bir “Korku” var! Yani eski neşeli, kalender insanlara bir hal olmuş, birden bir etki ile tüm davranışları “Korku” esaretine girmiş gibi görünüyor! Devamlı bir düşman algısı ve Cehennem korkusu, aba altından sopa gösterir gibi tehdit ve korku zihinlere veriliyor ve davranışlar da bundan etkileniyor! İnsanlara bir suçluluk telkini yapılıyor, ya günahkarlık ya da bilmeden zulme taraftarlık korkusu ile insanlar kıvranıyor! Bu hal, insanların dengesini ve huzurunu da bozuyor! Oysa zalimlerin satrancında “Piyon” olmak, zulme rıza göstermektir! Zaten zalimler, satrançlarında insanlar “Piyon” olsunlar diye her alanda bir korku üretirler! Ayrıntısını siz de gözlemişsinizdir! Yani üretilmiş korkulara kapılmamak ve bazı “Vitesi boşa almak” gerekirse, çekinmeden bu yapılmalı! “Korkunun ecele faydası olmaz!”
Son tahlilde; korku ile davranışları yönlenen ve bazı davranışları perdelenen insanların, bu perdeyi yırttıklarında ve korkularını yendiklerinde nasıl davranacaklarını kimse bilemez, kendileri dahi bilemez! Çünkü “Korku” hali arttığında bir dengesizlik başlamış demektir! Bu dengesizlik, evren tarafından mutlaka dengeye getirilecektir! Evrensel işleyiş gereği denge kurulacaktır! O halde ister korku ile ister ödül ile denge bozulduğunda mutlaka evrensel karşılığı olacaktır! Birey, bunu kendinde dengelediğinde daha az sorun yaşar. Toplumsal dengesiz meyiller de mutlaka dengelenirken sorun çıkarır! Birey, kendini dengelediğinde topluma da denge açısından katkıda bulunabilir! Korkuların bireyi ele geçirmesi, menfaatlerin ve ödüllerin bireyi ele geçirmesinden daha etkili sonuçlar verir! Korkular yenildiğinde birey kontrolden çıkabilir, bu nedenle korkuların bireyi ve toplumu ele geçirmesine fırsat verilmemeli. Korku üzerine bina edilen her türlü eylemden kaçınarak neşeli olmak, huzurlu ve kalender olmak mümkündür!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Paylaşmanız vesilesiyle yazınızı okumak imkanım olduğu için mutluyum...Konuyu işleme şekliniz ve tarzınız okumaya keyif katmakta. Güzel paylaşımınıza,edebiyata verdiğiniz emeğe ve yaşattığınız okuma keyfine teşekkürler... Tebriklerimle... Saygıyla...