- 1087 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
11. ULUSLARARASI İSTANBUL SATRANÇ FESTİVALİ’DEN İZLENİMLER
Turnuvalarda çok çeşitli durumlarla karşılaştığımız olur; bunlar kimi zaman normal seyreden durumlar olduğu gibi, kimi zaman bizi şaşırtan durumlar da olur. Kimi zaman ise bize keyif veren izlenimler ediniriz. Bu yazımızda bu değişik durumlar karşısındaki izlenimlerimize yer vereceğiz.
11.Uluslararası İstanbul Satranç Festivali, her ne kadar hem Satranç Olimpiyatları hem de 16. Yaş Olimpiyatlarının gölgesinde kalsa da, onlardan da aşağı kalmadı. 11. Uluslararası İstanbul Satranç Festivaline bu yıl rekor sayıda yabancı oyuncu katıldı. Turnuvaya katılan oyuncu sayısı; A Kategorisinde 25 ülkeden 49’u yabancı oyuncu olmak üzere 109 oyuncu katıldı. Yüzdeye vurursak %45 yabancı oyuncu. Neredeyse yarısı yabancı oyuncu. Oyuncuların 23’ü unvanlı. (9 GM, 8 IM, 3 FM, 1 WFM, 2 CM) B Kategorisinde 23 ülkeden 52’si yabancı oyuncu olmak üzere 273 oyuncu katıldı. Yüzdeye vurursak %20’si yabancı oyuncu. Neredeyse beşte biri. Unvanlı sporcu yok. Her iki Kategoride toplam 23 ülkeden 101 yabancı sporcu olmak üzere 382 oyuncu yarıştı.
Doğan Heval Reyhan’ında birinci olması gurur verici bir olay oldu.
İlk turda, önceden çek-in yaptırmamış kimi sporcular, neden eşlendirmeye alınmadıklarını kendi aralarında konuşurlarken bir türlü başhakeme ulaşamıyorlar. (Tabi, içlerinde GM olan biri de var) Çünkü başhakemi tanımıyorlar. Birbirlerine ‘başhakem kim’ diye sormaya başlıyorlar. Oysa başhakem Yaşar Güngör hemen yanı başlarında duruyor. Yakınlarında duran başhakeme (kıyafetinden hakem olduğu belli) de sormak akıllarına gelmiyor. Bu olan biteni yakından izleyen başhakem bir süre sonra sessizce oradan hakem odasına geçiyor. Bu kadar tepki karşısında burada durup da başına iş mi açacak.
Fotoğrafı çekilip de siteye konan bir bayan sporcu, siteden fotoğrafının çıkarılmasını istiyor. Çünkü birlikte görünmek istemediği bir kişi (bir erkek) ile aynı karede görüntüleniyor. Doğal olarak siteden fotoğrafı çıkarılıyor.
7. Tur sırasında saat: 17.00’de Kasparov salona geliyor, Kasparov’un salona gelmesi bile salonda bir heyecan dalgası yaratmasına neden oluyor. Kasparov’un son üç turda salona kısa süreliğine gelip çok kısa süre iddialı maçlara bakması da yine ilginç durumlardan birini oluşturuyor. Kasparov’la bazı kişiler, içlerinde seyirci de var sporcu da var, fotoğraf çektiriyor. Hatta içlerinde kadın hakemlerimizden Selma Boz da var. Bunu durumu gören kimi sporcular, bu Selma Boz’a “bizimle de fotoğraf çektirir misin.” diye soruyorlar.
Turnuvanın davranışları garip olan tek sporcu, adı Halet Cafer olan Libya’dan gelen bir oyuncuydu: (Libya’dan birden çok oyuncu yarışmaya katıldı ama bu oyuncu diğerlerinden çok garip) Hemen her turda bir sorun çıkarıyor: Kimi zaman satranç takımlarını beğenmiyor; (bu nedenle ona bordlardaki tahta veriliyor)kimi zaman taşların uçlarında bir leke gördüğünde taşları değiştirtti. Kimi zaman rakiplerinin hareketlerini oyuncuyu rahatsız edecek şekilde eleştiriyor; rakiplerinin başını eğerek, dirseklerinin masaya dayayarak, ellerini çenesine koyarak düşünmesine karşı çıkıyor, böyle durulmaz, deyip, dirseklerini masadan çektirmeye çalışıyor. İki kolunu masaya koyanlara bile müdahale etti, dik oturmalarını istedi, yetmedi rakibin kollarını masaya koymaya zorladı.. Aksilik bu ya, rakibinin bir tiki vardı, elleriyle sürekli olarak alnındaki saçlarıyla oynardı. Rakibinin bu davranışından rahatsız oldu. Ona saçıyla oynamaması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine rakibi elini tam saçına götürecekken müdahale etti. Bir başka rakibinin şapkası vardı. şapkasını gözüne iyice indirerek düşünen oyuncunun böyle düşünmesine de müdahale eti. İkide bir eğilip şapkasının siperliğinin altından rakibinin yüzüne baktı. Rakibi rahatsız oldu ama sabretti. Yine, oyuncunun ayakları masaya kazara değmesine, kimi zaman ayaklarını uzatmasına kimi zaman ayakta durmasına müdahale etti, onları uyardı. Tırnak yiyen oyuncunun tırnak yemesine karşı çıktı. Hele bir defasında genç bir sporcu ile oynarken, ondan huylandı, o tur boyunca onunla uğraştı durdu. Kendisi sıkılınca ayağa kalkıp dolaştı durdu, yetmedi kollarını sağa sola salladı, başını hızlı bir şekilde bir o yana bir bu yana hareket ettirip durdu. Rahatsız olan oyuncular hakemlere bu durumu söylüyorlar, şikayetlerini dile getiriyorlar, motivasyonlarının bozulduğunu ifade ediyorlar. Kendisine gelince; geleneksel Arap kıyafeti giyiyor (Arap sporcular içinde bir tek o böyle giyiniyor), sırtında uzun beyaz bir fistan, başında takke. Tabii, hacı yağı sürüp salona öyle geliyor. Onun salona gelişi hem yağ kokusu hem de giysisiyle hemen belli oluyor. Seyrek sakallıydı. Gözünde, pörtlek gözlerini gizleyen siyah bir gözlük ve omzunda hiç bırakmadığı büyükçe bir çanta. Sıkıldığı zaman ayağa kalkıyor, jimnastik hareketleri yapıyor. Libya’dan gelen diğer oyuncularda böyle bir sorun yok. Onlara bu oyuncunun davranışları soruluyor, onlar da ‘o hep böyle yapar’ diyorlar. Ve kendilerinin de onun bu davranışlarından şikayetçi olduklarını söylüyorlar.
Şimdiye kadar yapılan Uluslararası İstanbul Satranç Festivali’nde ya oyuncu oyuncuyla ya da oyuncu hakemle tartışıyorlarmış. Bu turnuvada böyle bir şey olmuyor.
Bir erkek oyuncu sürekli olarak alnındaki saçıyla oynayıp duruyor. Hadi maç sırasında oyunun stresi nedeniyle böyle tikler ortaya çıkabilir, ama maç bittikten sonra devam etmesi hiç de normal değil. Düşünün, yürürken bile bir eliniz alnınızda sürekli olarak perçeminizi kıvırıp duruyorsunuz.
Turnuvanın en komik olaylarının neden olduğu duruma gelince; herkesin herkesi yabancı sanması ve İngilizce konuşmaya kalkması. Bir oyuncunun telefonu çalıyor. Bu durum oyuncuya soruluyor. Oyuncu şaşkın; ağzında bir şeyler söylüyor. Bu söylenenden kimse bir şey anlamayınca, onun yabancı biri olduğu sanılıyor ve ona bu kez İngilizce soruluyor. Yine cevap yok. Bunun üzerine İngilizce bilip bilmediğinin anlaşılması için İngilizce soruluyor. O da şöyle böyle anlamına başını iki yana sallıyor. Doğal olarak bu kişinin yabancı olduğuna kanaat getiriyor ve İngilizce bir şeyler anlatıyor. Bir süre sonra adeta komediye dönüşen bu durumu şaşkın şaşkın izliyor. Bu durumdan sıkılan sporcu, birden Türkçe konuşmaya başlıyor. Tabi bu kez şaşırma sırası bizim hakem arkadaşlardan sevgili Halil Hilmi Berzah ve İngilizce bile genç kızda.
Görme engelli bir sporcu ile küçük bir kız çocuğu masaya oturuyor. Küçük kız çocuğu, karşısında kör kocaman bir adam görünce ister istemez korkuyor, ağlamaklı oluyor, ayağa kalkıp gitmek istiyor. Çocuk ürkmüştür, konuşamıyor, hakem arkadaş çocuğun yabancı olduğuna kanaat getiriyor ve İngilizce bilen görevlilerden yardım istiyor. Görevli bir süre yanlarında duruyor. Ama az sonra çocuğun Türk olduğu anlaşılıyor. O sırada bir kadın yanlarına geliyor, hakeme, kız çocuğunun annesi olduğunu, çocuğunun yanında kalıp kalamayacağını soruyor. Hakem arkadaş, anlayışlı davranıyor, küçük çocuğun yanında annesinin kalabileceğini söylüyor. Küçük kız çocuğu annesinden aldığı cesaretle oyunu oynuyor.
Görme engelli bir oyuncu ile bir İspanyol oyuncu eşleşiyor. İspanyol oyuncunun hangi hamle yaptığını görme engelli oyuncuya kim söyleyecek. Çünkü İspanyol oyuncu, İngilizce bilmiyor. İspanyolca bilen bir görevli aranıyor; İspanyolca bilen hiç kimse yok. İngilizce bilen görevliye yardımcı olması için rica ediliyor. O, ben İspanyolca da bilmem satranç da, nasıl yardımcı olurum, diyor. Haklı. O sırada İngilizce bilen bir görevli satranç bildiğini, bu nedenle yardımcı olabileceğini söylüyor. Buradaki sorunun çözümü; yabancı dil bilmekten geçmiyor, satranç bilmekten geçiyor. Adeta satranç ortak bir dil oluyor.
24.Uluslararası Katibim Satranç Turnuvası nedeniyle 40’a yakın oyuncunun son tura katılmaması da (Büyük çoğunluğu B Kategorisinde yarışanlardı) yine ilginç olaylardan biri oluyor. 11.Uluslararası İstanbul Satranç Festivali’nin son turu ile 24.Uluslararası Katibim Satranç Turnuvası’nın ilk turu çakışıyormuş. Bu nedenle, iddiası kalmaya oyuncular 24.Uluslararası Katibim Satranç Turnuvası’nı tercih ediyor.
Turnuvada en önemli sorun; özel ödüller sorunu oluyor. Yönergeye göre En İyi Türk Sporcu, Emektarlar, En İyi Türk Kadın Sporcu, Görme Engelliler özel ödül alacak. Herkesin beklentisi, A Kategorisinde yarışanların bu ödülleri alacağı. Ama öyle olmuyor. A Kategorisinin hemen altına En İyi Türk Spor ve Emektarlar yazıyor. B Kategorisinin hemen altına En İyi Türk Kadın Sporcu ve Görme Engelliler yazıyor. A Kategorisinde yarışan Türk Kadın Sporcular (Cansu Söylemez ile Handenur Şahin) ile Görme Engelli Sporcular (Selim Altınok, Kerim Altınok, Uğur Yuvarlak) karşı çıkıyor: ‘Biz böyle olduğunu bilseydik B Kategorisinde yarışırdık’ diyorlar. “Özel ödüller her zaman A kategorisine göre hazırlanır.” diyerek de itiraz ediyorlar. Ama bir şey değişmiyor. Özel ödüllerin daha net belirlenmesinde yarar var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.