- 568 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Aitlik B
Totem (sosyal) basınç temel düzlemi bastırıp baskılar olan bir düzey düzlem ilişkisi oluşuyla; grup içi kişiler kaynaklı aksamalardan ötürü, her kişilerin aralarında oluşan boşluk devinmesinin içi totem temsilciliği, totem sosyal edimiyle doldurulmuştur.
Totem alan, temel düzlemin baskısını bir süre baskılar olur denli güçlü ve etkin olmuştur. Söz gelimi, sürü döneminde yeme içme nedenle saldırgan oluşunuzun, temel düzlemli durumu egemendir.
Oysa totem (sosyal) alan içinde saldırganlık bastırılmıştır. Saldırır olmak sosyal olucu totem senkronizasyonu bozar.
Saldırganlık kuralcı oluşunuzu belli aşamadan sonra bozar. Saldırganlık ortadan kalkmış değildir. Sadece totem sosyal öğrenmesi içinde sembol anlayış ve algılarla zarflanmıştır.
Bu öğrenme bencillikti duygularınızı bastırır, geriletir bir durum oluşla sosyal (totem) öğrenmeli düzeye gelmiştir.
Hiç kuşkusuz sürü tutum içinde saldırgan oluşu zarflayan bir sosyal öğrenme olan ölüm orucu gibi sosyali sosyolojik durumlar; bilinçli feda oluşla ortaya konan bir baskın oluş değildirler. Ama bu ulvilik sürü durum içinde; daha sonraki yaşamlar içinde, az az bulunurlukla uç vermiştiler.
Ölüm orucu gibi sosyal duygular her bir durum aşamasıyla çoğalan yaygınlaşıp tutumlaşan, rafine durumlara denk gelecekti. Sosyoloji bencilliği yok edemeyecekti.
Bu sosyolojinin kendisini yok etmesi olurdu. Ama kimi çok durumda kişi bencilliğini bir adım sonraya doğru bekletip, kişiler bencilliğini, oluşma esnasının ilk önceliği olmaktan çıkarabilecekti. Sosyoloji grup totem bilincini ele alacaktı.
Hemcinslerimiz olma genel kümesinin özel yer bağıntılı aitliği olan totem özellik bir farklı oluştur. Birbirine yakın aynı özel böğe yer aitli iki totem küme, birbirine ne kadar benzer ve ayırt edilemezlik içerse de, mutlak bir minumum farklılık içerir.
Varlık zıtların varlığı ve birliği oluşu yasası gereği; hemcins olma kümesi tıpkı ön ittifak ve diğer ittifaklar gibi “birliğe, tevhide” vurgu yaparken; minimal fark ta kendisine vurgu yapmak zorundadır.
Minimal fark etkin olmasa da kendisini korumak, kendisine vurguyla kendisini geleceğe aktarır olmak zorundadır. Bu bağlamla totem oluş içinde kişidi bencillik farkı sürecekti.
Aslında grup totem bilincinin de bir tek bencilik olduğu ve grup bilinci bu tek benciliği grup çevrimi üzerinde güvence olur biçimde sağlatımlara götürüyordu.
Bu tür grup sağlatımı egoyu doyuma götüren geciktirme (düzenlenimle zamanını bekleme-sırasını bekler olmanın baskılanışı) oluşuyla (kesim noktası oluşuyla) ortaya çıkar. Bu tavırın da kişisi bencilliği düzenletmenin meşruiyet ligi olduğunu da yazılarımda belirtmiştim.
İşte öz bencilliğin bu durum (ahval) üzerinde kendini akis edip sosyal olmasını öğrenmesi ve sosyal olucu tutumları aitlik kılışla girişip biçimlenmesi pek olası oluyordu.
Sosyal olan en az iki kişilik (kişi-kişi ya da anne yavru) bağıntılı olmuşça beliren ve belirlenen bir olay durumun sosyal tutum olduğunu yazılarımda birçok kez söyledim.
Sosyal oluş, bencilliğin sahibiyetliği oluşla dışta kişi-kişiler arası bir düzenlenim ve kurallar olgusu olmakla, sosyal oluş grup bilincinde anlam ilişiklerine dönüyordu.
Anlam ilişkisi içindeki nedenselliğin bencilliğe hitap eder olmuşça olur durumu; su yüzüne çıksın veya çıkmasın. İşte anlam ilişkisindeki nedenselliğin kavranımı; tam anlamıyla bilinsin veya bilinmesin, buradaki neden sellik; “sosyali anlam ilişkilerine" dönen kodlanmalardır.
Siz; özneli oluşla bir yapıyı bir yerden alıp, bir yere götürür olamazsınız. Bir yere götürür olmanızı uç veren belirleyen nesneli koşullar belirmeden böyle bir özneli keyfi oluşu ortaya konamaz.
Sosyal oluş böylesi bir bencillikti nesneli determinedir. Totem meslekleri, ittifakları belirleyen bir nesneli oluştur. Değilse hiç kimse bir şeyi bir yerde alıp bir yere götürür olmamıştır.
Sosyo totemilik içinde korunan nesnel fark bencillik iken; korunan öznel fark totemi sosyal oluş farkıdır. Bu yüzden zamana zemine göre hem temel olan, hem özellik olan ve hem de fark olan minimallik zorunludur.
Bu nedenle korunan fark nedeniyle, hem biziz; yeni düzlem özelliği nedeniyle de; hem biz değiliz.
Bu anlam ilişkilerinin bilincine varılmış olsun veya bilincine varılmamış olsun; her anlam ilişkisi olan mana ve totem bir nedenselliğe karşı gelir.
O mana ve totemi oluşa karşılık gelen neden sellik; o mana ve totem anlayışlara yaptırım sal ve çevrim sel olmalarının güç aktarımını ve iç özgüç yansımasını yaparlar. Nesnellik artık anlam ve anlatım ilişkilerinde kuplaj olarak vardır
Zorunluluk sosyal yapı içinde totemi mana anlamı üzerinde kendisini dışa vurabilmiştir. Anlam ilişkisi her bir düzey ve düzlem ilişkileriyle bambaşka özellik ve girişme türüdürler.
Anlam ilişkileri; sosyal oluşçu farkı ortaya koyan aitlik sahibiyenliğiyle, o aitliğe özgü ritüeli olmanın kült devimli hareketidir. Kült hareketi; kutsal kılma-saygılama- tapım özelliklerini de kazanan bir sosyal kültürdür.
Özne-nesnel nedenselliği gütmeyen hiç bir anlam ilişkisi yoktur. Anlam ilişkisi altta nesnel oluşla, üstte sosyal olanı ilgileyen imgeni bir anlama anlatımın sosyal ilişkisi olmak ile totemi anlamadır (manadır).
İnsanlık ilk kez bu temeli bu denli nesneli olan “sahiplik olgusunu” köleci sistemle kişidi çıkarlı sömürü ilişkisine tamamen nesnellikte kopul bir özneli anlama çevirmiştir.
Her ne kadar köleci dönem nesneli olanı tamamen özneli anlama çevirmiştir dersem de bunun anlamı şöyle olmalı.
Nesneli olan, ilk zarflama olan totemi sosyal zarflamanın üzerine; tamamen sınıf çıkarlı olan ikinci bir zarflanmayla, gizlinin gizlisi olmuştur. Unutmayın ki ilk totemi sosyalite oluşta sınıf ilişkileri yoktur.
Sürecek
YORUMLAR
Zorunlu Bir Açıklama
Anlamamak izafi bir kavramdır. Anlamamak mazeretse de uzun erimde mazeret değil. Anlamamak yazardan kaynaklansa da anlamamanın tümü yazara mal edilemez. Üniversite mezunu olmamız, şair yazar olmamız her yazıyı anlamamız için referans değildir.
Bu nedenle ben bu yazıyı anlamaya hazır mıyım? demeliyiz. Anlayamamanın pek çok kabahati de okur olarak bizim. Kafamızın içine göre okumak isteyişten ötürü de hiç bir şey anlayamıyoruz.
İlk başta (17 yaşımda) felsefeyi ben de öyle okumuştum. Çizgi romandan birden felsefeye geçmiştim. O kitabı fırlatıp atmıştım. Sonradan ve o değilden 275 sayfalık kitabı günde beş saaten az olmamakla hece hece cümle cümle satır satır saate üç sayfa okuyup; dura dura, tekrarları düşünüp algılayıp hıfz ederek; tekrar başa dönerek; tam üç ayda okudum. Sonraki 5 kez okuyuşumda süre azaldı ama ne kadar kör okuduğumu da görmeye başladım.
Kendimi okumktan alamıyordum. Arada bir yerli Kemal'lerin; Baykurt'ların ve dünya klsikleri olmuş romanlara kaçamak yapsam da felsefe beni büyülüyordu. Çok değerli Oğuz Özdeş'lerin çok çok değerli kitapları Dünya felsefesi yanında adeta dişin dibine sıkışan bilgisel altın tozu nevalesi gibi kalıyordu; ama bunlarda başka yönden felsefeyi çok iyi besliyordu.
45 yıl sonra bu kez de ben anlaşılmaz olmuştum. Cümleler bozuktur, eyvallah. Anlatım bozuklukları vardır, eyvallah. Cümleler bana özgü uzunluk ve söyleyişle kuruluyordur eyvallah. Kötü bir anlatım şeklim vardır, eyvallah, vs. Ama konuya ilişkin belli düzey ve düzlem içindeysek az çok ne dendiği anlaşılır olacaktır. Ya da anlaşılamayan hususlar yazarına sorulur.
Öğrenciler öyle bozuk yazarlar ki, öğretmen konuya vakıf olduğundan öğrencinin ne deyip ne demediğini anlar. Eğer bizde konuya az çok vakıf isek şundan hem fikiriz ki bir yazar da bir öğrenci kadar, çok bozuk yazamaz.
Bazen azami dikkat ve tekrar tekrar okuyuşta kâr etmez. Ortalama karekterde bir yazı ne kadar anlatım ve anlam bozukluğu içerirse içersin; askariden vukufiyetli olan biri, yazıyı; dikkatle okuduğunda yazıdaki söylenmek isteneni üç aşağı beş yukarı genellikle anlaşılır yapar.
Sorun şu; felsefe çalışması okumak; "birkaç eğlenceli hikayenin yanına felsefe eklemek" öyle yemek üzerine "haydi bir de tatlı yiyelim" türü (aparatif te) okunmaz. Felsefe çalışması; hiç bir ön eşik birikimi olmadan; aşk şiiri okumak, aşk romanı okumak, pehlivan tefrikasi okumak, Zal Oğlu Rüstem hikayesi okumak, Siyeri enbiya kısası vs. okuyor gibi okunmaz.
Söz gelimi bir elektronik kitap okuyorsunuz. Alan, yük, anot, katot, bobin, direnç, kondansatör,transistör, polarma, entegre, filtre, kesim akımı, henri, om, mağnetik, durgun enerji, dielktrik sığa, endüktif, reaktans, şase, yükselteç, vidyo devre, osilasyon, diyot, doğru akım, eksitasyon, gerilim, girişme, mikser, kararlılık, Kirşof kanunu, elektron harketi, emiter beyz akımı, geri beslenme, y geciktirme iletkeni, faz farkı, alternans vs. vs. türü asgariden yüzün üzerinde özel ve özgün sözcük kavramlarını bilmeden; bunların çalışmasını anlamadan bu kitabı ne kadar azami dikkatle ve tekrarlarla okursanız okuyun, anlayamazsınız ve kitap anlaşılmazdır.
Bu bağlamda bakınca aslında, anlamak için duymak gerekiyordu. Kavramlarla, kategorize kalıp kodlarla duyabiliyor muyduk? Böylece alanla biz arasında bir "duyum" sorunu oluşmaktadır. Kişi ilgisiz kaldığı konuyu duyamamaktadır. Duyamadığı içinde anlayamaz.
Eğer konunun ilgilisi olmak istiyorsak; duymak için işitmek zorundayız. İşitemiyorsak, göreceğiz. Göremiyorsak, koklayacağız. Koklayamıyorsak radarları açacağız vs. Unutmayın ki mikroskop, anlayamadığımız şeyler için bulunmuş bir duyumlama şeklidir.
Yani felsefe okumak içinde asgariden oturmuş ve özümsenmiş sözcük ve kavram dağarcığınız olacak. İlgi alanınız olacak. Ve bilimsel olanı olabildiğince taze bileceksiniz. Ya da bilimseli olanınız, en azında bir düzlem işleyişine göre bilimsel olmalı.
Felsefe okumak, felsefe yapmak; bilmem kimin türküsündeki dalgacılık gibi öyle kolayına her kesin anlayabileceği bir süreç durum olsaydı; aynı şeyi yüz kez yapıp ta, farklı sonuç beklenmezdi!
Asla anlaşılır olduğumu akıcı yazdığımı söylemek istemiyorum. Anlaşılmaz oluşa, belli bir oranda benim de dahlim olduğunu çok iyi bilmekteyim. Nedeni yazıyı bir kez olsun gözden geçirememe sıkıntılarıdır. Anlaşılamaz olmakta daima ve belli bir oranda yazar payı kaçnılmazdır ve vardır. Ama ben okurun neyi anlmadığını da bilmiyorum! Bana sadece anlamadım diyorlar.
Bu nedenle. Bu bilinçle. Anlayamayan okurdan; hiç değilse yazıya mesai verdiği için hep ben özür dilemekteyim...
Eynazende tarafından 7/30/2015 1:02:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gerçekten azami dikkatle okudum. Hatta bazı cümleleri tekrar tekrar okudum. Maksadım okuduğum bir kaç eğlenceli öykünün yanına bir de felsefi bir çalışma eklemekti. Fakat çok üzülerek söylüyorum ki kurulan cümlelerden hiçbir şey anlamadım. Özür dileyerek söylüyorum.
Saygılarımla.
Bayram KAYA 1
saygılarımla.