esinti
Yine yıldızlar yaprakların arasından göz kırpmaya başladı.Bu temmuz akşamında yokluğunun esintisiyle ben üşürken.Bir oda dolusu yalnızlık,birde sensizliğin ebruli ve gizemli karanlığı bir sis perdesi gibi sardı beni.Biçimlendiremediğim bu hayat bitmeyen bir tablo gibi duruyor kaşımda,ama tuvalimde şimdi sen varsın.
Duvarımda günahları eritircesine bir mum yanıyor.Gölgeler içinde uzayıp giden gölgeler,dünya içinde dünyalar,yaşamın içinde hayatlar var ama ben ne zaman seni düşünsem sanki gün ağarıyor,karanlık kuyulardan çıkıyorum.Nefes alırken dünyanın döndüğünü hissediyorum.
Sen yine yorgunluk kahvesi gibisin,ne zaman yorulsam İsa’nın semaya çekildiği gibi bende sana çekiliyorum.Ayın hali hilalimsi ama kaçı bilmiyorum.Sen olunca aklımda zaman kavramını yitiriyorum.Burada insanlar şeytan postunda sen neden meleksin diye kendime hayıflandığım olur arada,bil istedim öylesine.Sana dair hiçbir şey biçimlendirmiyorum.Musa gibiyim ne dağlar aştım,kırlar tepeler nehirler geçtim sana eriştim.İşte yine sendeyim,söylesene ben neredeyim?
İç dünyandaki karmaşadan bunalmış gibisin.Elindeki kitapta antibiyotik çaresi arıyorsun.Ama aklın hep uzaklarda yazacak mı diye bekliyorsun.Hani diyorsun bir esinti olsa,kırılsa dallar dağılsa bulutlar,kabuk bağlasa kanayan yaralar diyorsun ya.Yaşamak işte böyle bir duygu.Neyse düzelir benim dünyamda imkansız diye bir kelime hiç olmadı.Senin varlığını biliyorum ya bu bile yetiyor mutlu olmak için bana.
Şimdi sana olan düşlerimin esintisiyle burada yeni açan bir ıhlamurun kokusunu yolluyorum.Ihlamur beklemektir.Ihlamur direnmektir.Ihlamur arsızca sevmektir.Ihlamur düşlerin gerçek olduğunu hissetmektir.Her sene sürgünler veriyor genelde soldan.Uzuyor en üst dalları güneşe dokunmak istercesine.Balkonda gözlerin uzaklara odaklanmış sen kahveni yudumlarken.Tebessüm ettin bunları okurken kendine,hafifçe gülümsedin.Omuzlarına yılların yorgunluğu ağır geldi birden silkindin.Sanki zemheride hava birden yumuşamış omuzlarına şal ağır gelmiş gibi.İşte şimdi bir şarkı söyle içinde ben olayım…
Kentin ışıklarına camdan bakarak,dalgalı bir deniz düşlüyorsun.Şimdi ışıl ışıl yıldız gibi parlayan kent sana yakamozlu bir deniz gibi geliyor.Yoldan geçen bir aracın kornasının sana bir vapur düdüğü gibi yakın olan bir andasın.Ah o martılar! diye hayıflandın bir an.Ne aşklara tanık oldular kim bilir.Hangi sevdalılar simit uzattı onlara.Denizin yuttuğu balıkçılar geldi bir an aklına.İzlediğin o filmler dinlediğin şarkılar.Yunus efsanesi geldi aklına şükretmeyi biçimlendiren.Ben sana döndüm,senle bir mahyayım,izin ver ne olur seni sana anlatayım…
YORUMLAR
Aşağı yukarı aynı konularda yazılmış yüzlerce yazı okudum. Çok güzel betimlemeler yapan insanlar var. Ve gariptir, aynı konuda onlarca yazının işleniş tarzı aynı olsa da kurulan cümleler çok farklı. Cümlelerde kullanılan kelimeler aynı olsa bile kullanım şekilleri, can verdiği betimlemeler oldukça farklı. Edebiyet denilen derya da bu galiba?
Ne güzel cümleler kurmuşsunuz! Kaleminize yüreğinize sağlık.
Sağlıcakla