- 614 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
kaçalım hapishanemizden
Nazım Hikmet Saat 21-22 Şiirleri’nde yazıyor:
Bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar :
beni duvarların içinde,
seni duvarların dışında.
Ufak iş bizimkisi.
Asıl en kötüsü :
bilerek, bilmeyerek
hapisaneyi insanın kendi içinde taşıması...
İnsanların birçoğu bu hale düşürülmüş,
namuslu, çalışkan, iyi insanlar
ve seni sevdiğim kadar sevilmeye lâyık...
İnsanın hapisaneyi kendi içine taşımasının anlamını düşündüm. Hapisaneyi kendi içime taşıdığımı da düşündüm. O hapisaneden çıkmalıyım.Nasıl?
Göğe bakmak yasak değil kendi içimize taşıdığımız hapisanede. Ama göğe baktığımızda gördüğümüz sadece bulut...İstediğimiz gibi yaşamak mümkün ama ne isteyeceğimizi bilmiyoruz. Kendi içimizdeki hapisaneden çıkmak için de çabamız yok.
Kendi içimizdeki hapisanenin duvarları hep başkaları ne der düşüncesiyle örülmüş. Özgür olduğumuzu zannederek yaşayıp giderken bir gün bir şiir hapisanede olduğunuzu söylerse ne hissedersiniz?
Kendi içimizdeki hapisanenin kuralları var.O kuralların farkında bile değiliz. En önemli kural: Kendini kurtar. Ardından:yaşam ne kadar tatlı
Kendimiz iyi olduğumuz sürece tasalanmamız gereken başka bir şey olmadığı yanılgısıyla yaşayıp giderken insan olmanın anlamını unutuyoruz.Her insan kendi yaşantısında büyük üzüntüler yaşıyor. O üzüntüler bittiğinde de artık mutlu olma zamanının geldiğini düşünüyor. Haklı olabilir ama başka insanların üzüntülerine ortak oldukça ve onlar için bir şey yaptıkça sadece vicdanını rahatlatmayacak. Güzel yarınlara inancımız artacak,insana ve insanlığa güveneceğiz.
Kendi hapisanemizde en büyük üzüntü bizim üzüntümüz ve en büyük mutluluk bizim mutluluğumuz. Kaçalım kendi hapisanemizden...