- 1559 Okunma
- 11 Yorum
- 3 Beğeni
Taka ve Transatlantik
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Nille yaşamak zorunda kaldığın ve zamanını çaldığım için üzgünüm. Burada büyük patlamalar olur, gırtlağı çatlayana kadar bağırır, sonra gürültüyü
unutur..Sessizlikten beslenen vurdum duymaz bir serçeye dönüşür.On dakika geçmez ya da bir kaç asır geçer, bengal kaplanı olarak kafesten kaçar.
Öpücükler üfürürken bir ihmalinle öfkesini güncellemeye çekilir.Tanrı bile onun fiyasko mu şaheseri mi olduğunu çözememiş.
Çok isterdim, bir alet keşfedilsin, insanların mükemmellik seviyeleri ölçülsün..Mükemmellik seviyeleri yakın olanlar bir araya gelsin
Takıntıları, zaafları benzer olanlar birleşsin.
Yenilgileri
öfkeleri ..Suda aynı sayıda taş sektirenler, aynı saniye nefesini tutabilenler,,ne o sevdikleri ya da sevmedikleri benzer olanların aşkları
Dünyanın transit yolcuları .Dosdoğru git,, öl..Heyecansız..Sen titanik yolcususun ben bir taka yolcusuyum..Ama buza çarpan kim..?
Ben evrimleşmek istemiyorum modelim yenilenmesin. Hatta küçük hasarlar hoşuma bile gidiyor..Yaradılışımda ki yetersizlik yeterli gücü veriyor
yola devam etmek için.
Sen mükemmeldin sana yetmeyen ne varsa bendeydi!
Sabrın için minnettarım, beynimi yıkamam gerektiğine beni ikna ettmeye uğraştığın için şükranlarımı kabul et.
Ama aynı kalacağım
Bazı özelliklerim yaşamdan zevk almamı sağlıyor. Hayatla dalga geçerken özel olduğumu hissetmek ruhuma ölümsüzlük katıyor.
ve hatırlatmalıyım ki elmayı adem yedi yani asilik benim ruhumda var.
Duyduğunuz şeylerin peşinden gidin
Şimdi bu telefonu sakın kapatma
Yoksa seni kendime benzeştiririm. Tarih,itaat eden kadınlar ya da karşı çıkanların recm öyküleri ile dolu bunu biraz değiştirmek fena olmaz değil mi?
Seni taşlayarak öldürmem, ama öldürürüm. Bu kokumla olur, kulağına okuyacağım cazımla olur, sazımla olur veya nazımla. Ama olur
Şimdi evden çık ve sağa dön karşıda bir çiçekci göreceksin oradan bana bir demet papatya al ve dön,,Şaka canım, papatya yolmaktan sıkıldım.
Çok sıradan geliyor bana , sarı laleler de istemiyorum zaten bu kadın insanların çiçek takıntısına oldum olası gıcık kapıyorum.
Ben affetmek istersem kereviz yaprağı bile getirilse affederim. Ha ben affedilmek mi istiyorum öyle mükemmel sofralar hazırlayamam bi ezo gelin
çorbası neden yetmiyor. İsmi bile manidar ezo diyor, gelin diyor. Eski kahramanlıklarını hatırlamak haksızlıklarının bir bölümünü
silmiyor, musiki katıyor.
Sağa dön demiştim değil mi, neden dikilip kaldın Selahattin abinin manavı önünde. Ben daha önce sormuştum erkekleri uysallaştıran bir ot yokmuş.
En eskisini bir hödük sese hissiyatı yenilmiş olan Cavidan almış..Canım nasıl hatırlamazsın Mahnure teyzenin kızı Cavidan. Hani annesi bizdeyken
gelip izin almaya çalışmıştı denize gitmek için de, Cavidan teyze izin vermemişti. ’Prenses denize gitmek istiyor, kocaya kaçmayacak sadece yüzecek
demiştin’ yeni gelişen memelerine bakarken. Sayende izni kapmıştı kızcağız.
Ha işte o prenses Cavidan , kocaya kaçtı. Al işte gıcık kaptığım bir durum daha kocaya niye kaçıyorlar. Kaçmak daha iyiyi bulmak için olmalı.!
Prensesin nasıl kurtulacağını düşünmeyelim şimdilik. Nasıl olsa yarın öbür gün kocağında bi bebeyle gelir, bir de gözünde bir morlukla..
Yürü iki gözüm, neden bu kadar dikkat çekiyorsun. Kuaför Nesrin, dükkanın önüne çıktı seni izliyor, kımılda. Unuttun mu dizimi bir parmak üstünde
etek giydiğim de ’dikkat çekmek senin ruhunda var’ dediğini. Şu yolun ortasında kırlaşmış saçlarınla o canım çocuk gözlerinle dikkat çekiyorsun ya,
şeytan diyor, al içeri, ezo geline dök zehiri , subhanallah...
Haklısın iğrenç bir espiriydi. Bu aralar modadır , filmin yarısında Freudun bi sözünü koymak.
’ Aslında unutmak; artık acıyı hissetmemektir. Çünkü
yapılanları zihinsel olarak unutmak fizik kurallarına göre mümkün değiIdir’.
Hissetmemenin bu ülkeye benzeyen bir yönü var, kanıksamak desen değil
Ah! nasıl bu kadar dalgın olur bir insan.
Acının zulmü unutanadır.
Unuttuğumuz milyarlarca olayın zulmünü çekmiyor muyuz halklarca.
Burada şarkının sesini açayım gözüm, belki o ucu bucağı görünmeyen ütopya biraz daha büyür.
İşte böyle yürümeğe devam et canım,
yalnız bir keşiş gibi ayakların ’neden yürüyorum’ diye soruyor.
Hayat sorularla dolu.
Yürümeye hep inandık ama hiç yürümedik gbi
Soruları bildik cevapları hiç merak etmedik gibi
ve hatta hakikatı aradık , bulduğumuz her seferinde bu değil, bu değil, bu da değil,,, elimizden kaçırdık gibi
Mükemmeli aramadan yürü
Yolu yaratmana yardım ediyorum bir takaya binmene de.
Sen hazırsan
Yol
hazırdır.
YORUMLAR
hep dileklerim çabuk kabul görmüştür. Tam sizce bir yazı okudum.
Bu tür yazıları bütün olarak algılamaya ya da anlamaya çalışmak yanlış bence. her paragrafı ayrı değerlendirilmeli bütüne sonra bakılmalı diye düşünüyorum. böylece anlama zorluğu çekilmez. bir de yazarı anlamaya çalışmak değil de yazılanı kendi hayal dünyanıza göre yorumlamak daha keyifli. okur bir yerde "bana ne onun yazarken ne düşündüğünden" diyebilmeli ve eseri kendine uyarlamalı.
benim için okumak keyifti.
tebrikler ve sevgiler.
çöldeki kelebek
inşallah ben de sizin gibi öyküler yazabilecek seviyeye gelirim..
Çok ciddi olarak söylüyorum ki okuduğum en iyi yazılardan biriydi.
Off dedim boyuna. Bunca dolu ve bunca ruh aynası çevirebilmek okura
zor iştir. Kesinlikle devam etmeli ve daha çok emek vermelisin bu gibilere.
Nesirde beni en çok tekdüzelik monotonluk sıkar. İnsan en basit
bir olayı bile anlatırken ona bir çekicilik katabilir bir abiye kıyafet giydirebilir.
Okumaktan zevk aldım sayın İzmir ve biraz da kıskandım ki bu iyi birşeydir:)
ödülünüzü takdim ediyorum efendim buyurun ;
DOSDOĞRU DENİZ!!!
hürmet ve teşekkürlerimle.
çöldeki kelebek
yılacaksınız benden..
dünya da çok ilginç insanlar var yaz yaz bitmez
en başta ben..:)
Hiç aklıma gelmezdi kendimi öyküleştirebileceğim
denize gidek,,:)))))))))))
Serhat AKDENİZ
kastettimdi :))) ama olur yine de gideriz daha doğrusu
deniz bize gelebilerse bir ihtimal var. yoksa zor
’ Aslında unutmak; artık acıyı hissetmemektir. Çünkü
yapılanları zihinsel olarak unutmak fizik kurallarına göre mümkün değiIdir’.
Bu bana fiziksel ağrıları hatırlattı. Vücudumuzun bir yerindeki ağrı aslında vücudun verdiği sinyal. Bilgisayar klavyesinin üzerine bir şey konduğunda bilgisayarın sinyal vermesi misali. Alın bunu klavyenin üzerinden, klavyem sonra bozulur buna hatta bozulur da.
Vücutta ağrıyla sinyal veriyor, burada bir sorun var, sorun bakalım nedir bu diyor. Oysa biz ne yapıyoruz, ağrı kesici alarak belirtileri siliyoruz veya sildiğimizi zannediyoruz. Ve artık vücut sinyal vermiyor. Peki ağrının kaynağı olan hastalık ortadan kalktı mı? O meçhul.
Siz yazın Nilgün hanım, hep güne gelin ve günü şenlendirin her daim.
Güne düşen yüreğe, emeğe, kaleme, kelama selam olsun.
çöldeki kelebek
kendisi psikolojik danışman üç çocuğunu okuturken zorlandığı için ikinci üni.yarım bıraktı
yoksa bir psikolog olacaktı
der ki
her hastalığın teşhisi de çözümü de psikolojide saklıdır..
acılar kızgınlıklar özellikle öfke bir roman gibidir o kitabı büyütme kızım..Kaynana mı kızdın kocana mı arkadaşına mı oğluna mı bana mı
seni güzel yetiştirdik ve dilin sağlam düzgün cümlelerle o an kendini ifade et..ve o sayfayı yırt at...Sakın biriktirme..
Siz ne güzel özetlediniz.
Çok teşekkür ederim Levent bey..
en az şiir kadar yakışıyor kalemine nesir de...
sen hep yaz ki, ben hep okurum canım...
çok tebrik ve sevgimle...
çöldeki kelebek
seninle aynı gün giriş sayfasında olmak çok hoş..
Sevtap Kaya Nurgönül
MASA DA MASAYMIŞ HA
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
EDİP CANSEVER
TAKA DA TAKAYMIŞ HA
Kadın yaşama sevinci içinde
Takaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Kadın Takaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Kadın Takaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Kadın koydu takaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı takaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Takaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Taka da Takaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Kadın ha babam koyuyordu.
çöldeki kelebek
not: Taka da bir transatlantikte içimizde..
bir film gibi filmin yarısı beş yıldızlı otelde yarısı bir toprak han da geçer gibi
filmin yönetmeninin bilgisi dahilinde asla ne hanı ne oteli küçümser gibi değil,,İçerisi koliler dolu..Açalım o kolileri çünkü artık hanı da biliyoruz oteli de..
Teşekkür ederim
Hüseyin Akdemir
Usatam? ne haddime!
sözcüklerle dans eden dil perisinin önünde sayguyla eğiliyorum.
çöldeki kelebek
koli iddaası oyunu oynarız
idaasına varım ki bu koliden pembe bir kazak çıkacak..:D
cansın ..
Bak şimdi;
Sen o sahnelerden birindesin. Seni izlemekten gurur duyduğum. Bu tiradınla sahnenin her tarafındasın. Seyirci gözünü ve kulağını kırpmadan seni dinlemek ve izlemekle meşgul. Kendini unutuyor. İçinde özellikle biz kadınların "leynn canı cehenneme" diyeceği o kadar güzel notlar var ki. Özellikle de yazarken şımarmak, kendinden geçmek senden başkasına hiç bu denli yakışmıyor.
Yani
, ba-yıl-dım...
Harikasın my darling.......
n e. m tarafından 7/16/2015 12:50:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
çöldeki kelebek
hüznü özlemi acıyı kederi yünlü bir kazağa benzetirim
ne kadar çok renk varsa sanki o üşüyen çocuk daha çok ısınacak..
Bir tür savunma mekanizması belki de
ve Erol hocamın bir sözünü ekleyeceğim tiyatrocu çok sevilmeyi istemek değil daha fazla ne kadar severimi öğrenmeli..Ama kendini küçümsemeden..
Büyüyünce orta yolu bulucam..:))
heyytt len..
canımsın bee
n e. m
Bu duruşun bana örnek, yıkılma ulen.:)
Mersi canımmm.
Takaya bin ve bize gel, hiç değişmeden.
'' sen hazırsan yol hazırdır.''
Anlatımın bende çağrıştırdığı hisler güzel. fakat yazı darmadağınık. ne yaptın Nilgün :)
çöldeki kelebek
naptın sen
dağınık Nilgün
annemin dediği gibi
paraçolum ben..
çöldeki kelebek
palaçol
annecemi kaç yaşa geldim hala çözemedim..
naptın sen
dağınık kal dediğini duymasın..:)))
niye aglıyorum simdi
bi seylere fena dokunuyor kelimelerin
yanımda olmayanları oyle bi ozletiyor ki. ... kereviz sapına razı haldeyim su an belki ondan :)
cok seviyorum okumayı seni hep yaz emi
çöldeki kelebek
şu kahrolası bedenlerimizdeki her duygu öyle değerli ki
Teşekkür ederim Çiğdemcim
Belki de ben anlamıyorum! Zira anlatımı güçlendirmek için kullandığınız kelimeler bana bu işi pek beceremediler gibi geldi. Belki de ruhun kaotik halini yazmaktı istenen? Dedim ya belki de anlamayan benim. Belki de yazının, benim özensiz bulduğum, ama bu aralar sıkça rastladığım haller de, yeni bir anlatım biçimidir. Kim bilir?
- Öpücük üfürme- bunu literatürde bulamadım. Belki de henüz girme aşamasındadır.
Saygılarımla
çöldeki kelebek
anlamaya çalışmışsınız
artı dile getirmişsiniz derdinizi..
ama bu haller benim tarzım haller
aynı kalacağım...
Teşekkür ederim
nitemtran
Sağlıcakla