- 784 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
AYLİN' İN SUÇU NE ?
İnkarsız, iddiasız, telaşlı bir gün iken içinde kaybolduğum ve her kim ise sırtını dönen…
İmgelerin çığlığında, sessizliğin yoruculuğunda, anlamsızlığın ayyuka çıktığı bir günün gecesi ise yine içinde kaybolduğum karanlık sırtımı sıvazlamayan herkese minnet ve şükran duygumla selam olsun.
Değil öfke kızgın bile değilim ne kadere ne güne ne aşka ne yalana ne çığırtkan laf cambazlarına. Hükmettiklerine kani oldukları için sadece acıyorum: Bin bir yalan ise peyda olan şu üzünç akşamlarında ve kırılmış iken bir kez sazın mızrabı ben kırılsam ne yazar.
Ürkünç ve zıvanadan çıkmış iken pek çok şey ve pek çok insan inandırıldığım ne varsa ve korkutan. Korkmak ise tek korktuğum aynı zamanda taptığım, güvendiğim ve inandığı tek varlık, evrenin tek maliki.
Düşünmekse en alası. Acı ise şükürler olsun. Yorgunluk ise düşen payıma az sonra yeniden başlarım kaldığım yerden.
Kıt kanaat bir mutluluk ise haiz olduğum bilmekteyim ki çoğaltma yetim her daim mevcut.
Edebi kaygım payidar olsa da sadece insan kimliğimle dolduruyorum satırları bir yandan yaşlara hürmeten içime akıttıklarım da cabası.
Hoş görü sahibi olmamız gerekirken dibine vurmuş bir çılgınlık, doyumsuzluk tüm netliği ile zaten arz-ı endam etmiş. Kıyıda köşede kalmış yalnızlıklar, yoksulluk ya da acılar ve hastalıklar kimin umurunda ki. Aslında kimse hiç kimsenin umurunda değil bir yandan ise aşırı bir tahakküm sırtlanmış yaşayıp gitmekte bazısı hatta çoğunluk.
Ne bir eleştiri ne bir acındırma ne de yaranma güdüsü. Tek gerçek sahip olduklarımız ve yetinmeyi bilmeyen biz insanlar.
Her nedense ve her nasılsa her sene Ramazan öncesi içimi bir heyecan kaplar ve bir beklenti hasıl olur durduk yerde. Safça bir değişime maruz kalacağımıza inanıp beklerim. Ne garip ki değişen bir şey de olmaz bu beklentimin karşılığı. Merhamet dilerim sadece insancıl bir duyumsama sadece sevgi belki de daha coşkulu bir sevgi düşse payımıza da çoğalsak çoğalırken mutluluk, deyip geçiririm içimden. Beyhude olduğunu bilsem de koca bir ay sadece umut ederim.
Sıradan ömürlerimizin sıradan alışkanlıkları belki de haz etmediğim. Tüketime odaklı kapitalist sistemin mağduru bizler ve kurbanı iken göze görünmeyen sıkıntılar, dünyaları raydan çıkmış ne çok ihtiyaç sahibi.
İbadet de gizlidir ayıp da. Aslında ayıbın ne olduğunu artık kestiremiyorum. İhtiras yüklü benlikler, ulu orta yaşanan ilişkiler ve söylemekten imtina ettiğim sayısız edim.
Özel ya da genel.
Doğru ya da yanlış.
Sonuç itibariyle kimseyi kınamak, yermek düşmez payıma her ne kadar mercek altında olduğum sayısız kareye maruz kalsam da.
Ne hiddet ne öfke ne de serzeniş sadece olan bitenler ve yine fazlasını ifşa edemeyeceğim ne çok çirkinlik.
Yaşadığım şehrin huyundan suyundan mı yoksa talihsizlikler mi insanın başına gelen… Bunun da hiçbir önemi yok aslında. Aslında kim olduğumun ya da hayallerimin de bir önemi yok artık. Kerelerce hezimete uğramış iken beklentilerimin karşılanıp karşılanmaması da bir önem arz etmemekte.
Ne düşlerim ne dertlerim ne sevinçlerim ne de… Uzar uzar da gider. Destansı varlığı şu garip mizacımın hangi durakta mola vereceğini ben bile kestiremezken… Ve kestiremezken bir dakika sonrasını ya da bir gün sonrasını. Neyin beyanatıdır şu cümleler inanın ki hiç mi hiç önem arz etmemekte. Mademki bir kez sevdalanmışım kelimelerin asil dünyasına… Hayır, hayır bu sefer edebi kaygı gütmüyorum. Sadece sıradan bir günün bendeki izdüşümü saatlerce ağladığım ve günlerdir sıkılıp da can sıkıntıma ortak olan…
Şu bir gerçek ki dostlar evet, şu bir gerçek ki doyumsuz egolarımızın dizginlerine pek sahip değiliz. Evet, çağın getirisi ve düzenin ve hayat şartlarının. Yılın on bir ayı aç kalmışçasına mübarek ayda yapılan gıda israfı. Ömrü hayatımızda ilk kez aç kalıyormuşçasına tıka basa doyduğumuz öğünler.
Elif Şafak’ın bir cümlesi ne güzel özetliyor aslında: ‘’Her köşe başında bir sefahat ve düşmüşlük almış başını yürümüş. Evvelden… böyle miydi?’’
Ne var ki bunda, değil mi? Sonuçta herkes istediği gibi harcama ve yaşama özgürlüğüne sahip. Acaba?
Sıcak bir gün, güneşin batmasına saatler kalmış. Cadde boydan boya lüks mağazaların işgalinde. Mağazalar da insanların istilasında. Üç beş gençten çocuk yaklaşıp yaklaşıp insanlara üç kuruş ekmek parası peşinde. Adını ne koyarsanız koyun diyemeyeceğim lakin hiçbir farkları yok bizden. Fark addedilen sadece gelir durumlarının onlarda yarattığı sıkıntı. Güvenlik göz açtırmıyor hiç birine:’’Hadi bakalım, uzaklaş dükkandan. İnsanları rahatsız ediyorsunuz.’’ve ağzından çıkan şu cümle çok can yakıcı:’’Defolun gidin başka yerde dilenin.’’
Sonuç itibariyle kimse kimseyi durduk yerde ne eleştirebilir ne de elini cebine atıp para saçmalı, gibi bir saptamada bulunmayacağım. Verirsiniz ya da vermezsiniz ya da şikayetçi olursunuz. Bu yine insafınıza kalmış.
Daha farklı bir tablo ilişti gözüme bu hengame içinde. Kaldırıma oturmuş bebek yüzlü bir kadın ve menekşe gözleriyle kir pas içinde dünya güzeli bir kız çocuğu. Aman Allah’ım ben böyle bir güzellik görmedim. Dokunmaya kıyamazsınız. Ki kadını daha önce de bir iki kez görmüşlüğüm var. Sonra kaybolup gitmişti. Göz göze geldik. Kız çocuğu belli ki göz rengini annesinden almış.
Baktık birbirimize ben geçip giderken ve vicdanım nasıl rahatsız etti o iki metrelik yürüyüş mesafesinde. Gerisi bana kalsın, demem lazım biliyorum ama diyemeyeceğim. Sadece bir gün idare edebileceğini bile veremezken adının Aylin olduğunu öğrendiğim o kanatsız melek dokundu ellerime. Dona kaldım. O kadar saçma bir soru sordum ki annesine:’’Çikolata sever mi?’’
Kadının tepkisini ömür boyu unutamayacağım. Ya çocuğun gözlerindeki pırıltıya ne demeli… Altı üstü iki üç paket çikolata. Dünyaları almışçasına mutlu oldu Aylin. Bendeki de laf mı:’’Aylin birini de annene ver.’’Kadın o kadar buruktu ki ve o kadar içli baktı ki bana:’’Aç değilim abla.’’
Ben yine saçmaladım ve kadına sordum bu sefer:’’Pide ister misin?’’
Konuşmadı. Ama gözlerimizle konuştuk o an. İstemez mi ama isterim de demedi. İşin kötüsü etrafta pide alabileceğim bir yer de yok.
Yine saçma bir soru sordum kadına:’’Yarın yine burada mısın?’’
Yine konuşmadı sadece başını salladı.
Yarını bekliyorum büyük bir heyecanla ilk randevuma gidecekmişçesine. Ne götüreceğimi bilmiyorum ama randevuma geç kalmayacağımı biliyorum Allah’ın izniyle.
Yarım saatlik bir yoldu yürüyüş mesafem ve utanmadan o yarım saatlik sürede hem yürüdüm hem ağladım hem de katıla katıla. Kimin ne dediği inanın ki umurumda değil. Ve nasıl utandım kendimden, tanık olduklarımdan ve insanlığımdan daha doğrusu insanlığımızdan.
Tek seferde kredi kartımızdan çektirdiğimiz o rakamlar, bayram tatilinde nereye gideceğimizin hesabı, sık sık değiştirdiğimiz cep telefonlarımız, bilgisayarlarımız, güzellik salonlarına verilen meblağlar, bir sefer giyip bir köşeye attığımız kıyafetlerimiz, önümüze konup burun kıvırdığımız yemekler ve daha neler neler…
Kimim ki ben ya da neyim? Ya siz kimsiniz? Peki, Aylin’in suçu ne?
Yarın onları görmeyi umuyorum. Ya diğer gün ya on gün sonra…
Bir tek onlar da değil ki ihtiyaç sahibi olanlar. Niceleri var göremediğimiz ya da görüp de çaresiz kaldığımız. İlk kez paranın sıcaklığını hissettim bu gün ve bir kez daha nefret ettim o kağıt parçasından ama en çok duyarsızlığım/ızdan.
Şu an tek düşündüğüm geceyi nerede geçirdikleri ve karınlarının aç olup olmadığı.
Yenik düştüğüm bir hayat diye hayıflandığım için kendimden ayrıca utandım.
Kaygılarımdan, korkularımdan uzağım bu akşam ve pek çok şeyin uzağındayım. Yakın bildiğim herkes zaten uzağımdayken ne fark eder ki neye ya da kime uzak olduğum…
Aylin lütfen yarına kadar sabret menekşe gözlü kız ve kaybolma bir yerlere.
YORUMLAR
Dünyada yardım muhtaç sayısızca insan var, bazen çevremizde, bazen akrabalarımızın arasında ,zaten dinimiz, fakirlere, muhtaçlara kimsesizlere, öksüz ve yetimlere yardım etmeyi ısrarla emretmiştir.
yani biz istersek her şeyi yapabiliriz ve her sorunu çözebiliriz, yeter ki bunu gönülden isteyelim, yeter ki içimize gizlenmiş o iyilik meleğini ortaya çıkartalım özellikle de şans bize gülmüşken, hayat istediklerimizi bize vermişken çevremizdeki insanlara karşı duyarsız olmamız bence çok yanlış utanç verici,duyarlı yüreğinize sağlık güzel bir yazı okudum saygılar.
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
Duyarlı yüreğiniz dert görmesin.
Selam ve saygılarımla...
duyarlı kaleminize sağlık.
ramazan boyu süslü sofralar kurulurken aç ve sefil insan ve çocuklar orta yerde dileniyorsa bu ülke insanlarında ve yöneticilerinde bir sorun var demektir.
şair izlenimlerini ustalıkla ve büyükçe bir emekle yazıya aktarmış.
biraz insanlık, biraz sosyolji, birazda felsefi açıdan ele alınmış bir anlatım.
yazı ağır olsa da derinliğine okunduğunda özünde çok şey barındırmaktadır.
hatiplerin can alıcı nutuklarını dinleyip haz duyanlar gerçekleri görmekten korkan zavallılar ki onların keyifleri gıcır, sırtları pek, karınları doymuştur.
hele Müslümanlık nutukları atanlar, dünyaya İslamı tanıtmaya çalışanlar, Miyenmardaki zulmü görenler, burunlarının dibindeki zulmü nedense görmemektedirler.
Zulmün olduğu yerde Adalet yoktur.
Adaletin olmadığı yerde huzur ve barış tesis edilemez.
Allah sonumuzu hayır eylesin
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Çok basit bir olay gibi algılanabilir aslında yazını konusu ama nerelere uzanmakta.
Ben sadece bir çıkış noktası arıyorum hocam hem kendim için hem de başkaları için haricinde hiç bir amaç gütmüyorum. O çıkış noktası aslında çok yakın ama...
Sayısız ama ve sayısız keşke.
Koşullar zorlayıcı toplumda bireysel sorunlar had safhada ve sayısız sıkıntı. İnşallah güzel günlere bir gün nail oluruz.
Çok çok teşekkür ederim hocam. İçimi rahatlatan bir yorumdu lakin yazı ile ilgili şüphelerim vardı.
Sağlıcakla kalın.
Saygılarımla değerli hocam...
Ne diyeyim, yine manzum bir eser tadında anlatmışsınız meramınızı. Şaşırmadım zira siz buna alıştırdınız bizi. Parmak bastığınız konuysa, sevgisizlikten beslenen bir yara.
Saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim tüm yüreğimle.
Selamlarımla ve en derin saygılarımla...
Var olun.
Bunlar harika duygular...Aylin'ler için söylemem gerekmez ya, elimden geleni yapabilen bir adamım. Fakirlik, Allah emri değildir; sadece insansızlığın sonucudur. Ben bir sokak çocuğunun çocuğuyum. (Hanımeli) isimli öykümde anlatmıştım. Rahmetli annem, ölünceye kadar onların da annesi olmuştu ve bu ilgi bana ondan miras kaldı...Fakat, ne yaparsak yapalım, sosyal politikalar üretilmedikçe cılız kalacaktir. Kalemine, yüreğine sağlık kardeşim. Saygıyla
Gülüm Çamlısoy
Ben fazlasıyla müteessir oldum aslında kadar çok Aylinimiz var ki sahip çıkmamız gereken. Dengesizlik her daim söz konusu gelir dağılımında ve pek çok konuda da.
Sevgili anneniz nurlar içinde yatsın.
Çok teşekkür ederim hocam. Kadir geceniz mübarek olsun.
Saygılarımla her daim...
Gülüm Çamlısoy
Aylin'i tekrar gördüm bu gün. Çok masum ve dünyadan bihaber.
Varlığınızla çok mutlu oldum. Yüreğiniz dert görmesin sevgili dostum.
Hala dünyanın yaşanılır bir yer olduğuna dair olan inancım pekişmekte yaşadıklarımla.
sevgilerimle...
canseven
sizinde kadir geceniz mübarek olsun,
son şiirinizi okuyamadım,bende görünmüyor.,
sakıncası yoksa okumayı arzulardım.
sevgilerle...
Hayatın gerçeklerİni anlatan ,çok güzel yazıydı.
Yüreğine ruhuna sağlık Gülüm Ablam.
Selam sevgi ve saygımla..
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ederim eşlik ettiğin için.
gerçekten de çok üzüldüm onların çaresizliğine tanık olunca çok hem de.
utanmadan yol boyunca ağlamakta da sakınca görmedim. sanırım çok hassas bir anıma denk geldi.
hayatın gerçekleri evet ama görmekten kaçındığımız gerçekler. hepimiz kendi derdimizde yoğrulurken etrafımızdakileri de görmezden geliyoruz.
selamlar, sevgiler değerli kardeşim...