- 761 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞİM SÜRECİ DENİNCE NE ANLAŞILMALI?
DEĞİŞİM SÜRECİ DENİNCE NE ANLAŞILMALI?
Hazırlayan: ErtuğrulÇaylar ([email protected])
Değişimin ne olduğunu anlamak için, dünya’da 1968 kuşağının Ruhunu Kısaca özetlemek gerekir. Çünkü dünyayı değiştiren olayların son alkası olmuştu. 1789 Fransız ihtilali öncesiyle pilanlanmış olan Hümanizmin Programı bu ihtilalle sahneye koyulmuştu. Sekuler anayasalar Dünya insanlarının üzerine tatbik edilmeye başlanmıştı bile. Programın bir maddesi aynen şöyle idi: “wenn die zwei stratten gewinnen die Dritte. ”İki kişi kavga ederse üçüncüsü kazanır”. Üçüncüler daima Siyonist- hırıstiyan Hümanistler olmalıdır. Ulusal ırkçı devletçilik ile o günün devletleri parçalanmalıydı. Kilise istersen okul, papaz istersen fizikçi yeterlidir. Hz. İse isteniyorsa Laikliğe imza atıp din ve kilise o zaman serbest kalabilirdi. Öyle de oldu çünkü, İsanın dininde hiçbir ahkam ayetleri yoktu ve ruhani ayetler tahrif edilmiştı. Bu sözleşme ile Avrupa’da ilan edilen cumhuriyet için Laiklik şarttı. İlk kez Amerikada ilan edilen Cumhuriyet için hiçte böyle bir şart olmamıştı.
Fransız ihtilalini yapanlar, 1789 da icat ettikleri bu ilke ile Devletler olarak, halklarını yönetebilmesi için, siyasi partiler eliyle ikiye ayırmaktaydı. “Sağ ve Sol” tarafların yaptıkları görev ve anlaşmalı kavgalarla ve terörle yıllarca sürdürdüler. Meselenin ciddiliğini korumak için toplumları inandırmak gerekti. Bunun için de Kapitalizim sosyalizim gibi,bir sunii düşman ideoloji gerçeği gerekliydi. Bu oyunla dünya Siyonist ve hırıstiyan baronlar bir taşla iki yönlü hileli ouyun kurmuşlardı. Birinci yön kendi idarelerinin altındaki insanları yönlendirip,idare edebildiler. İkinci yönü ile de Marx Engels’e kurdurdukları sosyalizmi yıkılan çarlık Rusyasına tatbik ettirmek. Bununla da hem Rusya gibi anlaşmalı bir düşman, hemde dinlerden uzak bir yaşamla İslam alemini yok etmek oldu. Hikmet buya terörizmin boyutu dünya’yı kasıp kavuruyordu. Olay, nihayetinde Çekoslowakya’da patlak verdi. Herkes gerçekleri ancak anlamış olduş oldu. Neticede Silahlanan gençlik artık 1968 e kadar hapihaneleri doldurdu, elebaşlarıda aynı hücrelerde buluştular, düşündüler kullanıldıklarını anladılar ilk kez Çekoslovakya’da, namluları biribirine karşı olan bu sağcı ve solcular, hapisten çıktıktan sonra birlikte bu namluları kendi haksız yönetimine, hükumetlerine çevierdiler. Yani gençliğin silahlarının devlete ve devletin emniyet güçlerine çevrildiği tarih 1968 dir. Bu olaya “68 Miladı” deniyor, böylece Dünayada değişim başlıyor. Çünkü: gençliğin önündeki bu tuzağın fark edilmesi Sosyalizim ve kapitalizm ideolojilerinin sonunu getirmiş oldu. Bu gençler Müslüman değildiler ama dünyada bir adaletsizliğe karşı birleştiler. Dünya baronları da Küreselleşmeyi ortaya attılar. 1973 de İran İslam Cumhuriyetini kolaylıkla ilan etmiş oldu.
Dünya’yı değiştiren olaylara bir yenisi ekleniyordu. 1789 Fransız ihtilali kaynaklı anayasalar hiçbir ülkede yaşama taraftarı bulamıyordu. Sağcısıyla solcusuyla birleşen halk Berlin duvarlarını yıktı. Bizim Mehmetali Brand bile eliyle kopardığı beton parçasını hatıra olarak getirdi. Rusya’nın Gorbaçov ile barışçı halde çözüle Kominist Cumhuriyete son verildi. Yogoslavya, Bulgaristan Romanya değişimlerini bağımsızlığını ilan eden her ülkelerdi ve anayasasını bağımsızca yeniden yazdılar. Gerçek, Cumhuriyet ve demokresi kavramlarına sahip çıkılarak “LAİKLİK” kavramı atılmış, terk edilmiş oldu, bu kavram yalınız dünya baronlarının kursağında kaldı. İslam alemini ise, önceden bin parçaya bölmüş ve onları kıçlarını mısmarla tahtlarına çaktıkları için diktatörlükle idare ettiriyorlardı.
İlk kez İran’da, Humeyni sağa sola bölünmüş gençlikle halkı birleşerek 1973 de Şah Rıza Pehlevi’yi kovdu ve İran İslam Cumhuriyeti’ni kurdu. Avrupa gençliği halkla birleşerek Berlin duvarlarını yıktı, Rusya değişimini yaparak kendini korumayı becerdi. Avrupa’nın politik devletleri değişimini yaptı ve sosyalist cumhuriyetlerini değiştierek yeni cumhuriyetlerini kurdular. Avrupa birliğine hemen girdiler. Türkiyemiz her solukta bir darbe yapılıyor halk dünya değişiminden uzak tutulurken, bu gün özgür basın diye nara atanlar Generallere yağcılık yapacam diye, generalleri ikaz etmiyor anarşiyi abartıp, ülkeyi değişimden uzaklaştırıyorlardı. Devletin bu anlamsızca halkımıza kulak tıkamaları PKK’yı ve çözüm süreci ni baş belası yapıyordu.
Devlet iflas etmiş herkes biribirine ülke battı. Ne olacak? demeye başlamıştı. Yine de şükrümüz yerde kalmadı. Umitler 2002 seçimlerindeydi. Halkımız siyaseti yüksek perdeden düşünerek dünyanın değişim sürecinden kaybettiğimiz yılları geri kazandıran ve çağ atlatan Ak Partiyi iş başına getirmiş oldu. Türkiye’miz AKP iktidarı ile Başbakan Sayın Erdoğan; Kefenimiz koltuğumuzda diyor, bu üç cümleyi her defasında tekrar ediyordu.
1- Değişimden vaz geçmek ihanettir!
2- Üçüncü Dünya Ülkesi olamayız!
3- Demokratik açılımı Terör örgütü için başlatmadık.
Olaylara duyarlı milli irade şahlandı. Gençlik kendine geldi. Cumhuriyetimizi, yenisine kavuşturduk diye söyleniyordu. Eski gelenekci partiler durmadan hem cumhuriyet mitingleri düzenliyor hemde 2. Cumhuriyet diye Cumhur Başkanı Gül’ü ve Başbakan Erdoğanı kendilerince cezalandırıyorlardı.
Nihayetinde, Ak Parti sayesinde Bu değişim dolaylı olarak tamamlanırken, rejimde değişim olmalıydı. Yeni anayasa hemen yazılıp kabul edilmeliydi. Muhalefet, muhalefetlikten ziyade sekuler dış güçlere paralel yıkıcı sokak hareketlrinden taraf olunca Ak parti Anayasayı da zaten değiştirmiş, Millete güveni sonsuzki, Oylamasınıda seçim sonrasına bırakmışlardır.
İçte nihilist, Atatürk ve Cumhuriyet istismarı, işbirlikçileri, dışta baron mafya devletleri sinirleniyor, deli oluyorlardı. Balyoz darbe teşebbüsü, muhalefetlik hakkının millet aleyhinde kullanılması, cumhuriyet mitingleri, gezi olayları, brütüscülük ihaneti ve nihayetinde çatıcılık oynanıp bu millete, bu devlete zaman kaybettirdiler. Yeni Türkiye ve ikinci Cumhuriyet söylemini de kavramlaşmış oldular. Yabancı ideolojilere bağlı muhalafet partileri işi, vatana ihanete kadar desteklediler, engelleme yolunu seçtiler. Çünki bu üç maddeyi hükümete yaptırmadıkları taktirde ancak hayatta kalabilirlerdi. Çünkü, Anayasa değişikliği yapılmayınca muhalefetin ayakları yer tutuyordu. Sayın Başbakanımızın vurguladığı bu üç cümledeki Milli iradenin gücü anlatılırken, bunu İngiliz, Amerikalı, İsrailli anlarken kendilerini lider sayan Kılıçlaroğlu ve Bahçeli hiç anlamıyordu. Bu değişim sürecine 68 den beri engel olan PKK ve Ergenekonculer dahil ülkeyi 46 yıldır değişimden geri bırakmış oldular. Atatürkcülüğü ileri götürecekleri yerde, Atatürk’ü istismar ederek gericilikte direndiklerini seçmen anlamış oldu, anladıkça gericiler çatıda toplandılar, Cumhurbaşkanı seçildi. Amma bu değişim süreci soğukkanlılıkla kanlı olmamaya özen gösterildi. Çünkü, yüz yıldan fazla zamanda yerleştirilmiş olan batı kültürü ile dışardan destek bulanlar çırpındıkça deşifre oldular.
Bu üç madde açılmalı, bunu bilmeyen veya yanlış okuyan aydın geçinen herkes, maharetini vatan ve millet uğrunda birlaştirmelidir. Düşünelim, yalınız coğrafi konum itibarıyla ele alalım, Okyanuslarla kendilerini emniyete almış bir değil birkaç düşmanla karşı karşıyasınız!
Bu arada Değişim sürecine engel olanlara karşı, halkın içinden gelen tepkiyi de bu şiirle ifade edelim.
Ey Mirasın sahibi…asalette savurgan,
Kafirin idamında boynunda yağıl urgan,
Şarkikaraağaç’lı ulu çınar uyandı.
Sende utanmak yokmu?
Bosnaya yanmak yokmu?
Vurdular pırangaya candan özgelerini,
Sen…gaflet harikası, kustukça Haçlı kini,
Batıda Bosna-Hersek, doğuda birlik yandı.
Ey varis! Yanmak yokmu?
Biraz davranmak yokmu?
Ne zaman birliğini kuracaksan haber ver,
Haysiyet tarih töre gidiyor birer birer,
Yedisinden yetmişe küfür cenge dayandı,
Sende davranmak yokmu?
Utan..utanmak yokmu? (Bekir Yalçınkaya 1993)
Kendisini 1.Dünya savaşı öncesi gururu onu öyle bir yıkacak ki!
İslam ülkelerine arap baharı kavrmını icat ederek, değişimi Arap ülkelerinin başına parçaladılar. Çünkü halka karşı diktatörleri değişmedi, illada kendilerini başkalarının değiştirmesini beklediler. O, da oldu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.