- 585 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
UMUT BAĞI: GÜVEN VE TEVEKKÜL DALI
İnsanoğlu dünyaya geldiğinden beri hep bir amaç uğrunda koşmuştur.Fıtrat gereği istemeye yönelmiş, hevesler ruhumuzu kuşatmış…Hayat denen şu mücadele yolunda tutunacak dal ararken kimimiz o daldan çoktan tutunmuş, bir kısmımız da o dalı bulamamış, hep bir arayış içinde.
İsteklerimiz,heveslerimiz uğruna yaptığımız tercihleri var her birimizin ve bu tercihler uğruna vazgeçtikleri… Kendimizden ödün veririz belki “hevesler” uğruna.Söz gelimi, bir isteğimiz uğruna ççabalarken kendimizden ödün veririz. Yetiştirmemiz gereken bir iş var ya da çalışmamız gereken bir sınavımız… Uykumuzdan ödün veriririz belki daha az oluruz sevdiklerimizle. Birtakım şeylerden soyutlanmamız gerekir,nitekim soyutlarız da kendimizi. Mesela, çok severiz birini.Onun için ömrümüz boyunca çabalar yine kendimizden çok ödün veririz,fakat gerçek vefayı bulamayız.Ona karşı attığımız adımlar ondan aldığımız darbelere neden olur. İşte maddi isteklerde de manevi isteklerde de bir hayat gerçeği olarak, her çabanın birtakım neticeleri vardır. Bazen bu netice olumlu sonuçlanır veya -düşünmeye çekindiğimiz, hayallerimizde bile yer vermek istemediğimiz- olumsuz sonuçlar doğar. Çabalar olumlu sonuçlara vesile olduysa bizden mutlu yoktur, verdiğimiz ödünler hiç umrumuza gelmez.Peki ya olumsuzluklar karşısında?
“Neden benim başıma geldi bu?”
“Neden başaramıyorum?”
“Her şey boşaymış.Bu kadar emeğe ne gerek varmış ki?”
“Madem olmuyor, ben de bundan sonra kendimden ödün vermem.”
Hepimiz bu cümlelere aşinayız. Belki de bir öğrenciysek; kaldığımız bir sınav sonrasında, avukatsak;kaybettiğimiz bir dosyanın ardına, sporcuysak; kaybettiğimiz bir maçın ardında çokça söylediğimiz ya da çevremizdeki ilişkilerimizde emek verdiğimiz, çok sevdiğimiz birinden karşılık bulamadığımızda, darbe yediğimizde çokça söylediğimiz cümleler bunlar.Özetle,yediden yetmişe hepimizin ortak korkusu, maddi ya da manevi anlamda bir şeyi isteyip ona ulaşamamak.
Düşünüyorum da, sonuç odaklı düşünür olmuş zihinlerimiz. Kaderi hepimiz biliriz ama “göklerden gelen bir karar” olduğunu sindirebilseydik ruhumuza, gösterdiğimiz çabanın, karşımıza çıkan o olumsuz sonuçtan daha değerli olduğunu bilirdik. Kadere razı olurduk, netice olumlu ya da olumsuz, her ne olursa olsun.
Bir robot oluşturduğunuzu varsayın. O robotun programlayıcısı sizseniz ona uygun olan malzemeyi,robotu en iyi nerede kullanacağınızı da en iyi siz bilirsiniz. İşte kader de böyle bir şey. Bizler heves ederken bir şeye, onun hayatımızda nelere vesile olacağına veya hayatımızda nerelerde nasıl yıkımlara sebep olacağını idrak edemeyebiliriz ama bizi yaratan bizim iyiliğimizi bizden daha iyi istiyor ve şüphesiz ki bizim için iyi olanı bizden daha iyi biliyor. Belki uzun çabalarımız sonucunda ortaya çıkan olumsuz diye nitelendirdiğimiz o netice Allah’ın bize bir lütfu olacak.Alnımızda yazan bizi o anlık bunalıma ve isyana sürükleyen şey bambaşka şeylere vesile olacak. Tüm bunlar aklımızdan çıktığında Allah’a da isyan ediyoruz işte.Bilmiyoruz ya da unutuyoruz ki kendimiz için “şer” dediğimiz şey içinde pek çok hayır barındırıyor. Ama hayatın şartları gereği unutuyoruz bazen bunu,çıkmaz bir hırsa düşüyoruz, ruhumuzu karartıp boşluğa düşüyoruz. Sonuç ne olursa olsun, “Ben emek verdim” diyebiliyorsa bir insan neticenin ne olduğunun önemi yok. Çünkü “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” diyen Allah, emek veren kulunu zarara uğratacak değildir. Bazen kendimiz için hayır bilip peşine düştüklerimizde şerler gizlidir de, biz aciz insanoğlu göremeyip onlara ulaşamadığımızda isyana düşeriz.
Haksız yere elde edilen başarının önemi olmadığı gibi onca emeğe rağmen nasip olmayan bir hedefin de önemi yok.Çünkü övünç duyacağımız şey sonuç değil,yalnızca gösterdiğimiz çabadır. Sonrası zaten Allah’ın takdirine kalmıştır, o ise insan hakkında en iyi en doğru şeyi bilen,yazandır.
Kadere teslim olmayı becerebildiğimiz an heves dolu dünyada doyuma ulaşmak çok kolay olacak. Biz gereken çabayı gösterdikten sonra Allah’a güvenenlerden ve kaderine teslim olanlardan olursak özgüven sahibi,bilinçli ve sonuç ne olursa olsun mutluluğu yakalayanlardan oluruz.Yeter ki hayat mücadelesinde Allah’a güven ve tevekkül dalından tutunanlardan olalım. İlla bir isyanımız olacaksa bu kadere değil, zorluklar karşısında yaşadığımız karamsarlığa olsun…
S.Esra DÖNGÜL
11.07.2015