BUGÜN DE YOK
Bir adam caddenin ortasında diz çökmüş... Yıkılmış bir bina gibi... Bir şelale gibi gürültülü ağlıyor.
Kalabalıklar gelip geçiyor.
Acıyanı var, dalga geçeni... Takanı var takmayanı...
Biri su getiriyor, veriyor.
-Şifadır cana, diyor.
Biri kollarına giriyor.
- Daha gençsin, yıkılmak yakışıyor mu sana? diyor.
Bizimki gözlerini sabit bir noktaya dikmiş, ruhunu bir aşka satmış şekilde inleyerek:
- Allah aşkına karışmayın bana, o yârin bana dokunduğu yerdeyim. diyor kimse hiçbir şey anlamıyor.
Kafayı yemiş diyorlar, yazık gözüyle bakıyorlar.
Gözleri acıya vuruyor adamın.
Elinde bir mektup var adamın, mektubun ucu da yanık, sebebi aşka bulaşmış gönle teşbih...
Gözyaşlarıyla yazılmış, kalbi sökülerek resmedilmiş, aşkı nakşedilmiş besbelli.
Aşktan öte ne var insana bu dünyada?
Ruh gidiyor ya asıl vatana.
Size kalan aşk olacak yarına.
Mal mülk, makam mevki geç bunları ötelere gitmiyor saydıklarım ama aşk...
- O yâri getirin bana! Kokusunu... Ellerini... Varlığı yaşam bana...Yokluğu bu işte! Burada omzuma çarptı, burada ona pardon dedim. Ama hatırlayamıyorum onun yüzünü. Çok sonra dedi bana, omzuna çarpan bendim, sen de pardon dedin diye. Adam o kadar içten konuşuyordu ki, o kadar kalbi yaşıyordu ki etrafındaki kalabalığın dahi gözleri yaşarmıştı. Lakin onu teskine hiçbir söz yetmiyordu. Ona derman olamıyordu hiçbir kimse.
Etrafını saran gözlere baktı şuursuzca.
- Bugün de yok, dedi usulca.
Ayağa kalkmaya çalıştı. Afrika’da yeni doğmuş ceylan yavrusuna benziyordu ayağa kalkması. Sendeledi, düştü. Tekrar denedi, olmadı. Tekrar... Ceylan ayakta duramazsa imkanı yok ölürdü. Adam ayakta duramazsa imkanı yok o da ölürdü. Son bir gayretle kalktı ve durdu ayakta. Tek tek yüzlere baktı. Ama bulamadı aradığını... Yarasına saracağını, kalbine sarmalayacağını, tutunacağı dalını,yiyeceği balını, koklayacağı papatyasını... Son bir gayretle:
- Bugün de yok ama bugünün yarını da var hem, dedi ve kalabalığın kalbine doğru düşe kalka yürüdü.
Derler ki aşkı yaşayanlar başka alemlerde seyrüsefer halindedirler.
Bu dünyada birer hayaldirler.
Onları bedenen görürsünüz de ruhen göremezsiniz asla.
Baştan ayağa aşka batmayan ne bilsin baştan ayağa aşka batan adamı?
Ayrılığı en son haddine kadar yaşayanı ne bilsin ayrılıkta olmayan?
Değil mi ki kalpte aşk varsa o kalp doyasıya sevilecek bir kalptir.
Değil mi ki gözde yaş varsa o göz doyasıya bakılacak bir gözdür.
Değil mi ki dudakta papatya varsa o dudak doyasıya öpülecek dudaktır.
Değil mi ki sevenler hep böyle hüzün yüklüdür, seyredenler ise acımayla doludur. Yer değiştirseler ikisi de kabul etmez; o vakit kim haklıdır?