- 438 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BEN KİM-İM?
Ben Kim-im?
Önceki yıllarımda bir günlüğüm vardı. Arasında da siyah tükenmez kalemim dururdu. Neden yazardım ki? Bir an düşündüm bunu. Belki mutsuz olduğum belki de mutlu anlarımın fotoğrafını çekmek istiyordum. Sanki, cümlelerle örülü dingin bir ortama gömüyordum kendimi…
O günü ve incinmiş duygularımı, unutmak için yazıyorumdur. Her defasında tekrar incinmişliği tatmak içindir, kim bilir! Acaba suskun kalmak mıdır, en iyisi?
Aynaya bakmadım kaç gündür. Sürüklemek istemiyorum, gözlerimi o yansıyan nesneye…
Baktığım zaman, dalıp gidiyordum geçmişe…
Hah, işte! Buydu söylemek istediğim… Anımsadım şimdi. Ortak etmek istemiyordum yalnızlığımı, kimsesizliğimi belki de…
Herkese karşı dik ve güçlü duran beni, aynanın karşısında gözlerimdeki dalgalanmayı, çocukluğumdan kalma “beni” vermek istemediğim-dendir. Kim bilir? Belki de iyi geliyordu yalnızlık bana…
…
Mutsuz olduğum ve 11 yıllık bir dosttan ayrıldığım anlarımdan biriydi…Seslice:
“Artık kimseye güvenmeyeceğim” demiştim.
İşte, o anda bir ses duydum, hemen yanı başımda…
“Aynalara da güvenme sakın! Çünkü orada gördüğün sen bile yalansın, sen bile!..”
“Neden yalan mışım? ” diye fısıldadım.
“ Neden olacak? Aynalar da yalan söyler. Sağ eli sol gösterirken sol eli de sağ gösterir de ondan…” dedi ve dönüp gitti.
Bu sözlerin sahibine dikkat kesildiğimde nasıl da şaşırmıştım? Aksanı yabancı olan bu kadına, 1987 senesinin Ocak ayında Cihangir’de bir markette karşılaşmıştım. Market şimdi Tekel bayi gibi satışa başlamış ya. Sahibi entel dantel biriydi. Gündem yaratan her konudan haberdardı. Her yeni kitabı alır hemen okurdu. Fikir ve düşünceleri aydın ve ileri görüşlü biri olduğunu hemen anlaşılırdı…
Benim öylece dona kaldığımı görünce, yaşlı kadının ardından. Yanıma geldi, market sahibi. Gülümsedi:
“ Hayret, o hanımefendi hiç konuşmazdı. Size bir iki cümle söylemesi bile lükstür. Onun kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? ”
“Hayır, tanımadım! Eski sanatçılardan biri mi? ”
Hafıza kartıma kısa bir tur atıp geri dönmüştüm. Anımsamıyordum mavi gözlü yaşlı kadını. Market sahibi suskun kalışımı umursamadan, konuşmasına devam etti.
“ Madam Eva’nın ta kendisi. Hayret, nasıl tanımazsınız? ”
Allah, Allah Tanımak zorunda mıydım? Şaşkınlığım daha da artmıştı. Karşımda bilgiç, bilgiç gülümseyen, bir yandan da profilde ahkam kesilen market sahibiydi. Onunla laf ebeliği yapacak değildim.
“Amannn, kimse kim!..Ama sözü doğruydu…”dedim ve bende marketten uzaklaştım…
Şimdi düşünüyorum da, keşke sorsaydım. “Kimdi madam Eva? ” diye…
Evet, bu soruyu kendime sordum, seslice;
“Ben kim-im? ”
Sonra aynadaki aksime sordum.
“ Sen kimsin? ”
Merakımızı cezbeden bir soruydu bu. Suskun kalmaya zorunlu kılıyordu. Düşündürüyordu. Sanki suçüstü bir aşk kaçamağında yakalanmış gibi bir suskunluktu…
“ Evet, ben kim/dim? ”
Düşüneceğim bu soruyu…
Emine Pişiren/Akçay/2008
YORUMLAR
emine pisiren
Önceden "cevap" hakkı yoktu sitemizde. Bu nedenledir ki her yazım sanki askıda kalırdı, yorum yazanlara karşı.
Yazılarımı güncellemek adına tek tek ele alırken, yorum yazan gönüldaşlarımın yorumlarına değdikçe göz-bebeklerim, hem mutlu hem de hüzün toplamaktayım.
Nedenine gelince?
Teşekkür yanıtım geciktiği için. Düşünsenize bu yazı iki sene önce "siz" tarafından yorumlanmış ve ben 2 sene gecikmeyle TEŞEKKÜR sunuyorum.
Geç gelen bir teşekkürü kabul edin lütfen.
TEŞEKKÜR ederim.
Sevgi ve ışıkla