- 934 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
BİR KAP SU, HEPSİ BU
Yaz bu sene daha gelmedi ama illa ki gelecek. Yıllardır dillendirilen küresel ısınma, kutuplardaki buzların erimesi, su kaynaklarının azalması, mevsimlerin değişmesi falan bize pek sökmedi, biz ağaçları tek tek sökmeyi görev bildik. Sonuç mu, Temmuzun ortasında güneşe hasret kaldık, deniz sezonunu bir türlü açamadık! Bu serin havalar Ramazan ayında işimize gelse de normal bir durum değil elbet, hepimizin şapkayı önüne koyup enine boyuna düşünmesi lazım ama nerde, durmak yok talana devam…
Dedim ya, yaz daha gelmedi ama illa ki gelecek hem de olması gerekenden çok daha sıcak, çok daha kurak; geçtiğimiz senelerde hep öyle olmadı mı? İlkbahar dediğin Haziran 21’de biter takvimde ama artık yazın gelişi Ağustos ortasını buluyor, gidişi ise neredeyse Kasım ayını buluyor! Sonuç sadece yaz tatilinin yarısını serin havada evde geçirmek zorunda kalan tatilciler ve Eylül-Ekim aylarına damga vuran yaz sıcağında okula gitmek zorunda kalan öğrenciler değil; tarım ve hayvancılıkta da bütün dengeler alt üst olmuş durumda, çiftçi neyi ne zaman ekip ne zaman biçeceğini şaşırmış durumda. Hayvancılık desen, mevsimsel değişimlere ayak uyduramayıp üreme zamanını saptıran ve yanlış zamanda doğan yavruların ziyan olduğu kapkara bir tablo! Hal böyle olunca çarşı-pazarda sebze ve meyve fiyatları el yakar, hayvanlar da yurt dışından ithal edilir olur elbet.
Uslanmaz bir hayvan hakları savunucusu olmama rağmen hemen her yazımda doğaya ve doğanın dengesine değinirim. Çünkü içinde yaşadığımız dünya doğadan başka bir şey değil, doğayı talan etmek demek, dünyayı talan etmek demek; doğanın dengesinin bozulması demek, dünyanın dengesinin bozulması demektir. İnsanı içinde yaşadığımız doğadan/dünyadan soyutlamak mümkün mü ki? Kendi var oluşumuzu inkar etmek değil mi bu?
Sokak hayvanları da tıpkı biz insanlar gibi şehir hayatına uyum sağlamış canlılardır. Onlar ormanda barınabilseler emin olun sürekli hor görüldükleri şehirlerden kaçar giderlerdi ama yapamazlar çünkü onlar insana muhtaç! Aslına bakarsanız biz de onlara muhtacız ama ev ya da alış veriş merkezi yaparken oksijene duyduğumuz ihtiyacı görmezden gelip ağaçları kestiğimiz gibi sokaklarda yaşayan hayvanların da kökünü kurutmak gibi çılgınca bir misyon edinmişiz. Hayvan haklarına duyarlı olmayan insanların en vicdanlısı onların ‘barınak’ denilen yerlere kapatılmasını isterler. Orada, insanlardan uzak sürecekleri yaşamdan mutlu olacaklarını sanırlar nedense; sınırları insan eliyle çizilmiş dar bir alanda sadece yemek ve su ihtiyaçlarının giderilmesi yeter mi sizce? Sizi kapatalım bir eve, sabah-öyle-akşam yemeğinizi verelim, suyunuz aksın çeşmenizde, hadi bir de bilgisayar-televizyon-telefon gibi teknoloji harikalarını sunalım hizmetinize; yetecek mi? Şüphesiz size yetmeyecek ‘ama o hayvan’ diyeceksiniz, biliyorum. Ama sen de insansın; aklı olan ve düşünmesi, sorgulaması gereken en üstün yaratık!
Doğa denince aklınıza sadece ormanlar gelebilir ama şehirlerin de kendisine özgü bir doğası vardır aslında. Bu doğa içinde insanlar, ağaçlar, kuşlar, fareler, kediler, köpekler, apartmanlar, alış veriş merkezleri, devlet daireleri, çarşılar, parklar, mezarlıklar, solucanlar, arılar, örümcekler, sinekler; her şey var! Ve bütün bunlar harika bir uyum içinde var olmaya devam ederler, insan eliyle bozulmazlarsa öyle de kalırlar. Ama bizler özellikle köpeklerden nefret ediyoruz, neden; havladıkları için, dişleri olduğu için, bizi ısırmalarından korktuğumuz için! İnsanların insanlara uyguladığı şiddetin yanında hayvanların insanlara uyguladığı şiddet solda sıfır kalır, sıfır! Üstelik bu orana sadece sokak hayvanları değil, yaban hayvanları da dahil. Bir sokak köpeğini taciz etmezseniz, canını acıtmazsanız sizi asla ısırmayacaktır; siz onu bir şekilde rahatsız ettiğinde size ‘yapma güzel kardeşim’ diyemeyeceğine göre sizi uzaklaştırmak için havlayıp belki biraz üstünüze yürüyecektir ama ısrarla onu rahatsız etmediğiniz sürece sizi asla ısırmayacaktır, emin olun. İnsanların ne yapacağını önceden kestiremeyebilirsiniz ama sokak köpeklerinin ne yapacağını tahmin edebilirsiniz. Hırlayan bir köpek varsa gözlerine bakmadan, ani hareketler yapmadan o ortamdan sakince uzaklaşmanız yeter de artar bile…
Peki basit bir sokak köpeği neden önemli? En başta şüphesiz Allah yarattığı ve yeryüzünde bulunan canlı unsurlardan biri olarak Allah’ın tezahürü olduğu için önemli. Onlara yemek ve su verdiğimizde çocuklarımıza sevgiyi, merhameti, paylaşmayı öğrettiği için önemli. Şehir doğası içinde kendi ekolojik rolünü oynadığı ve doğanın dengesinde bir unsur olduğu için önemli. Şehirlerini sokak köpeklerinden arındıran modern (?) toplumlardaki toplumsal şiddetin önemli nedenlerinden biri bu olmasın?
Yazımın başında belirttiğim gibi kavurucu sıcaklar kapımızda… Doğal su kaynaklarının da tarafımızca itinayla talan edildiği günümüzde sokak hayvanlarının su ihtiyacını karşılayabilmesi için her zamankinden daha çok ihtiyacı olacak bize… Her evin, her apartmanın, her iş yerinin önüne bir kap su konulması çok mu zor?
Bir kap su, hepsi bu…
Dr. Ufuk Bayraktar
Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı
YORUMLAR
Bizim sokak örnek alınası bir sokak. Dükkanların kapısında su kapları var ve hem kediler hem köpekler yararlanıyor. Başlangıçta bir iki diye başladı, herkes birbirinden gördükçe çoğaldı. Kalan et ve kemikler, yemekler de değerlendiriliyor. Hayvanat bahçesindeki daracık, çevrili alanda kalan diğer hayvanlara da acıyorum.