- 1466 Okunma
- 8 Yorum
- 6 Beğeni
YORUMLAR
Birkaç satır öylesi bir hakîkâti anımsattı ki..
Duâlar ömründe başlamaksa da yaşamaya, idrâk edemiyor gönül duâ ekmek su olmayınca.. Ve.. Acıyı paylaşmak fikrine o günden sonra inanmadım, hiçbir özür cümlesinin kefil olamayacağını biliyorum..
Kaybetmeden, nedir ki bilinen.. Kalan susmak mı..
İç sesinin böylesi duru bir anlatım hâlini alması ne güzel..
Selâm ile..
''söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil''
mezar ; inzivaya istimlak ev, koku da yalnızlık olsa gerek (kendimden bilirim)
ve ne demişti Bukowski;
''Hiç yalnız hissetmedim kendimi. Bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. Kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim? ya da birkaç kişinin. Başka bir deyişle, yalnızlık beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir, çünkü yalnız kalmaya doyamam.''
gayet ustaca bir anlatımdı... ve kalite kokusu ...
Acı! Acılar... Bol keseden laflar bunlar. Yaşamadıktan sonra asla bilemezsin asla o duyum noktasına erişemezsin tadı nasıldır anlayamazsın. Bacakları kesilen bir insanın acısını bacakların kesilmiş gibi hayal ederek anlayamazsın. Ölmeden bilemezsin ölmek ne demek? Yapmadığın şeyleri sahiplenemezsin seninmiş gibi. Üşümek meselâ... Üşüdüm dediğin zaman birine, kendi üşüyüşünü düşünmekten başka bir şey gelmez aklına. Onun üşüyüşü senin üşüyüşünle aynı mı az mı asla bilemezsin. Acı da böyle işte. Anneni ya da babanı kaybetmeden; annesini ve babasını kaybeden birini asla anlayamazsın. O sebepten evim, böyle anlamsız şeylere takılma sen. Ben nasılsa ikimiz içinde en güzelini düşünüyorum. Sen sadece dinlen.
çok doğru ve güzel ifadelerdi.tebrik ederim