Benim babam...
O gün sensizliğin ilk günüydü. Ben istemiş miydim emin değilim ama senden uzaklaşmak için koştuğumu hatırlıyorum. Nereye veya neden olduğu önemsizdi. Sadece senin olmadığın bir yer olması yeterliydi. Öyle acılar yaşatmıştın ki … hatıralarına bile tahammülüm yoktu. Acılar insanı büyütür derlerdi ama benim acılarım içimde öyle bir kara delik bıraktı ki… büyümek bir yana büyüyen her canlının bir gün öleceğini, ve daha önemlisi ölümlü olduğumuzu hatırlattı…
Ve bu cenderede büyüyen bir çocuk, benim çocuğum. Gözlerine her baktığımda çaresizliğini ve çözüm üretme beklentisini, korkularını okuduğum, sevgiden başka dil bilmeyen oğlum. Sevgiyle kaynaşan yüreği ve bedeni bu utanç tablosu karşısında dik durabiliyor muydu ki?
Yaprak gibi sallanan bedenine karşılık, her elini tutuşumda hissettiğim güven var ya. Beni öyle güçlü görüyordu ki, tapıyordu desem yeridir. Ama her çocuk için baba zaten gücün sembolü ve en büyük güven kaynağı değil midir. Ben babamdan bunları görememiştim. O aslında benden güç aldığını zannederken esas olan benim en büyük güç kaynağım ve umudum oydu. Ama bunu ona anlatacak yürek ve kelimeler bende yoktu. Bir çocuğun gözlerinde olan bu gücü açıklayacak bir dünya terimi olduğunu sanmıyorum.
Ben senelerce yalnızlığın şairi olarak bilindim, varlık için yokluk , çokluk içinde yalnızlık yaşadım. Hep acılarımı anlattım, yalnızlığımı anlattım… ama her dizemde anlattıklarıma karşılık bir küçük el ve bir küçük tebessüm beni Zeus kadar güçlü yaptı.
Baba dediler ya, aslında o benim babam, aslında o benim her şeyim, belki bunu anlatacak kelimeler yok , belki bugün bunları söylesem de o anlamayacak ama ben bileceğim buda bana yeter…
Sessizliğe koşanlara selam olsun… hep umutsuzluk bekleyenlere tek söz çocuklarınızın gözlerine bakın olurdu ancak…
KaraBatak…
07*07*2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.