- 844 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KALP TEŞNE KALBE
Sevgi kâinatın kuruluşundan itibaren tanrı sevgisi, aşk, evlat sevgisi ve aile sevgisi gibi değişik evreler geçirerek karşılıklı, sevgi, saygı ve yardımlaşma duyguları ile doğup içtimai sevgiye dönüşmüştür. Bu dönüşürlüğü de kalıplaştıran elbette din olmuştur
Toplumsal sevginin kaynağı insanın içinde ki sevgi nidaları ile çağlayıp sevmek ve sevilmek isteyen kalptir. Tıpkı bir bitkinin sürekli suya teşne olması gibi kalp de kalbe karşı teşnedir. Bu yüzden ekilen bahçe zamanı geldiğinde yeterince sulanmalı ve bu bahçeye değişik sevgi türleri ekilmelidir. Çünkü insan hücrelerinin sürekli kendini yenilemesi gibi sinemizin en tenha köşelerinde saklanan kalpte kendini yenileyerek başka fetihlere yol alır. Lakin bu içtimai sevgiyi kendi çıkarları doğrultusunda dini alet ederek millete aşılamak isteyen kişi veya kişilerin bu teori sevgileri kalple değil de söz ile dile getirilen beyhude bir sevgiden ibarettir. Bu iyi anlaşılmalıdır ki sevgi ne menfaattir ne de din kişinin kendi çıkarı için kullanacağı bir silahtır. Önemli olan o silahın ne amaçla kullanılmasıdır. Örneğin Saddam zehir saçan kimyasal silah kullanarak halkını katletmesi yerine halkına sevgi saçan kimyasal bir silah kullansaydı bugün Irak ne dünya polisinin işgalinde olurdu ve ne de bugün toplumsal nefret yani Irak, Şii Sünni kavgasıyla dünya gündeminin manşeti olurdu. İşte bu menfi durumların doğurduğu siyasi cephelerin oluşumu ve radikal kutuplaşmaların ortaya çıkmasının temelinde sevgi, şefkat ve kardeşlik gibi unsurların noksanlığı yatmaktadır. Bu yüzden devlet yöneticileri milletine gereken sevgi kredisini vermeli; ama millet de o sevgiden sevgi üretip devlete olan kredi borcunu faizi ile ödemelidir. Nasıl ki devlet parçalanmaz bir vücut ise o vücudu oluşturan millet de sevgide saygıda ve yardımlaşmada parçalanamayan bir bütündür. Örneğin bir hadisinde ‘’Birbirlerine merhamet, şefkat ve sevgi konusunda müminleri bir vücut gibi görürsün. Vücudun bir organı rahatsız olursa, diğer organlar uyumadan hararetle birbirlerini ona çağırırlar.’’diyen Hz Muhammet (sav) ve ’’Bir olalım, iri olalım ve diri olalım’’diyen Hacı Bektaşi Veli insanları hep sevgiye, sevmeye bir olmaya ve yardımlaşmaya çağırmışlardır. Lakin bu çağrıları (sözleri) hayata geçiren Mevla’nın zanaatkârlığı ile işlenmiş güzelim ülkemde ulvi bir bayrak altında yaşayan onlarca ırkın iyi günde ve kötü günde birbirinin elini bırakmayan, birbirine kenetlenen Türk’ün Kürt’ün Laz’ın ve Arap’ın kardeşliğidir.
Toplumsal sevgi tıpkı Avustralya yerlilerinin kullandığı bir silah olan ve atıldığı yere geri dönen bumerang gibidir. Sözün doğrusu toplumsal sevgi dağa çarpan ses misalidir, o ses dağa çarparak sahibine geri döner. Ve önemli olan o sese karşılık ses vermek. Ve bir önemli nokta daha öteki ve biz düşüncesi ile yaşamamak insana insan olduğundan dolayı insanca davranmak
YORUMLAR
Sevgili Serhat,
Sevginin ne dili ne dini ne ulusu ne sınırları ne ırkı ne de vatanı vardır ... Ben sevgiyi hep evrensel olarak görüyorum ve sevginin verildikçe çoğalan bir şey olduğuna ve ne kadar çok seven olursa o kadar sorunların ortadan kalkacağına inanıyorum ve sonuçta diyorum ki galip gelecek olan sevgidir her türlü olumsuzluğa rağmen ..... Yazını bazı nedenlerden dolayı geç okuduğum için özür dilerim :) Güzel bir yazıydı, kutlarım arkadaşımı , sevgiler seninle olsun ........