istasyon
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
—İSTASYON—
Erguvan kokan bir kentin izleri onun uçuşan saçlarında gizliydi.Gözleri ne yeşim nede yeşildi.Billur ırmakların parlaklığı,dağ yamaçlarındaki göllerin berraklığı vardı.Resimdeki gözlerine bakmak vurgun yemekten beterdi.Derinlerde beyhude akan bir nehrin gizemi,bakışlarında kır tepelerde koyun otlatan bir Anadolu çobanının kavalından çıkan efsunlu melodinin gizemi,yakıcı çoban ateşlerinin sisi vardı.O bir zülaldi baktıkça içimin harları geçerdi.
Elimi uzatsam tutacak kadar yakın,peşinden koşsam Venüs kadar uzaktı.
Adında aşk,belki de bilinmeyen denizlerin dalgaları kayalara çarptıkça çıkan o masalımsı esinti vardı.Resmi bu kadar güzelse kendisi esarete giden bir yolun başlangıcı olabilirdi.Yüzündeki tebessüm hiç gitmediğim bir ülkenin gaydasından çıkan aşk melodileri kadar güzeldi.Onda fildişi ormanlarının paha biçilmez yalnızlığı,yağmur ormanlarının eşsiz güzelliği saklıydı,kim bilir belki de Anadolu parsları gibi ölümcüldü,ama o bunu bilmiyordu.
Şimdi gecenin bu vakti onu düşünmek Havva’nın dağlarda çıplak gezmesinden bile güzeldi,
Kır bir kentin ölüm kokan yalnızlığında sana deniz ve yosun kokulu masallar anlatacak kadar güzel bir andayım.İnan gecenin üçü sana bakarken komadayım.Bu saatte sana şiir yazmaya kalkmak binlerce aşk efsanesine ihanet olur hepsi unutulurdu.Nazımın memleket kokulu şiirlerindeki kadar memleket,Süreyya’nın şiirlerindeki kadınlar kadar güzel ama sen bir bütünsün,Süleyman’ın sandığı kadar gizemli.Nuh un gemisine aldığı menekşe gözlü kutsal kadının soyundan geldiğin endamından belli.Bil ki istedim sen bir nefessin.
Sen bilmiyorsun,farkında bile değilsin yağmurda şemsiyesiz yürüsen yağmurları aşk edecek kadar güzelsin.Gökyüzüne başını kaldırsan mavi gök kubbeyi kıskandırır tufanları yere indirirsin.Göğe uzanan ulu çınarlar seni görse tüm dallarını salkım söğüt gibi yere eğerdi.Kutuplara gitsen dünyanın dengesi değişir koca şehirleri okyanuslar yer bitirirdi,benim şimdi sende eriyip bittiğim gibi.
Gül bülbül hikayeleri anlatılan bir kentin içinde hala seni düşünüyorum,ama ben sana katre katre geliyorum.Bu kentin dar ve rutubet kokan sokaklarını tanrı avlusuna benzetir ve gülümserim.Her sokağın sonundaki paslı kapılar cennete açılır.Burada cami avlularından güvercinler asırlar önce kovulmuş,Kiliseler,Mabetler asırlar önce yakılıp yıkılmış her insan bir tanrı gibi yalnızdır burada.Bu günlerde kentte güvercin festivali başladı.Güvercinler kentin dar ve yanık salça kokulu sokaklarında öbek öbek kümelendi.Tanrının çocukları merhametle besliyor şimdi onları.Engin kırlardaki altın renkli ekin tarlaları sen gibi buğday koksa da,bu şehrin sokaklarının cennet koktuğunu söyler meselciler pişkin bir tavırla anlattıkları masallarda.
Sen bir dolu kalabalık,bense senli bir yalnızlık.Sevmenin mevsimsiz,aşkın zamansız olduğu bir dünyada hüzün kokan bir akşam başladı yine.Seneler hızlı aksa da anlar yüreğimde demirledi.Her köşede karanlıkta kaybolmuş bir gemi ve seni görünce hepsi batıverdi.İnsandı ihaneti perçinleyen,zulmü bir efsaneye dönüştüren.Çoğalmadı kent ölümcül yalnızlığında.Can çekişirken bir bir azaldı kararan bu yıllarda.Bir halk ezildi birileri saraylarda Tanrılığa özendi.Tanrının bu kentte eli uzun gözleri kapalıydı simsarlar ilahi söyler beyler ihtiraslarıyla güreşirdi.
Mutlu olduğum tanrı kentinde hep içsel bir yalnızlığı tanrı sözleriyle doldurdum.Gümüş göllerde kayıp efsanelerin sesli çığlıklarında ruhumu dinlendirdim.Çan sesleri ile büyülü kırlarda çalan çoban kavallarında unutulmuş melodileri dillendirdim.Çoban ateşleri etrafında büyülü masalları dinledim.Kutsal kitabın altın varaklı yüzlerce sayfasını ezberledim.Tanrı kim ben hala bilemedim.
Öksüz çocukların gözlerinin derinlerinde yalnızlık hikayelerini okudum.Kadınlarla büyülü masallar yaşarken ihtirasın bir kelebek uçuşu kadar mükemmel olduğunu gördüm.Koca dağların ölüm kokan sessizliğinde Tanrıya insan masalları anlattım.Söylesene ben şimdi sendeyim,seni bulunca ben öldüm-mü?
Orhan YILMAZ 06.06.2015 (Yalın bir ruh haliyle)
YORUMLAR
Bir sevgili ve dolayısıyla sevgi böylesine yüceltildiğinde, içime hemen haksızlık yapıldığı fikri, belki de ön yargısı gelir. Çünkü bilirim ki, ya da bildiğimi sanırım ki, sevgili, böylesine içi aşkın en büyüğüyle dolu insanları görmez, gider zul göreceği kıymet bilmezlere takılır. Gerçek seven ise yazgısına şikayet bile etmeden mısralara, nesirlere verir kendini.
Bu günlerde ne zaman güzel bir öykü okusam aklımdan sevdiğim şarkılar geçer. Bu güzel, güne gelen öykü yü bitirdiğimde aynı şey oldu. Şimdi youtube gidip Yeşil Salkım'dan "Deli mavi"yi dinleyeceğim.
Kaleminize de yüreğinize de sağlık yazar, sağlıcakla...