- 401 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TUT DİLİNİ LAFAZAN
Küçük yerleşim birimlerinde yaşayanlar, meraklı gözlerin hedef tahtasındadırlar…
Meraklı gözler, hedef tahtasındaki kişiyi adım adım izlerler…
Gönüllü dedektiflerdir…
Karanlık gölgelerdir…
Karasakız gibi yapışkandırlar…
Meraklı gözler işsiz, cahil insanların arasından, bahar otu gibi fışkırırlar…
Birer dedikodu fabrikasına dönüşürler… Sürekli dedikodu üretirler…
Hiçbir dedikodu elde kalmaz; alıcısı boldur…
Alıcılar, kulaklarını dört açarak dinlerler… Sordukları sorularla dedikodunun en ince ayrıntısına kadar inmeye çalışırlar…
Maden mühendisleri gibidirler…
Dedikodunun en çok görüldüğü yerler, işsiz güçsüzlerin yoğun olduğu birimlerdir…
İşsiz güçsüzler arasında cehalet seviyesi yükseldikçe, dedikodu tavan yapar…
Kendilerini büyük gözaltının ayaklı gazetecisi gören zavallılar çoğalır…
Cehaletin gürbüz yavrusu dedikodudur…
Cehaletin diğer çocukları fesatlıktır, kıskançlıktır…
Dedikoducular, aynaya bakmadan herkesin hayatının röntgenini beyinlerince yorumlayan uzun dillilerdir...
Yargısız infazcı dedikoducular, çoğu cinayetlerin bir numaralı sebepleridir…
Dedikoducular, melek gibi insanları katil yapar…
Cahil insanları canavarlaştırır…
Küçük yerleşim birimlerinde, dünyanın en namuslu kızı hakkında dedikodu yapılırsa, o kızın ve ailesinin hayatı çekilmez hale gelir…
El içinde başlarını kaldıramazlar…
Bir kız ak sütten ak olsa bile lekelenir, dünyası kararır…
Kız, ölmeyi arzular…
Aile, o çevreden kaçmak uzaklaşmak ister…
İnsanın doğduğu topraklardan ayrılması çok zordur…
Kurulu düzenini bozmak, yad ellere gitmek ekonomik güç gerektirir…
Genellikle bu zorluk göze alınamaz…
Dedikoducunun acısı masum kızlardan çıkarılır…
Kız toprağa, birkaç kişi de hapishaneye düşer…
Başkalarının hayatını dedikodularla karartanlar, bence esas katillerdir…
Çevrenin insafsız, vicdansız saldırganlığı, yaşanan yeri cehenneme çevirir...
Sanayi fabrikası yerine dedikodu fabrikalarını üretime geçirenler, gencecik insanların ve ailelerinin hayatını kara kömürden daha fazla karartmaktadırlar…
Gencecik insanlara ve ailelerine yazık oluyor…
Televizyon ekranlarında ve gazete manşetlerinde dedikoducular değil kurbanlar yer alıyor…
Bizler uzaktan ahkâm kesiyoruz…
Kimimiz kızı suçlu ilan edip kınıyoruz…
Kimimiz ailesini vahşi, yobaz ve cahil ilan ediyoruz…
Çok azımız da kıza ve ailesine acıyoruz…
Bay ve bayan dedikodu üreticilerine soruyorum:
— Hiç aynanın karşısına geçip kendinizin bu tip olaylardaki rolünüzü sorguladınız mı?
— Bu tip cinayetlerdeki suç oranınızın yüzde kaç olduğunu kendinize sordunuz mu?
— Bir genç kızın bir genç erkeğe selam vermesiyle, konuşmasıyla neden o kadar rahatsız olduğunuzu düşündünüz mü?
— Kendi kızınızın aynı davranışının üstünü sımsıkı örterken, komşu kızının aynı davranışını ballandırarak anlatmanın sebebini kendinize sordunuz mu?
— Bu tip dedikoduların sonucunun nereye varacağını tahmin edemedim diyebilir misiniz?
— Dedikodu üretirken vicdanınız hiç sızlamıyor mu?
— Basında kültürel başarılar, insanlık, mertlik yerine gencecik masum kızların ölümünün yer alması size şeref kazandırıyor mu?
— Başkalarını yargılarken, karalarken, suçlarken kendi özünüzü aynaya tutup baktınız mı?
— Bay ve bayan dedikodu üretim şampiyonları sizi kim namus bekçisi olarak görevlendirdi?
— Dedikodu üretme yetkisini kim size verdi?
— Hangi dinde, hangi mezhepte dedikodularla yuva yıkın, insanları birbirine düşürün ki siz cennete gidesiniz diye yazıyor?
— Öteki gördüğün insanlar hakkında yaptığın dedikodularla onların hayatını cehenneme çevirirken, kendi insanlığının ekside olduğunun farkına varman için kaç fırın ekmek yemen, kaç küfe kemik yalaman lazım hesapladın mı?
Diplomasız savcılar, yargıçlar; dedikodu fabrikalarını üretime geçirenler, artık bu üretime son verin…
Genç kızlara yazıktır…
Annelerine, babalarına, kardeşlerine yazıktır…
Kurbanlarınızın haberleriyle boynum bükülüyor, yüreğim parçalanıyor…
Herkes kendi hayatının hesabını vereceği yere verir…
Dedikoducular, siz kendinizi hesap soran makam göremezsiniz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.