ASONANS, ALİTERASYON, TENASÜP NEDİR?
1)asonans:
kah bilen çıka, oldum olası bu terimleri sevmedim lakin madem şiirle uğraşıyorum. öğrenmek vacip olsa gerektir.
asonans kısaca: ünlülerin tekrarı imiş, mısra içindeki kelimelerdeki ünlülerin, yine mısra içindeki diğer kelimelerdeki ünlülerde aynı olması, yakın olması demekmiş.
yani bir 443 ve 65 mısralı iki mısrada kullandığımız kelimelere bakarsak,
mesela;
anladım da anlatım mı bilemem
lakin bilmeyenin tarifi ne hoş:)
burada asonans olarak seçeceğimiz ünlü harfler, a ve i. olmalı.
şinasi okuyorum bu ara,
şinasi’den örnek verelim;
“değil mi tanrı’nın ihsânı akl ü kalb ü lisân
bu lüftu etmelidir fikr ü şükr ü zikr insân”
bu beyitte asonans örnek ünlü harflerimiz: a ve i.
bakalım doğru mu?
evet doğruymuş.
a ve e harfleri düz seslidir, e’nin reisi genelde harf ve alfabe silsilelerinde a’dır.
o yüzden asonansa örnek birinci harfimize a diyebiliriz.
i de mısralada görüldüğü üzere yedi kelime de geçiyor.
ü sesi de incelik bakımında i’ye yakındır.
yani bir yazım ifadesinde kelimelerin içinde kullanılan harflerın en çok kullanılanları asonans terimiyle açıklanıyormuş..
lakin asonans deyince direk aklımıza bu tanım ve bilgiler gelebilecek mi, çünkü asonans yabancı bir kelime.
kısaca asonans: ünlü tekrarı.
bir de bunun zıttı, tezadı olmalı değil mi?
ünsüz tekrarı…
2) aliterasyon
yine aynı beyitten örnekleyelim.
“değil mi tanrı’nın ihsânı akl ü kalb ü lisân
bu lüftu etmelidir fikr ü şükr ü zikr insân”
burada aliterasyona örnek ünsüz harfler hangileri olabilir?
l-k-r –n olabilir mi?
böyle harf saymakla aliterasyon olup olmadığı nasıl anlaşılabilir ya hu…
bu işin bir formülü yok mu?
mesela bir mısrada bir ünsüz harfin her kelimede tekrarına aliterasyon diyebilir miyiz?
ünsüz harfin her kelime de tekrar etmesi şart mıdır?
kaç kelimede tekrar etmesi şarttır? sorularına cevap verilmesi gerekmez mi?
bakalım ne diyor kitap, bu beyitteki aliterasyon harfleri için.
“r,d,t, n” demiş.
ben ne demişim.
“l-k-r-n” kitaba göre doğruluk payım veya yüzdem, r ve n ile yüzde 50.
peki, bileni söyleyebilir mi,
d ve t harflerini bu mısralarda nasıl aliterasyona örnek göstereceğiz.
sadece bir kelimede d harfi var.
yani d harfinı bu beyit için hayatta aliterasyona örnek olarak gösteremeyiz.
üç kelimede ise t harfi var.
t harfini de belki.
r ve n harfleri ise 5 defa tekrar ile aliterasyona örnek verilebilir.
şimdi ise elimdeki kaynağa karşı şüphelerim arttı.
yazmak için mi kitap yazmış ya hu koskoca porf ve doçentler.
prof dr nurullah çetin
prof dr ramazan gülendam
doç dr mehmet narlı
velhasılı aliterasyonun da ünsüz tekrarı olduğunu öğrendik neticede.
3: tenasüp
tenasüp ise aklımda kaldığınca aynı mana kökeninden gelen kelimelerin tekrarı.
yani; hak hukuk adalet savcı hakim gibi,
şair şiir yazı mısra cümle gibi…olabilir mi,
bakalım ve kitabi örneklerden devam edelim tenasüp örneklerine..
“o tercemâna bedeldir kalem gehî elde
eder tasavvurunu cism-i nâtıkın tasvîr”
bu beyitte tenasüp olarak karşımıza hangi kelimeler çıkar.
mesela kalem, terceman, tasavvur, tasvir… olabilir mi..
cism-i natık ise konuşan cisim ise cism-i natık için yani insanın karşılığı diyebilir miyiz.
kalem konuşmayacağı için cism-i natık’ı diğer kelimelerin arasına koyamayız diyorum ben.
kitap ne diyor bakalım.
“kalem, tasavvur, terceman, tasvir ve natık” kelimelerini tenasüp örneği olarak gösteriyor.
yani yüzde 80 başarım var sayılabilir.
natık kelimesini neden cisim’den ayırdılar acaba?
teknik boyutta ifadelerden ziyade kelimeler karşılaştırıldığı için olabilir mi?
olabilir. lakin
cism-i natık: bir teşbih, bir mecazdan öte bir tamlama ise bölünememeli bence ama ayırmışlar bu iki kelimeyi..
neyse, tenasüp dediğimiz şiir teriminin tanımı ve açıklaması kısaca;
aynı mana kökenine hitap eden kelimelerdir, diyebiliriz değil mi?
özet:
asonans: kelimelerdeki ünlü tekrarı
aliterasyon: kelimelerdeki ünsüz tekrarı
tenasüp: aynı mana kökenli (maddi kökenli değil) kelimelerin tekrarı. imiş.
bir de bu terimleri türkçeleştirebilsek keşke değil mi?
saygılarımla.
YORUMLAR
Selâmünaleyküm!
Epeyce gecikmeli de olsa yazınızı okumak ve konu üzerinde düşünmek imkânı buldum.
Edebî san'atların adlarını hiç bilmeden şiir yazan insanlarımız yok mu? Çoooook.
Edebî san'atın adını bilmek başka şey, şiir yazmak başka şey.
Bir hatıramı anlatayım:
1977 yılıydı. Öğrenciydim ve yaz tatilinde çalışıyordum. Bir fabrikanın saha ölçüm işlerini yapan harita mühendislerinin yanında alet edevat taşıma işi yapıyordum. Şantiye şefi de bir yüksek inşaat mühendisi.
Bir gün geniş sahada çalışırken mesai saatini geçirmişiz ve toplu servis aracı gitmiş. Beni mühendis ağabeyler kendilerine ait araçla evime götüreceklerini söylediler. Ben, ablamlarda kalıyordum. Eniştem ise inşaat işleriyle uğraşan, temelden çatıya inşaat yapan bir usta. O gün, evin hemen yanında bir komşunun inşaatının çatı işini yapıyor. Henüz dülgerlik kısmındalar ve inşaat sahibi de orada. Ertesi günü için kiremit getirteceğini söyledi. Ne kadar kiremit alması gerektiğini sordu. Eniştem, hemen eline aldığı kırma metre ile çatının tavandan yüksekliğini ölçtü, binanın en ve boyunu zaten biliyor. Şu kadar kiremit, şu kadar omurga alsan tam denk gelir diye anında söyledi. Olayı gören mühendis ağabeyler fazla kiremit istediğini söylediler. Eniştem de: Beyim biz kara düzen öğrendik, kaba hesap yaparız. Siz okumuş adamsınız, kalem elinizde; hesaplayıverin dedi. Mühendis ağabeyler hemen ellerine hesap makinelerini ve bloknot defterlerini alıp hesaba başladılar. On-onbeş dakika sonra ikisinin de verdiği cevap: Abi omurga tam da kiremitler biraz artar!
Eniştem: Paletlerin içinden arızalılar çıkabilir, döşerken ustanın hatasıyla kırılan olabilir. Zayiat payı vardır yirmi kadar.
Mühendis ağabeyler: Evet yirmi tane fazlaydı...
Şimdi bunu neden anlattım?
Edebiyat ilmini tahsil etmek ile edebiyata eser kazandırmak arasındaki farkı görebilelim.
Muhabbetle...