- 640 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
-ÇOCUKLARIN DÜNYASINDAN BÜYÜKLERE DERSLER-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Don Kişot’u; çocuklar masal, gençler roman, aydınlar felsefi bir eser olarak okurlar.” Tanımlaması öteden beri ilgimi çeker. Gerçektende Don Kişotta masalsı bir figür, bir macera romanı lezzeti yanında Batı Avrupa’da feodalitenin son demleri ve şövalyelik kurumunun çözülüşüyle birlikte bunu kabullenemiyen değil de kabullenmeyen bir karakter bulabilir ya da bir başka deyişle bir çağın muhasebesinin birey üzerinden yapıldığını görebiliriz. Kuşkusuz kendine yalan söylemek bağlamında psikolojik bir roman tadıda alabiliriz.
Tıpkı bunun gibi masalları ve çizgi filmleri de bu çerçevede ele alıp değerlendirmek mümkündür. Her şeyden önce çocukluğumuzun mücevherleridir onlar. Hayali kanatlandırmaz mı? İnsanda şöyle bir heeyy! Duygusu uyandırmaz mı? Büyüdükçe bir nebze uzaklaşırız belki. Öyle ya ciddiyet gelir üzerimize. Daha akıllı, uslu, oturaklı uğraşlar edinmek gerekir. Oysa gerçek bunun tam tersidir. İçimizdeki çocuğu yitirmediysek dahası yitirmemek için her yaşta masal okumalı ve çizgi film izlemeliyiz. Yalnızca berrak bir gönlü, safi bir dünyayı kısmen de olsa korumak adına değmez mi acaba? Halbuki, daha fazlasını da bizlere verir. Masal ve çizgi film dünyasının satır araları felsefi bir mesaj sunar. Satır araları diyorum çünkü: Semboller dairesinde bunu yapar. Kim bilir, çocuksu bir espri anlayışını önümüze koyarak belki de.
Son zamanlarda izlediğim bir animasyon bana bunları birkez daha düşündürmektedir. Açıkçası böyle algıladığım için izledim ya. Sinemanın girişinde film afişlerinde şöyle bir göz gezdiriyorum. Yerli, yabancı çeşitli filmler arasında klasik bir masal uyarlamasının üç boyutlu gösterimini derhal öne alıyorum.
Gişe de gözlüklerimizde dağıtılıyor. Artık değmeyin keyfime. Normalde fark edemeyeceğimiz hani gözüne gözlük kabilinden hususlar emrinize amadedir. Denizler, okyanuslar foşur foşur tüm salonu kaplayıverir.
“Karlar Ülkesi” adlı filmden söz ediyorum. Mitolojik ögelerle bezeli filmde iyilik dolu Prenses Anna kız kardeşi Elsa’yı bulup her bir yanı buzlarla kaplı kılan büyüyü bozmak istemektedir.
Bu masal dünyasından nükteli anekdotlar bizleri hem eğlendirir hemi de düşündürmez mi? Monarşi ve aristokrasi tarihine türlü göndermeler bizleri karşılar.
Sözgelimi, kahramanlarımızdan biri diğerine kraliçenin taç giyme töreninden söz eder. Beriki iyi de bu benim suçum değil ki diyiverir.
Yine soylular arası bir diyalogda ne kadar hoşsun diyen kahramanımıza diğeri sen de ne kadar boşsun, şey pardon hoşsun yani demez mi?
Evlilik üzerine söyleyişlerede bir göz atalım mı? Kahramanımız sevgilisine sana ilginç bir şey söyleyeceğim, benimle evlenir misin diye sorar. Sevdiği kız ben daha ilginç bir şey söyleyeceğim, eveeett! Cevabıyla sözü karşılar. Fakat çiftimiz bu duygularını çevreleriyle paylaşınca bu kadar çabuk karar vermemeleri yönünde eleştiriyle birlikte tepki de alırlar.
Filmde iyi kötü kavramları da tartışılır. Karlar kraliçesi her tarafı buzlandırır. Halk ayağa kalkar. Kalabalığın içerisinden biri heeyy! Sen büyücüsün diye bağırır. Ona sahip çıkan iyi prensese sorulur: Yoksa sende mi büyücüsün? Bir diğeri prensesi savunur. Hayır, o sıradan biri dedikten sonra hani iyi biri, o anlamda diyorum deme gereği duyacaktır. Dilin kullanımı esnasında kavramların anlam kaymasına uğraması da iletişimi etkilemekte ve şekillendirmektedir.
İki kişi arasında yaşanan yön tartışmasını da salt bir genel coğrafya vurgusu dâhilinde düşünmek zordur. Şurası kuzey değil mi diyen kahramanımıza diğeri farklı bir yönü göstererek yo! Şura biraz daha kuzey sanki demektedir. Burada kültürel bir söyleyişin sesini, soluğunu duymakta mümkün değil midir?
Hatta şu cümleleri hatırlamaya çabalıyorum.“Batı ile Doğu’yu ayrı dünyalar gibi göstermeye kalkışanlar büyük bir gaflet içindedirler. Batı ile Doğu ancak haritada bir realite. İhtiyarlayan, belleri bükülen, bunayan milletler var. Ortaçağ’da Avrupa Doğu, Asya Batı’dır. İbn Haldun Bergson’dan çok daha batılıdır” diyen Cemil Meriç’i ben kendi hesabıma filmi izlerken düşünmedim değil. Açıktırki insanlık tarihi dairesinde ileri ve geri kültürler ve medeniyetlerden söz etmek ne kadar madeni bir bakış açısıdır. İleri ve geri mefhumları neye, kime göre şeklinde de sormamız gerekmez mi?
Filmimizin final bölümünde ise birbirini çok seven iki kişiden biri öldürülmek üzeredir. Diğeri vücudunu ortaya koyarak onu korur. Yaydığı enerjiyle buzlar erir. Sevginin gücü vurgulanır.
Hani derim ki; Masal, çizgi film ve animasyonlar yetişkin insanlar içinde besleyicidir. Dahası, biz büyükler için sakın daha gerekli olmasın? Açıkçası insani ilişkiler tesis etmede çocuklar kadar başarılı olmadığımızı söylemek acep mübalağa mıdır?
L.T.
YORUMLAR
Zaten biz büyükler biraz da çocukların gözlerinden dünyaya bakabilseydik inanın dünyada hiç bir sorun kalmazdı. Tek aşırı bir mutluluk kalırdı; "Bazen aşırı mutluluk azaptır" gerçeği varsa da
G/üne kavuşan akademik bir mekaleydi.
Selamlıyorum hocam
levent taner
Katılım ve katkınızdan onur duydum
Yüreğiniz dert görmesin dilerim.
Güzel ve anlamlı dizelerdi hocam güne yakışmış yüreğine kalemine sağlık hayırlı sahurlar selam ve saygılar
levent taner
Gül cemaliniz solmasın, kaleminiz daim olsun dilerim.
Çocuklar düşsel sınırları çok olan ve yetişkinlerden daha çok hayalleri olan yetişkinlere bir nebze gıpta ettirecek kadar düş kapasiteleri gelişmiştir...Yarınlarımızın modeli olmak birey için önemli bir faktör...
Karlar ülkesi biz yetişkinler belki filmin ana temasını görebiliyorduk ama çocuk kimliğiyle görmek ayrı o karların her bir boyutuna girmeleri gibi ...
Düşlerim uzun günlerim kısa
ben büyüdüm düş yüreğimle
giydirdim kardan adamımı
havuç taktım burnuna
kabullen kar adamı
bende kar oldum bir birey umuduyla...
yani bireyi değilde düşü daha çok tercih ediyor çocuklarımız ve biz yetişkinlere tek model oluyorlar düş olsun yaşam pembe dünya ....(çocuklarımız)...
çok güzel bir yazı okudum çok güzelde bir düş gördüm kaleminiz daim olsun sayın yazar bey saygı ve selamlar....
levent taner
Katılımınız ve katkınızdan da onur duydum
Güzel yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsun dilerim.
Çok hoş,okurken yormayan keyifli bir sanatsal analiz yazısı tebrik ederim.
Güne gelen güzel yazınızı ve kaleminizi kutlarım
Saygı selamlarımla
levent taner
Güzel yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsun dilerim.
animasyonlar genelde büyükler için yapılıyor. zaten içindeki felsefe. espriler çoğu zaman çocukların anlamayacağı cinsten. ben son zamanlarda çikan içinde şiddet olmayan çizgi film dizilerini yetişkinlerin izlemesini ve çocuklarına izletmesini şiddetle tavsiye ederim. hayal gücü yetişkinlere de lazım. güzel yazınız için tebrikler
levent taner
Yüreğinize ve kaleminize sağlık
Nicelerine hep birlikte dilerim
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Bir ecenin motive edici sözleri karşııladı beni
Ne kadar zarif bir hanımefendi olduğunuzdan haberim vardı elbet
Yine de salt okumuş olmanızda benim için değerli olurdu
Bir de yorum yapmanızla onurlandım
Ramazan günleri hayatınızda hayırlara vesile olsun dilerim.