- 1716 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Sarmaşık
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Herkeste pürtelaş. Hayatlarımızı devasa bir sarmaşık gibi sarmalayan işler, insanlar, savaşlar, zulümler, ölümler! Ramazan, gökkuşağı, Çin zulmü, hayat telaşı, otuzlu yaşlar, o tozlu yollar, dut ağacı, ölüm, böcek ilacı, yüzlerce yüz, sahte para makinası, ölüm, tomografi, B12, diş kalıbı, sabun bazı, Devit3, zikirmatik, ölüm, tercih zamanı, burun spreyi, sertifika azabı, bonsai ağacı, maviş çiçeği, aşırı nem, aşırı yağmur, aşırı yoğunluk, aşırı yorgunluk, ölüm!
Anlaşılmayacağı gibi hepimizde tuhaf bir koşturmaca. Sorsan ne yapıyorsun, meçhul. Bunca telaş ne için, hayat şuan meşgul; ulaşılmıyor! Ne iş yapıyorsun? Delirmeye çalışıyorum olmuyor, bende delirtiyorum. Bu daha kolay.
Her işin içine maddiyat giriyor. Paralar sayılıyor, paralar satılıyor, paralar harcanıyor, para için insanlar ölüyor. Başladığımız yere geri dönüyoruz, özlediğimizden mi? Elbette hayır. Macera sevdiğimizden mi? Hayatımız zaten korku filmi gibi. Kafası kesilen adamlar, kanlar içinde çocuklar, elektriğe bağlanmış kadınlar, nefes alırken derisi yüzülen hayvanlar ve ahlaksızlığı saygı ile karıştıran insansılar.
Nereye gidiyoruz böyle demek, bir yere gitmemek, bir tarafa çekilmemek, taraf olmamak için direnen insanlara haksızlık olur. Bu insanlar nereye gidiyor? Neden durmuyor? Yahut hangi sebeple durdurulmuyor? Bunun adı uygarlık mı? Bunun adı çağdaşlık mı? Hangi medeniyetin hangi beşiğinde yeşerdi bu kuruyası tohumlar! İsteyen herkes öldürsün o vakit insanlığını.
Haklı bir çoğunluk susarak bir şeylerin düzelebileceğini umuyor. Haklı olmak bir işe yaramıyor oysa. Biz size saygı duymuyoruz diyorlar fısıltıyla, herkes duymuyor kimselerin sustuklarını!
Öte yandan dört nala devam ediyor yaşam savaşı. Sağ elin sol ele faydası yok. Utanmasa kesip atacak kangren sanıp diğer yarısını. İnsanlar konuşuyor, insanlar tartışıyor, insanlar insanları duymuyor, dinlemiyor, anlamıyor. İçimizde koca bir ejderha, oraya buraya ateşler saçıyor.
Uzaklardan bir insansı beddualar okuyor gelen ve geçen sülalemize. Şaşkınlıkla seyrediyoruz olanları. Ben sadece geçiyordum, uğradım diyor biri. Diğeri omuz silkiyor. Ne ara böyle ruhsuzlaştık bilinmiyor. İnsanlar olabildiğince uzaktan izliyor manzarayı. Dahil olmak sorumluluk gerektiriyor çünkü. Seyretmek daha şenlikli bir dram haline bürünüyor. Şenlikli olması dramı dramlıktan çıkarmıyor. Yalnızca insanlığı insanlıktan çıkarıyor. Aman Allah’ım nasıl da şekilciyiz değil mi! Nasılsa çeker kahrımızı birileri…
Ölüyor, ölüyorlar, biz hiç ölmüyoruz. Bir kere ölsek ikinciye düzeliriz de, gözümüze yediremiyoruz ölmeyi. Erkekliğe yedirmek daha kolay oluyor bazı iğrençlikleri.
Kadınlar! Kadınlar derken devamı gelmiyor cümlenin. Bizim kadınlarımız veya onların, şunların, bunların değil, sadece kadınlarımız... Kadın evrensel bir müzik gibi, herkes seviyor ama herkes anlamıyor, ağlatıyor, aldatıyor, acıtıyor...
Sonra kalkıp bunca yoksunluğun baş ucunda nöbet tutarken, sevgiden bahsediyorlar ıslık çalar gibi mezarlıkta... Değişmez gerçekler vardır bizim kitabımızda. Sabahın aydınlığında kuşlar şarkı söyler gökyüzüne. İnsan uyurken masumdur. Masum olmayı da becerebilen bir canlı isterse daha ne iyiliklerde bulunur. Masalları herkes sever. Çünkü kalp sevgi ile beslenir. Nefret çamurdan oluşur. Ve yaranın insandan geldiğine inanır bütün mikroplar..
fulya/temmuz2015
YORUMLAR
''Bu insanlar nereye gidiyor? Neden durmuyor?''
Sebebi doyumsuzluk... Türü önemli değil... Yiyecek, içecek, aşk, şehvet, zulüm, ihanet vs. fark etmiyor... Gitmesi gerektiği yere vardığını bile farkına varamıyor insanoğlu... Doyumsuzluk yolculuğunda, yükü her ne ise, gidiyor da gidiyor...
Kalemin erken durmuş, ama tam yerinde durmuş...
sizin hiç babanız öldü mü?
Bu soruya cevap vermek işimize gelmiyor. Aslında yüzümüzün kızarıklığından veya utandığımızdan değil, gülmekten vakit bulamıyoruz. Bittiğinde de örtünmüş oluyorlar ölüler. Üzerimize alınmıyoruz da olabilir bunun cevabı. Bir de ne demişti şair: başkasının ölümünden bize ne diyemeyiz. şair, kocaman yanıldı maalesef, bize ne diyoruz zira. Acınızı anlıyorum, bu da geçer demek de hiç çare değil, gülünç duruma düşüyoruz, ki bunun O'na hiçbir faydası olamayacağını bile bile söyleriz ya, o daha vahim.
Şiirin canı cehenneme. kelimelerin de.