Üstüne kalın giyseydin...
Benim bulunduğum devreyi ifade eden bir başlık: "Üstüne kalın giyseydin..."
Bir Arap bölgesinde bir gazeteci erkeklerin kadınlardan her daim önde yürüdüğünü görür. Şaşırır ve yoldan rastgele bir adama sorar:
-“Neden kadınların önünde yürüyorsunuz?”
Adam tek kelimeyle yanıt verir:
-“Şeriat”.
Gazeteci memleketine döner. Zaman geçtikten sonra başka bir Arap bölgesine gider. Orada kadınların erkeklerin önünde yürüdüğünü görür. Değişim olduğunu sanarak sevinir. Ve yine sorar bir adama:
-“Neden kadınların arkasında yürüyorsunuz?”
Adam yanıtlar:
IŞİD her yere mayınlar döşüyor. önlem olsun diye..!
Sevgili dostumuz Serhat Bingöl’ün yazısındaki laz dialogunu okuyunca aklıma bir laz fıkrası geldi. Benim fıkrada şive kullanmayacağım, çünkü beceremem. Fıkra şöyle:
Temel, Fadime’yi Dursun’la birlikte yakalamış. Hemen silahını almış ve Dursun’a:
-“Madem Fadime’yi istiyorsun, onu benden erkek gibi al. Seni düelloya davet ediyorum” Demiş.
Dursun kabul etmiş ve düello için ikisi birlikte yanındaki odaya girip kapıyı kapatmışlar.
Temel Dursun’a fısıldamış:
-“ Aslında kimsenin ölmesine gerek yok. İkimiz de havaya ateş edelim, sonra ölmüş gibi yere yatalım. Fadime ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur.”
Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen yere atmışlar. Fadime silah sesini duyar duymaz içeri girmiş, yere yatan Temel ve Dursun’a bakmış ve bağırmış:
-“Cemal hayatım çıkabilirsin. İkisi de öldü.”
....
Bu vesileyle ben de bir fıkra yazayım, bakalım beğenecek misiniz?
Ahmet Davudoğlu, pek çok saygı değer cumurirreisi Erdoğan ilw haftalık olağan görüşmesi için "kaçak saraya" çıktığında, "sayın cumhurbaşkanım, bu halk sizi, onlara yaptığınız her türlü kötülüğe rağmen çok seviyor. Beni ise hiç sevmiyorlar. Sizde olup da bende olmayan ne var?" diye sorar.
Pek çok saygı değer devlet irreisi, gülümser ve, "ben, bana yöneltilen suçlamaları hemen inkar ederek, aynı suçlamalarla beni suçlamış olan hasımlarımı suçlarım ve halk da onların suçluluğuna inanıp beni masum sanar," der.
Aynı gün "kaçak saraydaki" buluşma için düzenlediği basın toplantısında gazetecinin birisi, "sayın başbakan, paralel yapının başı Fetullah ile ABD’ de buluştuğunuzda neler konuştunuz?" diye sorunca, pek çok saygı değer devlet irreisinden öğrendiği taktiği uygulamaya geçen Davudoğlu Ahmet,
" Tesadüfen aynı otelde kaldık, ama kendisiyle bir şey konuşmadık,"dedikten sonra soruyu soran gazeticiye parmağını sallayarak:
"Onunla sen görüştün, sen!" diye çıkışır.
Basın toplantısındaki tüm yandaş medya gazetecileri bu espritüel başbakana gülerek karşılık verirler.
.....
Bu da sizler için yazdığım öyküm:
Yanına gittiğimde, kendi kendine bir şarkı mırıldanıyordu. Öyle ahım şahım bir şarkı değildi, sesi de detoneydi.
- Pardon! Cennet’e giden tramvay buradan mı kalkıyor, diye sordum.
Çantasından bir bloknot ile kalem çıkartıp, bir şeyler yazdı. Kafamı yazdıklarına uzatıp okumaya başladım.
- Afedersiniz! Dilime dolanmış bir şarkı, engelliyor size cevap vermemi...
Kapattı bloknotu, kalemi, attı çantasına, o arada devam ediyordu şarkısına. Sessiz sedasız yollara düşen notalar ve
detone olmuş adımlar…
Bir başkasına gittim doğruca, ona da aynı soruyu sordum.
- Pardon! Cennet’e giden tramvay buradan mı kalkıyor?
Sanki yol tarifi sormamışım da, derdin nedir diye sormuşum adama. Açıyor ağzını, yumuyor gözünü.
- Güneş parçalı bulutlu. Neresinden tutsam hayatın, sessiz sedasız esiyor kaba saba rüzgarlar. Gözlerimden dökülen yaşlar yollara düşüyor! Yalnızlığım tıklım tıklım menekşe kokuyor. Attığım adımların adresi biraz kayıp!
Tuh, tuh, tuh, vah, vah, vah, diye diye uzaklaşıyorum ondan.
Biricik Cennet’im, bugün sana gidecek tramvayı sordum insanlara, iç kimse söylemedi. Sana gelemedim ya, aklım sende kaldı. Banaysa bir avuç hiç kaldı.
YORUMLAR
“Yaratan’ım sen bu bu toplumu, sıkkın zamanlarında bakıp da biraz olsun eğlenesin diye mi yarattın!”
Sayfayı baştan alırsak, üstüne kalın giyseydin diyen olmadığı için eve hapşırarak dönüyorum.
Hay aklını sevdiğimin Karadenizlisi, şu ülke sana emanet edilseydi, kadın cinayetlerinin sözü bile olmazdı!
Çizgi filmlerin en komik kahramanı minik Davudem benim. Bir torun da yok ki seni eline verseydim de oynasaydı bıcır bıcır!
Onca göz yaşına ne gerek vardı be Babacığım. Eve dönüp yaşlarını içine akıtacağına, huzurevinde yaştaşlarınla daha mutlu olurdun belki de.
Gelip geçen onca medeniyetlerin uygarlıkların bıraktığı eşsiz hazinelerin üstüne bedavadan konan, at avrat silah meraklısı ve elinin değdiği her bir şeye kaçak sahip olan bir toplum, devlet irreisi ni, altın hamam tasıyla abdest aldığı kaçak bir sarayda oturtmaz da ne iyler!
Herkesin bilgi deryasında yüzdüğü alimlik mertebesine yükseldiği cin olmadan şeytan güttüğü bu bilgi çağında ben hiç br şey bilmem bu toplumun damarlarındaki al ve akyuvar sayısından başka.
Bu sayının hemen hemen yüzde seksenini alyuvarlar oluşturur. Ki bunları görevi vucuda oksijen taşımaktır. Kokladım nefesleri bir bir, baktım miski amber kokuyor. Ben dahil bunlar cenneti çoktan sahiplenmiş dedim, sevinçten deliye döndüm!
Akyuvarları saydım, oturup ağladım! Mikropları önleme maharetine sahip olan bu yuvarların azlığı sebep oluyormuş meğer önlenemez virüslerin çoğalmasına..
Ee söyle bana Tüloş, sendekilerin sayısı bunun tersimi yoksa kız!
Güzel yüreğiniz cesur tavrınız yaratıcı belleğiniz baldan tatlı kaleminiz, ramazan bereketiyle dolup taşsın nefis Yazarım.
Kemnur
DEĞER VERİP YAZDIĞINIZ KELİMELERLE BENİ ÇOK MUTLU ETTİNİZ, TEŞEKKÜRLER...SAYGIYLA
Güzel fıkra.
Bu devirde,
kimin kimle buluştuğu hiç belli olmuyor vallahi.
İŞİD PYD ile,
PYD Esed ile,
her ikisi İsrail ve ABD ile,
PYD İran ile,
Esed Rusya ile,
İŞİD Arabistan ile,
HDP Kandil, Kandil yedi düvel ile...
Velhasılı kelam,
kimin kim ile görüştüğü belli olmuyor.
Garibim başbakan da, varsın Fetullah haini ile görüşsün.
Bakarsın imana getirir şerefsizi.(Fetullah'ı yani.)
Bir tutam hayat tarafından 7/2/2015 8:57:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
CaNMaYBuLL
Neden Sayın Cumhuru Reisin hepsiyle görüştüğünü kimse söylemez... ?
Oyunda o yoksa ,oyun yoktur demek...!
saygılar
Kemal Abi
Hayatımda hiçbir fıkranın tasarımcısının ağzından ya da kaleminde fıkra dinlememiş ve okumamıştım bu yönüyle benim için bu ilk oldu
.
Hep düşünürdüm bu fıkraları kim nasıl oluşturur ve tasarlar diye. Çünkü o fıkraların oluşa bilmesi için espri yeteneğineden de öte müthiş bir zekanın ve üretebilme kapasitesinin olması gerekirdi.
O zeka ve yetenek bizler için bir ‘tık mesafedeydi ‘’Kemal Paracikoğlu’’ (kemnur)
Tek kelimeyle bravo diyorum hocam muhteşemdi.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı selamlarımla.
Kemnur
Cümle Alem bilmeli ki , dinin temeli doğruluktur. Doğruluk sahtekarların elline düşer de , önce Allahlı kelimeleri ezber, sonra ezberleri ıkına-kakına cübbeliler le bir pazar yerinde kilosu beş kuruştan beş liraya satarlar. Topladıkları sevaplarla papazlardan Bağdat Caddesinde bir köşk değerinde bir de arsa aldılar mı,dünyalarını yırttılar demek.
Ehh baştan kokan sürü hala inkar ve ittifakla tapu sahibi olmaya devam ediyor...Birileri itiraf etmişti,'' parsel parsel Başken cidiyi daaaa !'' Vallahi de billahi de yalannn ...! Artık tükürülecek yer kalmadı... Ne diyelim..
saygılar Ustam...