Küçük Bulut Azim 2 (Çocuk Öyküsü)
Güzel bir sabaha gözlerini açan Öykü, heyecanla yatağından kalkarak bahçeye çıktı. Bahçede duran pembe,parlak topla oynamaya başladı. Topu evin kapısının yanındaki duvara atıyor top geri sekiyordu. Öykü bu oyundan çok zevk alıyordu. Öykü’nün bu neşe dolu gülüşleri dedesinin kulaklarına gitmişti. Dede okumakta olduğu gazetesini sehpaya bırakarak koltuğundan kalktı. Merakla bahçeye çıktı.
Dede: Günaydın ufaklık!
Öykü: Günaydın dede!
Dede: Bakıyorum da hemen oyun oynamaya başlamışsın.
Öykü: Top oynamayı çok seviyorum dede. Özgür yüzünden rahatça top oynayamıyorum. Hep kendi oynuyor bana hiç oynatmıyor.
Dede: Demek ki kardeşin hala paylaşmayı düşünemeyecek kadar küçük. Bu yaşlarda böyle yapması doğal onun için kardeşine kızma ablası.
Öykü: Kızmıyorum dede.
Dede: Ama ben sana kızıyorum.
Öykü: Neden?
Dede: Kahvaltını yapmadan oyun oynamaya başladığın için.
Anne: Öykü,baba kahvaltı hazır. Masaya gelebilirsiniz.
Dede: Hadi bakalım annen bizi çağırıyor. Kahvaltını yaptıktan sonra oyununa devam edersin.
Öykü: Tamam dede.
Özgür ise annesinin sesine uyanır, kahvaltı yapmak için yatağından kalkar.
Özgür: Geliyorum anne!
Özgür,annesi,babası,dedesi ve babaannesiyle birlikte kahvaltı sofrasına oturur.
Dede: Öykü gelmedi mi hala?
Baba: Bahçede oyuna daldı galiba baba.
Öykü: Geldim!
Öykü sandalyesine oturur kucağında da kirlenmiş top vardır.
Dede: Bu topu neden bahçede bırakmadın Öykü? Hem ellerini yıkamadan sofraya oturmamalısın.
Öykü: Ellerimi yıkadım dedeciğim.
Dede: O halde bu kirli topuda bahçeye bırakmalısın, yıkadığın ellerin kirli topu tuttuğun için yine kirlendi.
Baba: Kızım sofraya topla mı oturuyorsun?
Öykü: Ama baba…
Baba: O topu bahçeye bırak lütfen.
Öykü: Bırakamam.
Baba: Neden?
Öykü: Özgür oynamaya başlar çünkü.
Anne: Özgür de sen de kahvaltınızı bitirmeden oyun oynayamazsınız. O topu bahçeye bırakıp ellerini yıkamalısın Öykü.
Öykü: Anne, Özgür her zaman benden önce kalkıp topu alıyor.
Babaanne: İkinizde kahvaltınızı bitirdiğinizde sofradan kalkabilirsiniz. O topuda birlikte oynamalısınız.
Öykü: Tamam babaanne.
Öykü, topu bahçeye bırakıp ellerini yıkamak için banyoya gitti. Sabunla ellerini yıkayıp iyicene duruladı. Sonrada sofraya oturdu. Bu mutlu aile neşe içinde kahvaltısını ediyordu. Yeryüzünde bunlar olurken gökyüzünde Azim, mutlu şekilde ilerliyordu. Karşısına kıskanç bulut çıktı.
Kıskanç Bulut: Günaydın Azim.
Azim: Günaydın kıskanç bulut.
Kıskanç Bulut: Nasılsın?
Azim: İyiyim, sen nasılsın?
Kıskanç Bulut: Bende iyiyim. Nereye gidiyorsun?
Azim: Güneş’in yanına gidiyorum.
Kıskanç Bulut: Neden?
Azim: Yanında bulunmam gerek anneme haber gelmiş, hava akşama doğru kapanacakmış.
Kıskanç Bulut: Benim niye haberim yok acaba? Annemin yanına gidip sorayım.
Azim: Sor tabi.
Kıskanç Bulut: Haber verdiğin için teşekkür ederim Azim.
Azim: Rica ederim kıskanç bulut. Sana bir şey sorabilir miyim?
Kıskanç Bulut: Tabi ki de sorabilirsin.
Azim: Şımarık Bulut’un cezası bitti mi? Hala ortalıklarda yok.
Kıskanç Bulut: Şımarık Bulut hala cezalı ve uzay boşluğunda yalnız başına duruyor.
Azim: Kim bilir ne kadar çok sıkılmıştır. Kaç gün oldu?
Kıskanç Bulut: Galiba yarın cezasının son günü.
Azim: Gerçekten mi? Onun adına çok sevindim!
Kıskanç Bulut: Bende. Sonra görüşürüz Azim.
Azim: Görüşürüz.
Azim ilerleyerek yoluna devam ederken yeryüzündeki mutlu aile kahvaltısını bitirmişti.
Öykü: Ben doydum afiyet olsun!
Özgür: Bende doydum!
Anne: Çocuklar buraya gelin!
Öykü ve Özgür annelerinin sözünü dinlemeden sofradan kalkıp bahçeye koşarlar. İkisi de bir an evvel topla oynamak istiyordu. Bu yüzden birbirleriyle yarışarak koştular. Öykü topu aldı Özgür ablasından topu almaya çalışıyordu.
Özgür: Abla ver şu topu!
Öykü: Hayır! Vermeyeceğim! Sen git salıncağa bin.
Özgür: Benim canım top oynamak istiyor, sen salıncağa bin!
Öykü: Hep sen top oynuyorsun, sıkıldım artık!
Özgür: Anne! Ver o benim topum!
Özgür ağlamaya başlar Öykü ise topu vermez. Bu sırada onları izleyen dedeleri yanlarına gider.
Dede: Çocuklar yine mi kavga ediyorsunuz?
Özgür: Dede, ablam topu mu bana vermiyor!
Öykü: Dede, Özgür topu mu aldığı zaman hep kendi oynuyor bana geri vermiyor!
Dede: Çocuklar birlikte oyun oynamayı deneseniz olmaz mı?
Öykü: Özgür benimle oynamak istemiyor dede!
Dede: Bu doğru mu Özgür?
Özgür: Dede, ablam benim oynadığım oyunları oynamıyor.
Dede: Sizde birlikte oynayabileceğiniz oyunları oynamalısınız.
Öykü: Özgür, beni oyunlarda devamlı kaleci yapıyor kendi de topa tekme atıyor. Ben kaleci olmak topu tutmaya çalışmak istemiyorum.
Özgür: Ablam devamlı her oyunda topu bana fırlatıyor iki elimin avuç içiyle vurmamı topu ona atmamı istiyor. Bende bu oyundan sıkıldım!
Dede: Anlaşıldı. Siz bu top konusunda anlaşamayacaksınız. Peki yeni bir top daha alsam bu kavga biter mi?
Özgür: Yeni top ablamın olur.
Öykü: Hayır, yeni top Özgür’ün olur.
Özgür: Hayır senin!
Öykü: Hayır senin!
Özgür: Senin!
Öykü: Senin!
Dede: Çocuklar susun! Tamam kavga etmeyin. Bu topun aynısından alacağım kimin olacağı ne fark eder?
Özgür: Ben bu topu çok sevdim yeni topu istemem.
Öykü: Bende.
Dede: Yeni alacağım top bunun aynısı olacak, o topu alayım da sizde bu top kavgasından kurtulun.
Azim gökyüzünde ilerlerken bir yandan da yeryüzünü izliyordu. Aşağıda yeryüzünde mis gibi kokan çiçeklerin arasında top oynayan sevimli iki kardeşin kahkahalarını duyan Azim sevimli çocukları izlemeye başlar.
Öykü: Hadi Özgür vur şu topa!
Özgür: Bir dakika abla ayakkabımın bağcığı çözülmüş.
Öykü: Bağla hadi!
Özgür: Ben bağlayamıyorum ki.
Öykü: Of bekle geliyorum! Artık büyüyorsun Özgür ayakkabılarının bağcıklarını kendin bağlamasını öğrenmelisin. Çok kolay baksana. İki bağcığı iki kere birbirine bağlıyorsun.
Özgür: Yapamıyorum işte ben daha çok küçüğüm.
Özgür ablasının omuzlarına tutunarak ayakkabının bağcıklarının bağlanmasını beklerken kafasını gökyüzüne kaldırır. Gökyüzüne bakarken gördüğü bulutların birer şekil aldığını fark etti.
Özgür: Aaa abla bak gökyüzünde araba var!
Öykü: Nerede?
Özgür: Şu buluta baksana!
Azim, Özgür’ün onu fark ettiğini duyunca gülümseyerek onlarla oynamaya başlar.
Öykü: Bakıyorum. Ama o araba değil bisiklet. Bak!
Özgür: Baksana şapka oldu!
Azim ufak şirin kardeşlerin hayal ettikleri şekilleri almaya çalışıyordu. Çocukların gülüşleri onu mutlu ediyordu. Azim de gülümseyerek şekil almaya devam ediyordu. Fakat Güneş çocukların gözünü alıyordu.
Özgür: Abla ben daha fazla bakamayacağım.
Öykü: Bende. Güneşin ışığı gözlerimizi rahatsız etti. Bulutu göremiyorum.
Azim bu duruma üzülür.
Azim: Olamaz. Ne güzel oynuyorduk.
Özgür: Abla ne yapacağız? Bulutlara bakmak istiyorum!
Öykü: Buldum!
Özgür: Ne peki?
Öykü: Annemle babamın güneş gözlükleri salondaki sehpada duruyor onları alacağız.
Özgür: Tamam. Hadi alalım.
Öykü ve Özgür salondaki sehpanın üzerinde duran güneş gözlüklerini alarak gözlerine takarlar. Bahçeye çıkıp gökyüzüne bakarak bulutları farklı şekillere benzetirler.
Azim bu durumdan çok zevk alıyordu. Çocukların gülmesi onu çok sevindiriyordu. Kıskanç Bulut gökyüzünde ilerlerken Azim’in olduğu yerde durmuş devamlı farklı şekiller almaya çalışmasını ve gülmesini görmüştü. Bu durum dikkatini çekmişti. Kıskanç Bulut Azim’in yanına gitti.
Kıskanç Bulut: Azim ne yapıyorsun burada?
Azim: Şunlara bak kıskanç.
Kıskanç Bulut: Kim bunlar?
Azim: Çok sevimli iki küçük kardeş.
Kıskanç Bulut: Ne yapıyorlar? Bize bakıyorlar?
Azim: Oyun oynuyoruz kıskanç bulut. Sende bize katılmak ister misin?
Kıskanç Bulut: Olur.
Azim: Hadi ikimiz birlikte şekil değiştirelim.
Azim ile çocukların oyununa kıskanç Bulut’ta katıldı. Bu sırada evin içinde güneş gözlüklerini arayan anne ve babaları Öykü ile Özgür’ün yanına geldi.
Baba: İşte yaramazlar burada.
Anne: Öykü, Özgür ne yapıyorsunuz burada?
Öykü: Gökyüzüne bakıyoruz anne.
Anne: Tamam kızım ama gözlüklerimizi almadan önce bizden izin almanız gerekmez miydi?
Baba: Anneniz haklı çocuklar. İzin almanız gerekirdi. Çünkü annenizle ben evin içinde dakikalarca gözlüklerimizi arıyoruz. Dışarı çıkacağız fakat gözlüklerimizi aramaktan vakit kaybettik.
Öykü: Aaa özür dilerim anne, özür dilerim baba bunu düşünemedim.
Özgür: Bende özür dilerim.
Anne: Önemli değil çocuklar, hatanızın farkına varabilmeniz çok iyi. Yalnız bir daha bize haber vermeden böyle bir şey yapmayın. Olur mu?
Öykü: Tamam.
Özgür: Tamam.
Öykü: Anne, baba nereye gidiyorsunuz?
Baba: Çok sevineceksiniz çocuklar. Size sürpriz yapacaktık ama…
Anne: Artık öğrenmiş oldunuz.
Baba: Mavişi bugün veterinerden alıyoruz. Biraz rahatsızdı veterineri aradı ‘durumu iyi alabilirsiniz’ dedi.
Öykü: Yaşasın!
Özgür: Yaşasın! Baba bende gelebilir miyim?
Baba: Olmaz oğlum siz evde kalın, ben annenizle hemen gidip geleceğim.
Anne: Hadi çocuklar siz oyununuza devam edin. Biz Mavişi alıp hemen geliriz.
Anne ve babaları giden Özgür ve Öykü çok heyecanlanmıştı.
Öykü: Duydun mu Özgür maviş geliyor.
Özgür: Evet abla onu çok özledim. Yün yumağını ona atacağım o da top oynamış olacak bizim gibi.
Öykü: Hadi gel sepetini hazırlayalım.
Özgür: Tamam.
Öykü ve Özgür koşarak evin içine girdiler.
Azim: Aaa gittiler.
Kıskanç Bulut: Ne güzel oynuyorduk.
Azim: İçeri gittiler artık başka zaman oynarız.
Kıskanç Bulut: Anneme sordum Azim, yağış akşama doğru olacakmış.
Azim: Evet. Sende katılacak mısın yağmur yağdırmaya?
Kıskanç Bulut: Tabi ki de katılacağım.
Azim: Ben Güneş’in yanına gidiyorum birazdan güçsüzleşmesi lazım.
Kıskanç Bulut: Bende seninle geliyorum.
Azim ile kıskanç bulut güneşin yanına doğru ilerlemeye başladı. Onlar gökyüzünde ilerlerken yeryüzündeki tatlı iki kardeş ise heyecanla mavişi bekliyordu. Evin kapısı çaldı anne ile babaları mavişi getirmişti. Maviş kapı açılır açılmaz evin içine koşarak girdi ve sepetine oturdu. Öykü ile Özgür Mavişin yanına giderek onu sevmeye başladılar.
Öykü: Maviş seni çok özledim.
Maviş: Miyav!
Özgür: Maviş ben seni daha çok özledim.
Maviş: Miyav!
Öykü: Hayır maviş asıl ben seni daha çok özledim.
Özgür: Hayır ben seni çok özledim hem de çok!
Öykü: Hayır ben seni çok özledim maviş!
Maviş bir Öykü’ye bir de Özgür’e bakmaktan yoruldu. Üzülerek önüne döndü ve acıklı bir sesle miyavladı.
Maviş: Miyavvv!
Anne: Çocuklar yapmayın bakın mavişi de üzüyorsunuz.
Baba: Evet çocuklar mavişi de üzüyorsunuz bizi de. İkiniz de mavişi çok özlediniz biliyoruz.
Özgür: Maviş bahçede oyun oynayalım mı?
Öykü: Evet. Oynayalım mı?
Maviş: Miyavvvv!
Maviş gülümseyerek bahçeye koştu peşinden de Öykü ile Özgür koştu. Maviş ile birlikte iki küçük kardeş de bahçededir. Öykü topu alır ayağıyla Özgür’e atar. Özgür de yavaşça topu mavişe atar. Maviş topu yavaşça ittirmeye çalışır üçü sevinçle top oynuyordur. Evin içinden camdan onları izleyen anne ve babaları çocuklarını böylesine sevinçli görünce mutlu oldu.
Anne: Ne kadar mutlu oldular.
Baba: Mavişe bak sen hemen de iyileşti çocukları görünce oysa yolda ne kadar da halsizdi. Hahahah!
İkisi de gülmeye başladı.
Dede: Neye gülüyorsunuz çocuklar?
Baba: Bizim çocuklara gülüyoruz baba, baksana şunlara ne kadar mutlular.
Dede: Hımmm. Görünüşe bakılırsa top kavgası bitmiş gibi. Maviş gelince gözleri başka hiçbir şey görmüyor bizim afacanların.
Bu arada Azim ile Kıskanç Bulut Güneşin yanına varmıştı.
Azim: Güneş nasılsın?
Güneş: İyiyim Azim sen nasılsın?
Azim: Bende iyiyim.
Kıskanç Bulut: Nasılsın Güneş?
Güneş: İyiyim kıskanç bulut sen nasılsın?
Kıskanç Bulut: Bende iyiyim.
Güneş: Diğer bulutlar nerede? Hazırlar mı?
Azim: Hazırlar, yavaş yavaş geliyorlar.
Kıskanç Bulut: Bugünkü yağmur şiddetli mi olacak?
Azim: Biraz şiddetli olacak ama kısa sürecek. Hey şunlara bakın.
Kıskanç Bulut: A o çocuklar! Yine oyun oynamaya başlamışlar. Bu sefer yanlarında küçük bir misafir var.
Güneş: Onlar kim?
Azim: Çok tatlı iki kardeş. Onlarla birlikte oyun oynuyoruz.
Güneş: Nasıl?
Kıskanç Bulut: Onların benzettikleri şekilleri alıyoruz.
Güneş: Çok güzel!
Özgür: Abla! Yine bulutlara bakalım mı?
Öykü: Olur. Yalnız bu sefer annemden ve babamdan izin almalıyız.
Özgür: Tamam. Peki abla maviş nasıl bakacak gökyüzüne onun gözleri de rahatsız olmaz mı?
Öykü: Doğru söylüyorsun. Hadi gel içeri gidelim.
Öykü ile Özgür içeri gidip anne ve babalarından izin ister.
Öykü: Anne,baba biz gökyüzüne bakmak istiyoruz güneş gözlüklerinizi alabilir miyiz?
Anne: Alabilirsiniz kızım.
Baba: Alın bakalım.
Öykü: Peki maviş ne olacak?
Özgür: Maviş ne yapacak?
Dede: Mavişte benim gözlüğümü takacak.
Dede kendi gözlüğünü mavişin gözlerine takar.
Özgür: Aslan dedem!
Çocuklar gözlükleri takıp mavişle birlikte bahçeye koşarlar. Ve gökyüzüne bakarlar.
Azim: Bakın yine bize bakıyorlar!
Kıskanç Bulut: Hadi Azim oyun başlasın!
Özgür: Bak abla şimdide çiçek oldular!
Öykü: Çok güzeller. Şimdide balık oldular!
Özgür: Balık mı?
Maviş: Miyavvvvvvv!
Öykü: Hahhaahhhaa!
Özgür: Hahhaahhhhaa!
Öykü ve Özgür balık şeklini gören mavişe gülerler.
Azim: Ne kadar tatlılar?
Güneş: Çok eğlenceli.
Şefkat: Azim!
Azim: Efendim anne.
Şefkat: Yağış zamanımız yaklaştı.
Azim: Şimdi mi? Olamaz.
Şefkat: Neden olamaz?
Güneş: Yeryüzündeki şu tatlılara bak. Ne güzel oynuyorlardı.
Azim: Çocuklar çok üzülecek anne.
Şefkat: Elimizden bir şey gelmez Azim. Diğer bulutlarda geldi yağış zamanı.
Güneş: Ben güneş ışınlarımı kısıyorum sizler önümde durursanız hava kapanır.
Şefkat: Öyle yapacağız evet. Hadi çocuklar birlik olun!
Bulutlar birbirlerine yaklaşır. Yağmur yağdırmaya başlarlar. Gökyüzü kapanmış güneş görünmüyordur. Birden yağmur yağmaya başladı. Çocuklar bu beklenmeyen yağmura şaşırdılar ve üzülerek evin içine girdiler.
Öykü: A olamaz!
Özgür: Ne güzel oynuyorduk.
Maviş: Miyavvvv!
Özgür: Sende üzüldün dimi maviş?
Anne: Çocuklar çabuk içeri gelin!
Öykü: Tamam anne geliyoruz!
Çocuklar üzülerek eve girdiler. Yağmur hızla yağıyordu Azim de elinden geldiği kadar yağmur yağdırmaya çalışıyordu.
Çocuklar evin içinde çok sıkılıyordu.
Özgür: Bahçede oynamak çok zevkli evin içinde sıkılıyorum.
Öykü: Bende.
Maviş: Miyavv!
Dede: Aslında evin içinde oynamak daha zevklidir çocuklar. Madem sıkılıyorsunuz size bir masal anlatayım mı?
Öykü: Anlat!
Özgür: Anlat!
Maviş: Miyav!
Dede: Bir varmış bir yokmuş yıllar evvel uzak soğuk bir ülkede iki tane küçük kuş varmış. Bu kuşlar soğuk ülkelerden sıcak ülkelere göç edermiş. Bir gün kalabalık bir kuş sürüsüyle aileleriyle uçarlarken bu küçük iki kuş kaybolmuş. Yine böyle yağmurlu bir günde kuşlar çok acıkmış. Fakat yağmur yağdığı için yiyecek bir şey bulamıyorlarmış. Acıkmış halde uçmaya çalışırlarken bir evin balkonuna bırakılmış ekmek kırıltılarını görmüşler. Kuşlar balkona konmuş ekmek kırıltılarını yemeye başlamışlar. Evin balkon kapısı da açıkmış o sırada. Kuşlardan biri merak edip evin içine girmiş diğer kuş ta onun arkasından girmiş. Evin sahibi yaşlı kadın görmüş ve onları sevmeye başlamış.
‘ Cici kuşlar sizi. Siz buraya mı geldiniz güzel kuşlar sizi hoş geldiniz.’ Diyerek sevmeye başlamış kuşları. Yaşlı kadın hayvanları çok severmiş kuşları da çok severmiş. Her gün balkona su ve yiyecek bırakırmış. Hep hayvanlara yemek,su verirmiş. Bu iki kuş iyi kalpli yaşlı kadının yanında yaşamaya başlamış. Kadın kuşları kuşlar da kadını çok sevmiş. Aradan çok zaman geçmiş mevsimler değişmiş. Bir gün yaşlı kadın yine camın önünde otururken kalabalık bir kuş sürüsü camın önünden uçarak geçiyordu. Bu sürünün içinde iki küçük kuşun ailesi de varmış. Küçük kuşlar kalabalığın içinde ailelerini görmüşler. Sevinçle uçarak ailelerinin yanına gitmişler. Hep birlikte daha sıcak ülkelere giden kuş sürüsünün arkasından yaşlı kadın üzgün fakat mutlu gözlerle seslendi ‘Güzel kuşlar bir daha gelin bu yaşlı kadını unutmayın sakın.’ Demiş.
Öykü: Çok güzel bir masaldı dedeciğim ağzına sağlık.
Dede: Sağ ol canım torunum.
Özgür: Bakın yağmur durmuş!
Öykü: Evet durmuş. Dede dışarı çıkabilir miyiz?
Dede: Annenize sorun çocuklar, bakalım o ne diyecek?
Anne: Çıkın ama üzerinizi fazla kirletmeyin çocuklar. Dikkatli olun. Bizden habersiz bahçenin dışına çıkmayın sakın.
Öykü: Tamam anneciğim.
Özgür: Tamam anneciğim, hadi gel maviş.
Maviş: Miyav!
Azim: Bugünkü yağışta bitti. Bu kadar kısa sürmesi beni sevindirdi kıskanç.
Kıskanç Bulut: Beni de sevindirdi Azim. O çocuklar gibi kim bilir kaç çocuğun oyunu yarım kaldı.
Azim: Aslında yağmurun bir çok faydası var ama insanların ıslanması sorun oluyor. Bak o çocuklar yine oyun oynuyorlar.
Kıskanç Bulut: Kedileri ne kadar sevimli.
Azim: Top oynuyorlar.
Öykü: Hadi Özgür vur şu topa!
Özgür: Al!
Öykü: Maviş vur!
Özgür: Aferin maviş!
Öykü: Özgür ben artık sıkıldım ayakla oynamaktan.
Özgür: Ne yapacağız peki?
Öykü: Bilmiyorum ayakla oynamak istemiyorum.
Özgür: Bende elle oynamak istemiyorum.
Maviş şaşkın şekilde ikisini de dinler. Dedeleri iki kardeşin yine kavga ettiğini duyar. Ve elindeki yeni topla bahçeye çıkar.
Dede: Çocuklar artık yeni aldığım topu size versem iyi olur.
Öykü: Özgür’e ver dede.
Özgür: Ben istemem ablama ver dede, benim topum bu.
Öykü: Hayır bu benim topum.
Dede: Çocuklar kavgayı kesin. Bu yeni aldığım top elinizdeki topun aynısı. Niye istemiyorsunuz?
Öykü: Ben istemiyorum.
Özgür: Bende istemiyorum.
Dede: O zaman bu top mavişin olur, al bakalım maviş.
Maviş: Miyav!
Özgür: Ver topumu!
Öykü: Vermem!
Özgür: Ver!
Dede: Çocuklar kesin şu kavgayı!
Azim: Eyvah kavga ediyorlar hem de bir top yüzünden oyuncak yüzünden.
Kıskanç Bulut: Çok üzücü.
Dede: Ne diye kavga ediyorsunuz?
Öykü: Ayakla oynamaktan sıkıldım dede.
Özgür: Bende elle oynamak istemiyorum dede.
Dede: Tamam anlaşıldı sorun top değil. Sorun, ikinizin de topla oynanan oyunları bilmemeniz. Devamlı aynı oyunları oynamanız ikinizin zevklerine uyan oyunları oynamamanız birbirinizden sıkılmanıza neden olmuş.
Öykü: Peki ne yapacağız dede?
Dede: Size yeni bir oyun öğreteceğim.
Özgür: Nedir?
Dede: Yakar top.
Öykü: Nasıl oynanıyor bu oyun dede?
Dede: Ortaya bir veya iki kişi çıkıyor. Bu iki kişinin arkasında ve önünde bir kişi duruyor. Ortadaki kişilerin üzerine topu atıyorlar onlarda toptan kaçıyorlar. Top kime değerse o kişi oyundan çıkıyor.
Öykü: Harikaymış! Hemen oynayalım dedeciğim.
Dede: Tamam öyleyse. Özgür sen karşıya geç ortaya Öykü ve maviş geçsin. Ben ve Özgür de topu üzerinize atarak sizi vurmaya çalışacağız. Oyun başlasın!
Maviş ve Öykü toptan kaçmaya çalışır. Dede ve Özgür’de mavişle Öykü’ye topu atar. Anne,baba ve babaanne bu neşeli oyunu izler. Çocuklar ve maviş çok mutludur. Gökyüzünde de Azim ve Kıskanç Bulut onları izlemektedir hem de büyük bir keyifle.
Bu tatlı çocuklar oyunlarını oynarken iyi kalpli bulut Azim ve arkadaşı kıskanç Bulutta onları izlerken öykümüz burada son bulur.
Yazan: Özlem Eryılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.