- 580 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GENZİMİ YAKAN DÜŞLER
Bembeyaz teknenin tenha güvertesinde oturuyorum. Sabah güneşi yorgun omuzlarımı ısıtırken bir anne nefesi gibi hiç karşılık beklemeden.Hafiften esen rüzgar hayal sevgilinin şefkat dolu okşayışlarıyla okşuyordu saçlarımı bedelsiz.
Tekne mavi suları usulca yara yara yol alırken. Devrin yandan çarklı şehir hattı vapurlarıyla yarışan ve Moda’dan Adalar’a kadar yüzerek gidip gelmeyi normal bir gezinti haline getiren yüzücü Talat Yüzmen’ i hayal ediyorum coşkun dalgaların koynunda.
Bu kez gözlerimi alıp gökyüzüne çevirdim. Belki Sevdalı Bulut’a rastlarım ümidiyle..
Yoktu. Ya da ben göremedim..
Ne o çığlık çığlığa özgürlük türküleri söyleyen şiirsel Martılardan eser vardı ne de onlara simit parçacıkları atmak için rüzgarla yarışan mutlu yüzleden..
Zümrüt tepeler yağmalanmış. Zamanın çıkar çarkına teslim edilmişti el birliğiyle.
Yavru bir serçe konuyor ayaklarımın önüne. Etrafa meraklı gözlerle bakıp üç beş kez zıplıyor sağa sola sevinçle. Canımın içi zavallı yavrucak..Hayatın nasıl bir şey olduğunu nerden bilebilirdi ki..
O henüz bir yavruydu korunmaya muhtaç..
Korunmaya muhtaç olanlar yavru hayvanlar, bebekler, çocuklar mı yalnızca…
Yetişkinler de korunmaya muhtaç olamazlar mı..
Her ne kadar ölüme giderken bile idealleri uğruna verdikleri savaştan onur duysalar bile.
Ne diyor Koca Nazım:
Pişman değiIim! Sadece dön bak arkana; ne için, neIerden vazgeçtin? NeIer dururken, sen neyi seçtin…
Bir önceki yazımda: Dünyada Bütün güzellikler Bedavadır demiştim Ve bu söz kendimi bildim bileli benim yol gösterenim umudum dostum ve düsturum olmuştur.
Sevdiğim bir üye arkadaşım bu söze itiraz etti yazdığı yorumda. Hiç bir şey bedava değildi onun hayat görüşü çerçevesinde. Bir anlamda haklıydı da. Ancak benim bu savım çok kutsal ve gözler önünde olan ilahi bir gerçeğe dayanıyordu.Başınızı kaldırıp yalnızca etrafınıza baktığınızda bile Yaratan’ın insanoğluna bahşettiği mucizeleri hiçbir bedel ödemeden görebiliyorsunuz öyle değil mi..
Ayrıca insanın kendisi bir mucize değil de nedir..
İnsan ilişkilerinde insanların karşılık gözetmeden birbirlerine sundukları muhteşem manevi güzellikler olmasaydı ne olurdu dersiniz..
Ne diyor Sabahattin Ali:
“Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz.”
Oysa umut ‘fakirin ekmeği’ olduğu kadar. Her insanın ihtiyacı olan yaşamsal bir gereksinim değimlidir sizce de..
’Tabii, umut, bir yolun dönemecinde, var hızla koşarken, birden yetişen bir kurşunla yere serilivermekti.’ Der Albert Camus da.
Ve o değerli üye arkadaşım; vatanları uğruna şehit düşen, nice acılar çeken insanlardan söz ediyor. Ki, dünya bu korkunç acıların beşiğinde sallanmıyor mu hala..
Orta ölçekli bir yüzleşme sınavına sokarsak kendi kendimizi eğer.
Mina Urgan’ın: Uzun yaşadım. Gençlerden utanıyorum. Sözleri sınav sonrası duyduğumuz hesapsız utancın yanında bir kum tanesi kadar bile olmadığını görürüz.
“Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.”
Kendi yurdu, toprağı, bayrağı, dili, özgürlüğü ve tüm dünya insanlığı uğruna verdikleri amansız savaş ve ideallerinde ne işkencelerle, ne inanılmaz zulüm ve badirelerle karşılaştıklarını düşünürsek az da olsa. Yaşamaya ne kadar hakkımız var? Sorusu gelmelidir aklımıza ardından.
Hatta ilim-bilim uğruna inançlarından eylemlerinden vazgeçirilmeye çalışılan o insan üstü insanların, bunu yapmaktansa ölüme seve seve gittiklerini biliyoruz hepimiz.
BiIim ve sanat uyuşamadığı üIkeyi terk eder.
İBNİ SİNA
Ünlü bir iş adamı ‘iş anlaşması’ yapacağı çeşitli ülkelere mensup yabancı konuklarını en güzel mekanlarda ağırlar. Teknesiyle deniz turları düzenler. Hem ülkenin güzelliklerini hem toplumun mutluluğunu göstermektir amacı.
Konuklar, insanların mutlu oldukları görüşüne katılmazlar pek. İş adamı: Siz bir de onları gece eğlencelerinde görün. Der.
Gerçekten de kadın erkek genç geçkin herkes adeta çılgınca eğlenmekte gülmekteler.
“Beni ikna edemediniz. Bu tablo mutluluk göstergesi olamaz. Bu kendilerinin bile farkında olmadıkları bir maske yalnızca.” Der.
"Her yanda tertemiz, gülümseyen, ama gözleri tükenmiş, boşalmış yüzler."
Jean Paul Sartre
“Emek” konusuna da dokunuyor üye dostum. Gülüp geçiyorum…
Gerçek Emek’le emeksiz boş uğraşları gördükçe.
“Bazen susarsın. Yenilmiş eksik ve yaramaz sanırlar seni. Unutma, susan bilir ki konuştuğu zaman kimse kaldıramaz...”
YORUMLAR
“Bazen susarsın. Yenilmiş eksik ve yaramaz sanırlar seni. Unutma, susan bilir ki konuştuğu zaman kimse kaldıramaz...”
Aynen öyle.
Sustukça başarı kazandığını zanneden zavallılarda aslında tek kaybedenlerdir. Çünkü, gün yüzü görmemiş hiç bir gerçek yoktur yeryüzünde.
Bu minvalde düşünürsek eğer, değerlerimiz biz olduğumuz için var, biz olmak içinde bizim o değerlere ihtiyacımız bitmeyecek. Yeter ki bunun bilincinde olalım ve farkındalığımızı fark ettirelim.
Bu gün nasıl ki bize miras kaldı ise bizlerde yarını çocuklarımıza miras bırakacağız unutmayalım.
Duyarlı yüreğine selam ve sevgimle can.
DEVRİM DENİZERİ
ÖYLE MAALESEF...HAVANDA SU DÖVÜYORUZ ASLINDA.
SONSUZ SEVGİLERİMLE.