- 369 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bakanlar Kurulu
Tebornistan Bakanlar Kurulu toplantısı az sonra başlayacaktı, eğer başbakan zatı muhterem de teşrif ederlerse. Tebornistan Bakanlar Kurulunda tamı tamına kırk bir tane bakan vardı. Aşağı yukarı bu sayı bir dünya rekoruydu, başka hiç bir ülkenin bakanlar kurulu bu kadar kalabalık değildi hatta kırk bir kere maşallah bile denilebilirdi sayın bakanlara. Ve de geçen sene Gimness Rekorlar kitabından bir ekip gelip tespitlerde bulunmuş, 41 üyeli Tebornistan Bakanlar Kurulunu, Dünya’nın en kalabalık bakanlar kurulu olması sebebi ile rekorlar kitabına almış, altın muşmula ödülü ile de onurlandırmış ve ödüllendirmişlerdi...
Bakanlar Sayın Başbakanları Himfurt Cimbert’i canlarından çok severlerdi. Bunun en birinci sebebi de başbakanlarının çok esprili olması ve kendisi sigara içmediğinden bakanlarının hepsine de sigarayı bıraktırmasıydı. Nasıl sevmesinler ki başbakanlarını, bir kere en azından sevgili bakanlarını muhtemel kanser olma riskinden epey uzaklaştırmış ve hepside yirmi liralık sigaralardan ikişer üçer paket içtikleri için bütçelerine de en az ayda bin, iki bin liralık katkılarının olmasını sağlamıştı. Zaten milletvekili maaşı ile zor geçiniyorlardı, bugüne bugün maaşa iki bin lira katkı üüüüf ki üff.! Büyük paraydı...
Nihayet Tebornistan Başbakanı bakanlar kurulu odasına otuz dört tane korumasıyla girmişti. Daha sonra yıldırım hızlı bir el işaretiyle yakın korumalar odadan dışarı çıktılar. Sakın Tebornistan Başbakanını sadece otuz dört korumanın koruduğunu zannetmeyin, dışarıda da daha bin beş yüz seksen üç tane koruması vardı. Bazen korumalarından beş on tanesi hastalanırsa, hemen yerlerine yedek korumalar geçerdi. Eee! Tebornistan gibi büyük bir ülkenin başbakanını da bu kadar koruması olması normaldi. Zındık muhalifler ise durmadan soru önergesi veriyor, bu konuyu meclise taşıyorlar ve bunun müsriflik olduğunu söylüyorlardı. Tebornistan halkı ise başbakanlarına her konuda olduğu gibi bu konuda da destek verip ’’Himfurt eğilme bu millet seninle’’ tezahüratlarıyla başbakanlarına arka çıkıyorlardı. Aynı zamanda ’’Himfurt’un sakalının ve saçının hem beyaz hem de siyah kılıyız.’’ diyerek ona moral veriyorlardı...
Bakanlar Kurulu salonuna girince Sayın Başbakan Himfurt Cimbert, bütün bakanlar saygıyla ayağa kalktılar. Başbakan hepsini selamladıktan sonra eli ile oturmalarını işaret etti bakanlarda koltuklarına kuruldular. Bakanlarına döndü ve öhö öhö yaptıktan sonra...
-Arkadaşlar cep telefonlarınızı kasalara kilitlediniz değil mi?
çok kısa bir sessizlik ve bir devlet bakanı hepsinin adına
-Hiç merak etmeyin sayın başbakanım hepimiz toplantımızın süper güç EMP tarafından dinlenmek istendiğini biliyoruz o sebep ile kaldırdık.
-Aferin aferin neyse bu sefer söylemeden yapmışsınız.
Bakanların hepsi başbakanlarının huylarını biliyorlardı. Sazı bir aldı mı eline, çalar da çalar, saatler ve saatlerce konuşurdu da bana mısın da, sana mısın da, hatta ona mısın da demezdi. Bu durum çoğu zaman bakanlar arasında sıkıntı yaratırdı. Çünkü içlerinde prostat hastası olan, karnı guruldayan, gaz çıkaracak olan, geğirecek olan, karnı acıkan bir sürü arkadaşları oluyordu ve Himfurt Cimbert’i susturmak da mümkün olmuyordu. Eğer ki aklına gelip de mola vereyim demezse. Başbakan Himfurt Cimbert bir iki elini çıtlattıktan sonra, mikrofonu ağzına götürerek gündemde ki esas konuya balıklama girdi...
Dinleyelim bakalım Sayın Başbakanı...
-Arkadaşlar bu gün gündemimizde çok yoğun konuşacağımız konular var. Hepinizin gereken hassasiyeti göstereceğinizden asla şüphem yoktur.
Bu arada iki devlet bakanı başbakana aldırmadan sohbeti koyulaştırmıştır.
-Ya birader akşam söylemesi ayıp karpuzu fazla kaçırmışım ben birazdan küçük abdeste sıkışırsam nasıl beş dakika dışarı kaçarız onu düşünüyorum. Aslında kafayı çalıştırıp da keşke altımı battal boy bez ile bezletseydim bizim hanıma tüh düşünemedik...
Diğerinin durumu da farklı değildir.
-Benim de çok gazım var birader. Sesli sesli gaz çıkarırsam şimdi herkese ayıp olur ama yine de midem çok rahatsız ne yapsak ne etsek çok uzatmasa bari ya da bir mola verse. İnsafsız adam sanki kendinin hiç mi küçük ya da büyük abdesti gelmez, hiç mi gaz çıkarmaz?
Spor Bakanı ile bir Devlet Bakanı yan yana oturmaktadır...
-Ya birader geçen nasıl olduysa hanım ile pazara çıktık, hanım dediysem benim Hoca nikâhlı anla işte. Üfff ki üfff! Hayat ne kadar pahalıymış meğersem, bu devir de benim gibi iki evi geçindirmek, kendimi de pek met etmeyeyim ama çok zor birader çok zor. Allah hepimize kolaylık versin...
-Evet, dostum sen iki hanımı nasıl idare ediyorsun bu maaş ile ben de şaşıyorum doğrusu. Biz bir tanesinin hakkından zor geliyoruz. Geçenlerde ben de birine tam Hoca nikâhı kıyayım dedim sonra vazgeçtim olacak gibi değil üç kuruşluk vekil maaşıyla olmaz...
Başbakan da konuşmasına hararet ile devam etmektedir...
-Sayın bakanlarım, bana bakanlarım ve ülkemin sağına soluna, her tarafına bakanlarım. İyi ki bakarsınız ülkeme, sizler bizler bakmazsak ne olur bu ülkenin hali değil mi? Ülkenin her yerine imzamızı atıyor ve damgamızı vuruyoruz gördüğünüz gibi. Benim necip milletim de bu yaptıklarımızı asla unutmayacaktır. Dingilsiz bütün kamyonlara dingil taktırdık bildiğiniz gibi, bizi insafsızca eleştiren bir sürü dingili de bertaraf ettik cenabı Mevla’nın izniyle, balkonlarda çamaşır asan hanımların dertlerine derman olduk ve çamaşırlarının daha çabuk kurumasına zemin hazırladık. Okul önlerinde simit ve koz helva satan satıcıların bundan böyle fiş vermelerini ve reel ekonomiye katkı yapmalarını sağladık. Daha ne sayayım size... Yirmi birinci yüzyılın modern, çağdaş ülkeleri arasına Tebornistanı’da mutlaka sokacağız, bundan sokakta ki kedilerin kuşların bile en ufak şüphesi olamasın. Buradan toplantımızı bitirince, sırada ülkemize yeni tesisler kazandırmak gayreti içinde olduğumuzdan iki tuvalet, beş taksi durağı ve üç tanede özel sinema gişesinin açılışına katılacağız hep beraber bakan arkadaşlarımızla...
Yine iki bakan aralarında konuşmaktadır.
-Ya birader geçen ayakkabı almıştım şu meşhur ayakkabıcıdan. Bir sıkıyor bir sıkıyor ayağımı ki sorma gitsin. Şimdi burada çaktırmadan çıkarsam kimse de görmez, ama ayaklarım kokar mı acaba?
Diğeri cevap verir...
-Bırak bu ayakları oğlum koktu.
-Hadi ya ben de kokmaz diyordum hemen mi koktu birader?
-Oğlum çıkar çıkar rahatına bak ben de çıkardım. Esprisine söyledim ben. Bu daha uzatır da uzatır...
-Harbiden ya doğru diyorsun.
Zaman zaman başbakanın kulağına konuşmalar da gelmektedir hafifinden...
Başbakan iki üç kere öksürür sert bir şekilde...
-Arkadaşlara dinliyor muyuz burayı? İlkokul çocukları gibi aramızda konuşmayalım bak kafa atarım sonra o konuşanlara, hatta ayağa kaldırıp tek ayaküstünde yarım saat bekletirim, yaparım bak... Çok devam ederseniz iki Temel bir de Dursun hatta bir iki de Fadime fıkrası anlatırım hem de uzunca epey...
Bir müddet konuşmalar kesilir gibi olur.
Toplantı başladığından bu yana yaklaşık iki saat on beş dakika geçmiştir...
Başbakan önünde ki bardaktan bir yudum su içer...
-Arkadaşlar bildiğiniz gibi enflasyonu dize getirdik iyicene de gebertmek üzereyiz bir daha diriltmemek üzere. Hükümetimiz bu konuda çok kararlıdır. Hatta Uluslararası para fonu EPF bile bizleri başka ülkelere örnek göstermektedir. Özverili desteklerinizden dolayı hepinize teşekkür ederim. EPF’ye borcumuzu bitirirken cebinizden de bir sürü karşılıksız para verdiniz Tebornistan devletine, ne kadar gözlerimin yaşardığını şu masanın üstünde ki kâğıt mendillerden de anlayabilirsiniz benim canım bakanlarım...
Bu sırada yan yana oturan iki bayan bakan aralarında konuşmaktadır...
-Ya kardeş bizim ki yurt dışında da çocuklara yemekleri mecburen ben yapacağım uzun zaman sonra şu Sayın Cimbert konuşmalarını kısa kesse de ben de eve gitsem evin sağını solunu düzeltsem hem de çocukları doyursam...
-Ay kardeş sorma benim ki evde ama elinden de hiç bir şey gelmez zaten emekli üçün birinden ama benim maaşın dörtte birini alır. Yani senin anlayacağın benimkilerde benim elime bakıyor bakanlıktan arta kalan işlerimde inanır mısın bir konken bile oynayamıyorum komşularla hepte çağırıyorlar. Üç saat oldu bir mola verse de Sayın Cimbert, bir tuvalete gitsek hem de rujumu yenilesem kız şekerim...
-He vallahi al benden de o kadar...
-Kız rujunun markası ne çok parlakmış yahu.
-Vallahi ne bileyim geçen bizim ki almış bir yerden ama çok pahalı ha neredeyse bir takım elbise parası.
-Olsun kız iyi mal iyi para...
Kıkırdarlar birbirlerine bakarak.
Toplantı devam ederken, Bayındırlık ve İskân Bakanı birden fenalaşmış ve kravatını gevşetmeye başlamıştır. Bunu gören Kültür bakanı ve Devlet bakanı arkadaşları hemen yanına gelir ve olaya müdahale ederler. Sayın Başbakan Himfurt Cimbert’de hemen toplantıyı keser ve bakan arkadaşlarının Bayındırlık ve İskân bakanına yardımcı olmalarını söyler. Moraller bir anda bozulmuştur. Bayındırlık bakanı iki bakan arkadaşı ile tuvalete doğru yol alır. Diğerleri de toplantıya ara verildiği için birer ikişer dışarıya çıkarlar. Daha sonra Bayındırlık Bakanı ve onu lavaboya götüren arkadaşları arasında da şu diyalog geçer...
-Ya arkadaşlar kusura bakmayın sizi de buralara kadar yordum ama benim hakikaten bir şeyim yok. Sayın Cimbert konuşmayı uzattı da uzattı biliyorsunuz. Benim de çişim geldi açıkçası, ee tutup da Sayın Başbakana ilkokul çocukları gibi parmak kaldırıp çişim geldi diyemezdim herhalde işte bu neden ile bu numaraya başvurdum...
Bakanlardan biri...
-Ya ağabey Allah senden razı olsun biz de içeride çok bunalmıştık. Ne ederiz, nasıl ederiz de iki dakika hava almaya çıkarız diye düşünüyorduk, sen bizden erken ve akıllıca davrandın da bizleri dertten kurtardın var ol sen aklınla bin yaşa emi. Bunun susacağı yoktu on saat konuş desen konuşur da bana mısın demez. Üç kuruş ver konuştur, beş kuruş ver susturamazsın, o hesap işte. Ağzını dikelim desen bu seferde başka bir tarafıyla konuşur mutlaka...
Hep beraber gülüşürler kısa kısa.
Diğer bakanda konuşulanları onaylar ve Bayındırlık Bakanına hararetle teşekkür ederler...
Bir Bakanlar Kurulu toplantısı daha kazasız belasız sona erer. Ne diyelim ’’Onlar ermiş muradına biz çıkalım nerelere çıkabilirsek. O da yoksa hükumet konağına’’