- 1137 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIMIZDAN ÇALINAN SAHNELER
Şimdi bir hikaye yazıyorum ve bu mutlu sonla bitmeyecek.
Biliyorum ihanette bitmeyecek ama anti ihanet planları işlemiyor artık.
Bir kurşun yetseydi keşke ihanete.
Bilmiyorsun heralde , ihanet geceve gündüz nöbette.
Ama biliyorsun işte...Hemde en iyi sen biliyorsun.
Kahpeliğin çapraz ateşinden sağ çıkmakta yetmiyormuş meğer.
Ve bunları anlatacak bir romanda yazılamaz diye düşünüyorum.
Ben tam da şu anda çiziyorum o sonu belli olmayan yolu.
Çizdim...Bitti ! Ve benden başka bilende yok şimdilik.
Hedefim belli...Ve savaş çoktan başladı.
Titrek ellerimin maharetini izleme zamanı şimdi.
Buyur...istersen ilk sen çek tetiği.
Ama bil ki bu defa ıskalamayacağım seni.
Ayrıca karanlıkta göremediğim de yalan.
Ay’ın da göz aldığı görülmemiştir heralde.
Ama benim gözüm alıyor hepinizi ve yürüyorum şimdi.
Yürüyorum sonuma doğru.
Hayatımdan çalınan sahnelerin , perde arkasındaki yalnızlığıyla başbaşayım.
Tadımın kaçmış hali böyle olsa gerek.
Ufak tebessümlerimi bana çok görenleride tanıdım bu hayatta.
Ve çektiğim acıyı tarif edemediğim için dalga geçenleride.
Sayılı olan nefesimi hunharca harcarken bu yollarda.
Bir nefes borcum olsun sana.
Yemin olsun o son nefes olsa da.
Ve tüm birikmiş küfürlerimi tek bir nefese sığdırdım senin için.
Bir yol çıktı karşıma.
Ve infilak etti tüm umutlarım ayrılık sapağında.
Aklım kör kuyulara düştü ve bu tenhada da değildi.
Kimsede yardım etmedi ve bir duman yaktı gözümü.
İsyan etti kalbime giden yollar.
Düşler geriye dönse bile...Zaman hep ileri gider.
Eğer ki bir yangın çıkarsa yüreğimde...
Bil ki sebebi sensin.
Ve bil ki gözyaşıyla söndüremezsin.
Şimdi bir yel olsan yüreğime esen.
Söyle neye yarar.
Ancak , yanan ateşime kor katar.
Kırılmış yanlarım acımasa kaç yazar.
Acımazsa sızlar...Sızlamazsa ağlar.
Söylesene şimdi hangi gözüm sana bakar.
Yada hangi sözüm sana çıkar söylesene.
Bir kere yandıktan sonra...
İkinciye kim yanar söylesene.
Oysa yalnızlığın raconudur sessizlik.
Ve hasret kokar yolları buram buram.
Eğer ki bir damla ise gözümden düşen.
Bil ki o sensin !
Ve gözümden yere düşme hızıyla orantılıdır namludan çıkan mermi.
Sence geriye döner mi ?
Yada gözyaşın deniz olsa artık bu gemi yüzer mi söylene.
Biliyorum ki illede su alır sevdiğim yanlarım.
Ve sonrada kesin sarp kayalara çarpar bağrım.
Bil ki artık sana kapalıdır gönül limanım.
Elveda kan kokan denizlerin hain kaptanı.
Çok dolambaçlı yollardan geçtim aklımda sen varken.
Ama üzülmedim bil ki kırıldığım kadar.
Hiç yoktan düz yolları öğrendim.
Ve benden sonra ki ler artık dümdüz gelecek.
Adımı falan da yazmadım duvarlara.
Herhangi bir iz de bırakmadım arkamda.
Aslında en kısa yol , inandığın yolmuş.
Bunu öğrendim.
Elbet bir gün göçeceğim bu dünyadan.
Ama bil ki bir daha döneceğim.
Ve bil ki o gün , bu günkü şansın olmayacak.
Cevapsız sorularını cevaplayacak olan da ben değilim.
Hiç bir kitapta da yazmayacak zaten.
Zaten senin soruların bu alemin soruları değil inan ki.
Ve hiçbir camiayı bundan sorumlu tutamazsın.
Birde bıçak gibi saplanan cevaplar var bilesin.
Ama seninkiler , zehr’i-kelam.
Ve zehrin dolanıyor uzun zamandır kanımda.
Bir yanım gitmişti zaten ondan önce ve şimdi diğer yarımı da unutmaya başladım.
Eskisi gibi yürüyemiyorum inan ki...
Ve bu bayağı belli biliyor musun.
Ama biliyorsun işte sorun orada zaten.
Eskisi gibi gülemiyorum da.
Nefesi bile zor alıyorum artık inan ki.
Su acı , şekerin tadı ise buruk.
Bir tek hayallerim değişmedi galiba ve onlarda yıkık dökük.
Sigarayı daha çok içiyorum ve dumanı daha çok gözüme kaçıyor.
Sessizce ağlayanlar köşeleri de dolu bu aralar.
Öyle ulu orta da olmuyor işte anlıyor musun.
Anlıyorsun işte...
Benim göz yaşlarım içeriye akıyor artık.
Bundandır heralde kalbimin duvarlarının yosun bağlaması.
Ve cansız umutların kıyısına vurması.
Bir türlü gitmiyor gözlerimden şu kara bulutlar biliyor musun.
Biliyorsun işte !
Biliyor ve susuyorsun.
Susarken yorulur mu be insan.
Yoruluyor işte...Yoruluyor.
Bazen vinç bekliyorum arkama yanaşacak diye.
Ve ismi yok bazı şeylerin.
Bazen kurur umutlarımın can suyu.
Bazen güneş tepemden ayrılmaz asi bir nöbetçi gibi.
Güneş nöbet tutar mı hiç ?
Tutuyor işte...Tutuyor.
Bir parça ışıktan gelmişiz ve bir parça toprak mana katmış hayatımıza.
Bir emir ile başlar.Bir emir ile biteriz.
Ve bir kapı var kapanacak geçilecek iki kapı olmasına rağmen.
O zaman söz anlamsız kalı ve bakarsın konuşacak bir dilin olmaz.
Bir hikaye okunacak ve o senin ki olabilir.
Bir yanın ateş bir yanın su olsun belki anlarsın.
Biliyorsun ama anlar mısın sana kalmış artık.
Kim bilir belki de bir rüzgar çıkar o ince yoldan geçerken yön vermek için.
Ama yönü belli olmayan.
Tabi ki inanacaksın.Ama inancınla inançlık taslamayacaksın aklında bulunsun.
Taslamayacaksın ki kara bulurlar aklını almasın.
Sen kendini Allah’a unutturma yeter ki...
Bir düşün Allah unutmuş mu seni ?
Ben yolumu çoktan çizdim dostum...
Sen , kalemini arayadur.
Sorma beni...
Ve eğer ki savaşıyorsam...
Bil ki vakit barış için çok geçtir.
Sorma sevdiğimi sakın cevapsız kalırsın.
Çünkü sevdiğim her şey bana zarar verdi.
Şeker gibi...
Tuz gibi...
Mesela sen gibi !
*********************************************************
Gitmek istedikten sonra gidilecek bir yol bulunur elbet.
Unuttum derken bile hatırlamaktansa...
Bir bıçak sapla unutamadığın yanına.
Sonra bilemezsin neye yanacağına.
Bilirim ki en çokta unuttum derken, hatırladıkların kıyar canına.
Ve bil ki hep yanarsın...
Ya unutamadığına !
Ya da tam olarak hatırlayamadığına.
Ne yana dönsem yalnızlık batıyor şu aralar.
Hüzün , pencereden bakan masum çocuk.
Mutluluk ise yürüdüğüm yollarda ki kuşların kaçmaması kadar.
Bulutlar kadarken gözyaşım...
Gökyüzü kadardı sevdam.
Anılar kadar olsa da hatırladıklarım...
Kimine destandı yaşadıklarım.
Yaktı be hep bağrıma bastıklarım.
Yıkıldı be hep sırtımı dayadıklarım.
İyisi mi sen bir sigara daha ver.
Bir sigara daha...
Sonra bir sigara daha !
Ansızın geçersem hayatının orta yerinden.
Sorgulama beni kırık dökük cümlelerle.
El değmemiş yanlarımın tozunu silme sakın !
Silmeye çalışma !
Senden sonra sensiz yollar çizdim kendime ve sen yoksun içinde.
Sonra bir ev yaptım kendime.
Çokta güzel değil aslında.
İki kapılı bir harabe.
İki kapılı çünkü sırf bir gün gelirsin de,
Diğer kapısından gidebileyim diye.
Bırakıyorum şimdi seni hayatın tam orta yerine.
Soğuksa titre...Sıcaksa terle.
Serinletecek yel kalmadı elimde.
Isıtan kalbimden de kül kaldı geriye.
Artık gelip yanağımdan öpsen de.
Senin ki artık geç kalmış bir buse.
Hatırsız aşkların tam orta yerinde yalnızlığım.
Karamsarlığım çekip gider ansızın ve ben sabırsızım.
Bugüne dek ustası yetişmedi kırık dökük yanlarımın.
Kahpeliğinin izleridir çatlaklarım.
Ve farkındaysa git gide büyüyor acılarım.
Kahırlarımdan yola çıkışlarım ve batışlarım.
Bakışlarımdı anahtarım ve şimdi karanlıktayım.
Sanki biraz da araftayım.
Çözemedim hangi taraftayım.
Bense şimdi en arka saftayım.
Biraz yorgun...Biraz kırgın.
İçimde bir parça efkar ile yaşamaktayım.
Hikayelere benzer hayatlar yaşamasakta...
Hayatlarımızdan çalınan sahneler var.
Anonim bir şirkete ait hayaller...
Taşeron bir yönetmen ve isimsiz kahramanlar.
Ve daha nice figüranlar var.
Bir çocuk ağladığında üzülsekte...
Hayasızca gülenler var !
Yoksa göz yaşına hasret mi kaldı topraklar.
Keşke biri ağlamaklı olduğunda...
Bir bulut gezinse havada.
Ve soğuk havaya çarpsada mutluluk yağsa bir kerede.
İcat oldu telefonlar ve sahteleşti konuşmalar.
İcat olmasaydı da...
Herkes birbirine haykırsaydı bir kere.
Bu nasıl bir alçakça düzenin propagandasıdır.
Niye dersen diyecek çok şey var inan ki.
Mesela pazarlamacılar artık çocukluktan yetişiyor ve derdim insan.
Ismarlama sahnelerin alkışların da kesildi nefesim.
Ne yazık ki kara düzeni pembeye boyayacak kadar da usta değilim.
Sesimi duymazsan bende kendimi sağır bellerim.
Bağırsan da bana gelene kadar kesilir sesin.
Gidilecek yol çoktur bilirim.
Ama ben kendime yoldaş isterim.
Bir milyoncu da orjinallik aramaya benziyor zamane aşkları.
Sonuçta hepsi aşk ama...
Fiyatı belli , sloganı belli işte.
’Ne alırsan bi milyon’
Sol tarafındaki meleğin şeytanla antlaşması var heralde.
Ve inancının üstüne örtülmüş kirli bir örtü.
Her zamanda kirlidir ellerin ve şaşkında değilim doğrusu.
Ansızın bir rüzgar eser ve gözüne bir toz kaçar küfredersin.
Ama bir damla düşse alnına sanırsın pak olmuş bedenin.
Sağ yanında ki meleğe nazın geçer mi bilmem ama...
Cesaretini topla ve bir dua et bari.
Bin büyü ile kapanan kapılar,
Bir dua ile açılır elbet bir gün.
El elden üstün değildir...İnanç akıldan güçlüdür unutma.
Zulmünüze sessiz kalmam sizden olduğum anlamına gelmez.
Tam anlatacak bir kelime bulamayışımdandır.
Düşmanım olman üzmez beni.
Olacağı en fazla hatırlamak istemediğim bir hatıra daha.
Sen kendini güneşe sakla.
Ve anlamaya çalışma beni !
İşte bu imkansızı başaramazsın.
Bir çizgi çizerim apaçık ortada.
Ve sen yanımdayken bile yalnız kalırsın.
Ve şunu unutma sakın !
En çokta unuttuğun yerden yaralanırsın.
Yaran acıdıkça hatırlamak istersin.
Hatırlamak istedikçe başa sararsın.
Ve daha çok yanar canın.
’Bu iki bölümlük filmin yarım kalan kayıp yarısı gibi’
Ve sen sadece film olduğunu hatırlarsın.
Ama sahneleri ASLA !
Ve kayıp düşüncelerine de rastlamak istemem.
Aramakta istemem zaten.
Zaten yolları uzun bir kere.
Ve haritası kayıp yollarının.
Yolların sonu ise hep duvar.
Bilinmez ki duvarın arkası nereye çıkar.
Tek tek kaybolan hayallerde heralde kayıp düşüncelerin peşinde.
Yoksa kaybolanlar şehrimi var...
Yabancı bir dünya da ki o gururlu yüreğinde.
Benimse aldığım nefesin tadıyla oynadı hayat.
Ve neşe kromozomlarımı söküp attı isimsiz bir bilim adamı.
Gülemiyorum...
Ama artık ağlayamıyorum da.
Gülmeyi bir kenara bıraktım.
Ağlayamamak daha çok acı veriyor insana.
Ve hayatımdan günlerimi çalan hırsızlarda varmış.
Zaman ise arkamı dönmemi bekleyen bir hainmiş.
Pusular tenhada...Kahpeler ise pusudaymış.
Düşmeyenler düşmeden düşünmezlermiş.
Ve sen ateşe düşsen bile ızdıraplarından çok rüyalarına inanırsın.
Keşke elin ve yüzün kadar temiz olsaydı yüreğin.
Şimdi ne tarafa baktığın pekte mühim değil.
Ve bilmek istediklerim de başı çekmiyor gözlerin.
Oysa tüm hayallerin, bir siktirime bakar.
Üstelik hayallerin mimarı ben olsam bile.
Sen bilgeliğini yıkıyorsun yollara.
Doyumsuzluğa doyamamakta ne demek.
Saçmayı anladıkta, sapmak ne demek.
Bir virgül koy ve devam et bari.
Ve siktir git artık.
Bazı şeyleri yeni yeni hatırlasam da...
Attığın kazığı hiç unutmadım.
Rüşvet yemiş hakem gibi hayat.
Ve seyirci sesi bile yok tribünlerde.
Gol atacak bir kalede yok anlayacağın.
Bir hainsin ve söyleyende yok.
Bir sen lazım sana kendini görmen için.
Görürde terbiye edersin belki terbiyesiz yanlarını.
Bir törpü al eline.
Ve şimdi törpüle tırnakların yerine beyninin ve kalbinin sivrilmiş yanlarını.
Ben...
Bende değilken bile sende değilim haberin ola !
Kayan yıldızda , tuttuğun dilekte değilim.
Bilirim yalnızlığa alışmak çok zor.
Epey bi zor ama ben alıştım.
Ama artık yalnızda değilim.
Şimdi biraz susta,belki düşünmek istediğin şeyler olur.
Düşünceler alıp götürse apansız.
Geldiği yerde de değilim, haberin ola !
Altını çizdiğim isminin,
Üstünü çizdiğim günü bile unuttum.
Ama ben...
Senin unuttuğunda değilim, haberin ola !
*********************************************************
Her saniye...
Bir sonraki saniyeye hayat bırakıyor.
Ve biz zaman ile hayatı kıyaslıyoruz.
Düşündürücü cümlelerden sıkılıyor.
Her şeyin yüzeysel olmasını istiyoruz.
Ve basitleştirmeye çalışıyoruz.
Oysa ki en kaliteli kum derinlerdedir.
Ve tüm soruların cevabı geçmişte verilmiştir.
Bizim ise işlerimizi kolaylaştıran cevaplar daha çok işimize geliyor.
Ve kolaylık ararken daha çok zorluklara giriyoruz.
İşte hep bu yüzden...
En iyisini yapmaya çalışırken...
En kötüsünü yapan insanlarız biz.
Çile bizim fıtratımızda var.
Belkide bu yüzdendir mizacımızın sertliği.
Gereksiz gözyaşım da kalmadı artık.
Gözyaşımın kaldığı da söylenemez zaten.
Gözlerimin kırmızılığı da bundandır heralde.
Her acının tadı başkaymış bunu öğrendim.
Şimdi kurumuş gül kokusuyla karışmış is kokusu var üzerimde.
Birde son sigaramın dumanı yakmıştır hep gözlerimi.
Ağlayamıyorum ya işte hep o yüzden.
Ağlamak istiyorum da...
Bilemiyorum suya mı hasret kaldı gözlerim.
Yoksa sana mı ?
Gerçi ne fark eder ki.
İkisinde de gözlerimiz sulanıyor.
Sevda yollarında çok çektim.
Ve ben şimdi biraz sessizlerdeyim.
Kahretsin sana dair düşünceleri kör karanlığa hapsettim.
Yek çektim yalnızlığı ve acıları hep sek içtim.
Lanetledim senin adını taşıyan geceleri.
Ve mahvettim geriye kalan tüm günleri.
Son geceme rest çektim ve aslında çoktan haketti siktiri.
Son lodosta indirdim sahile kağıttan gemimi.
Ve tıka basa yükledim hayalleri üstelik rotasıda sen değil.
Bulamadım da hayata renk verecek bahaneyi.
Ceset doldu içim ve şimdi kim kaldıracak bu cenazeyi.
’Esaretinden mi geliyor cesaretin yoksa cesaretine mi söz geçiremedin’
Dünya böyle bir yer işte dostum.
Biraz rüküşse kıyafetin olamaz adaletin.
Birde kıyametin olur ihaneti.
İhanet yollarında ise dinmez hararetin.
Ve ne kadar zor başlarsan...
O kadar zor bitirirsin !
Bense ne kadar kolay başladıysam hep bir o kadar zor bitirdim.
Mutluluk bir sigara olsa bu kadar tiryakisi olmazdım heralde.
Düşünmeye de pek fırsatım yok.
Ve her saniyemde ek vagonlarım var.
Aslında herşeyi anlamak çok kolay.
’Üzerin sigaram değilde parfümün kokuyorsa...
Benim değilsin.!’
Ve tek bir nefes almadan bitirdiğim sigaralar da var.
Birde yarınlarım vardı her gün yeni renkler kattığım.
Düşlerim vardı bir ara düşünmek için olsa da.
Oysa şimdi sırtımda ki yaralar.
Yüzüne tükürmek istediklerim kadar çok.
Bir zalim vardı...
Adı bende vefasız kaldı.
Ben aldığı nefesteki oksijen miktarını hesaplarken...
Kim bilir o hangi matematik sorusuna takılı kaldı.
Bense şuan,düşüncelerimin engebeli arazisinde,
Takılıp düşen soru işaretlerini kaldırmakla meşgulüm.
Elimi alnıma getiriyor ve güneşi kesiyorum.
Son soru işaretini arıyorum.
Saklanıyor bir karanlıkta biliyorum.
Beynimin derinliklerinde,elimde bir meşale,karanlık düşünceleri geziyorum.
Ve her karanlık düşünceye bir mum bırakıyorum.
Birde kibrit veriyorum kimliksiz düşüncelerin eline.
Karanlıklara kafa tutuyor ve durmadan aydınlık için savaşıyorum.
Bugüne dek aydınlığa rastlamadım.
Ve aslında zor olan savaşmak değil.
Karanlığa aydınlığı anlatmak.
Sadece güzel olacak umut ediyorum.
Bir mum bırakıyorum ve gidiyorum.
Eksiğimiz olmasında...
Varsın fazlamızda olmasın.
Ama eksiğimiz yok diye fazlası var olduğunu sananlarda olmasın.
Neticede büyük yangınlar bir kibrit çöpüyle başlar.
Ama söndüren de son damladır.
Standart hayatlar sürekli dejavulara yol açar.
Ve belkide kaderlerimiz tek satırdır kim bilir.
*********************************************************
Ondan sonra onbirin geldiği günden beri geriye doğru sayıyorum.
Ve çakıldım kaldım dünyanın orta yerine.
Kökümde indi sanki merkezine.
Git gide batıyorum ve ilerleyemiyorum.
İleri gitsem uçurum...
Arkam sarp kayalık.
Ve bakışlarımın menzili kadardı hayat.
Kimine uçsuz bucaksız kimine küçük bir nokta.
Duyupta öğrendiğim kadardı bilgim.
Ve anlayabildiğim kadardı ilmim.
Anlayamadığım kadar sustum.
Ama sustukça içimde ağlayanı susturamadım.
Hayat deryasında ölüm bir sandal ise...
Sürekli su alan bir yer var.
Hadi küreği ben çektim.
Ya şimdi deliği kim tıkar.
Kavuşmanın özlemi varsa...
Ayrılığın ordusu var.
İhanetin sırtları hep mi uçurumlara çıkar.
Eğer başladı ise savaş...
Kılıç kınına nasıl sığar.
Ve siperlerde yüreklerimiz var.
Gel demiyorum...
Gelmesen de olur artık !
Gittiğin yerde pek mühim değil.
Bilmesem de olur artık.
En fazla yalnızlığa peşkeş çekemem.
Ve karanlıklar sırdaşım olur.
Yine böyle karanlıktayken güneşim sanmıştım seni.
Şimdi doğmasan da olur artık.
Sıkıntı olsa da yok derim.
Yeni bir yol çizerim ve senaryo yazarım kendime.
Bilmesende...Olur artık.
Senin başrolündense.
Kendi hikayemin figüranı olurum.
Şimdi sevmesen de...
Olur artık.
Şu yaktığım hayat senaryosunda,
Ağlamayı unutmuştum...
Ama gülüşlerimi yüne hatırlayamadım.
Birde kaybolan adreslerin acısı var içimde.
İçim yanarken de ağlayamadım.
Gün kadar ortadayken sevdalar.
Kör karanlıklara da bakmadım.
Oysa aramamıştıkta acı kervanlarının geçtiği yolları.
Hep rast geldik kahırlara.
Yine de anlamamıştım.
Hayat yüzüme gülmüştü de, ben mi kahkaha atmamıştım.
Bu aralar yalnızlıklardayım.
Ve yalnızlıklarda ki kalabalığım paha biçilemez.
Biraz da firardayım sanki buruk bir havayla.
Bir haylide yalanlardayım gerçeklerden ırak.
Ama yinede kimseye yalan atmadım.
Ve bunun mutluluğu paha biçilemez.
Bu aralar biraz da darallardayım.
Ufukta ise bir çile gemisi var.
Ben ise hala aynı limandayım.
Bazen cilvesiz hayatı şımartmaktayım.
Bir çok kuyu kazıldı canıma.
Ama yinede kimseye eksik yapmadım.
Ve bunun onuru...
Paha biçilemez.
Sanki biraz da karanlıktayım.
Üstelik aydınlıkta aramamaktayım.
Ay ışığı yetiyor bana ve ılıkta hava.
Her karanlığa bir mum bırakmaktayım.
Ardıma da bakmamaktayım.
Ve bunun inancı...
Yetiyor bana.
Şimdi biraz da kaybolmaktayım.
Kendime yeni yollar aramaktayım.
Ve birazda azaptayım sebepsiz.
Gelenler oldukça kaçmaktayım.
Ama yinede kimseyi yarı yolda bırakmadım.
Ve bunun doyumu...
Paha biçilemez.
Sanki biraz da aranmaktayım.
Arasam da bulamamaktayım.
Bir rüzgar esse kırılır dalım.
Git gide kök salmaktayım.
Ve toprağın suyu yeter bana.
Ben, manasını tatmaktayım.
Sanki birazda araftayım.
Bir yanım yanarken buz kesti diğer yarım.
Ateşe girsem soğumaktayım.
Suya girsem yanmakyatım.
Her adımda şaşmaktayım.
Ama yinede ayaktayım.
Ve bunu gücü...
Yetiyor bana.
**************************************************
Sen de bana...
Sen demezsem ayıbım olsun !
Küfürlerim de mülk sahibi olmayı bırak.
İlk önce dualarıma konu ol.
Belki unutabilirim ama sakın üzülme.
Çünkü asla hatırlamaktan vazgeçmeyeceğim.
Sevda ise yüreğinde ki ...
Ben isem gözlerinde ki...
Sen de bana...
Sen de...
Sen demezsem ,
Oda benim ayıbım olsun.
Gözlerinde...
Manevi iklimler barındıran bir dua’sın.
Tabiatın bir mucizesi...
Yaradanın bir hikmetisin.
Yüreğinse yüreğimin iz düşümü.
Hayatın problemini çözecek tek formül.
Hatta savaştaki barış güvercinisin.
Sök at kalbinin kabuklarını.
Kabukların altındaki nur’sun sen.
Ve ben kayboldum kaybolanlar şehrinde.
Bir şarkı buldum kendime.
Mırıldanıp duruyorum dilimde.
Şu sigara da bir türlü sönmüyor elimde.
Şu meret bi bitmiyor çekmedikçe.
Ve güneş de tepemde.
Sanki yapışmış enseme.
Tırmalamaya başladı yine aklımda ki hergele.
Sahi ne zaman bitecek şu hayat adında ki hikaye.
Bir şarkı buldum kendime.
Mırıldanıp duruyorum dilimde.
Kayboldum yine kaybolanlar şehrinde.
Şimdilerde ise ekşimiz ayran tadında yalnızlık.
Ama içimiz yanıyor işte.
Köşede ki dükkandan bir tutam mutluluk alıp...
Hayatımın orta yerine serpsen fena olmaz.
Bir parçada ödünç tebessüm bıraksan günüme.
İşte o zaman değmeyin keyfime.
Balık tutmaya insam sahile ve tutamasam da nasip deyip geçsem.
Bilsem ki nasip değilmiş ve şükretsem.
İnancın mutluluğu yeter bana.
Bir selamın açamadığı kapı olmaması lazım.
Kurnazlığın akıllılık olduğu gün buruşturdum düşünceleri.
Bilirim hiçbirşeyini kaybetmedin herşeyini çaldılar.
İlgilenmedikçe içinden yavaş yavaş kopanlara bak.
Hisset kız ve bir çember çiz şeytana.
Dışarıda kalsın iblis.
Konuş ve anlat şimdi.
Anlat ki üzülmesin bilmeyenler.
Dinle...Dinle ki üzmesin seni bilenlerin sessizliği.
Gerekirse siper al.
Öylece dur ama bildiklerini yaşat.
Bir mancınığa gerek yok inan ki.
Bir dua et...
Ebabiller illa ki duyar sesini.
Belki senaryomuz olmadı ama...
Hiçbir zaman figüran da olmadık.
Sahte sahnelerin cafcaflı perdeleri de hiçbir zaman gözümüzü almadı.
Ve şimdi yüzünü yıkasan...
İnan ki tanıyamam seni !
Şimdi yaşadıklarını mahkeme et ve kır kalemini.
Kaybol şimdi...
Kaybol yoksa terbiyeni bozar ben terbiyesiz olurum.
Acıların beni gittiğim yere kadar takip edeceğini bilemezdim.
Ve bu hiçbir kitapta yazmıyor , öğrenemezdim.
Zaten okuyarakta öğrenmedim...
Yaşayarak öğrendim.
Belki bilgini tartışamam ama,
Sende tecrübemi taşıyamazsın bil.
Sen bildiklerini kendine saklarken.
Ben öğrendiklerimi cömertçe dağıtıyorum.
Ve bilki ...
Az okuyanın cahil olmadığı gibi.
Çok okuyanda kahin olmuyor.
Ve bu şehir sizin yüzünüzden cenabet.
Bu kaldırımlar sizi taşımak istemiyor.
Şu ağaç sizin yüzünüzden ağlıyor.
Ve şu çiçek soluyor.
’Benim sevdam ise, yağmurlara’
*******************************************************
Bir gün kıyamet koparsa şayet ki...
Bil ki gökyüzünden inecek olan ben değilim.
Bil ki ruhum huzur bulsun.
Susarsan eğer yağmur falan da yağmaz susuluğun dinsin diye.
Ama sen susma !
Susma ki sesini duyabilme ihtimaliyle avunayım.
Susma ki efkarımın dozajı artmasın.
Ama ağlama da !
Göz yaşına hasret bile kalsa topraklar.
Bırak kuraklıktan kırılsın yer küre.
Sonunda olacağı o nasılsa.
Bir sinyal ver ayrılığa dönerken.
Ve ben kırmızı ışık yakayım yollarına.
Yada dümdüz devam et kımızılar sereyim yollarına.
Ters yönde karanlığa kapılma ve bana ateş yaktıma şeytana vesile olmayalım.
Bir bulut koy yüreğine...
Ama gözlerine değil yağsın ellerine.
Ellerini ise koy ellerime.
Ve bir rüya anlat bana içinde ben olayım.
İçinde ben olayım ki hatırımda kalsın.
Hatırımda çiçekler...
Çiçekler sükut.
Sükut ise ben.
’Şimdi bir sinyal ver ayrılığa dönerken.
Ve ben bariyerleri papatyalarla donatayım.
Ve sen beklerken kırmızı ışıkta.
Ben kırmızılar sereyim yollarına.
’Görünen her zaman gerçek değildir.
Gerçek her zaman görünen değildir.
Doğru her zaman konuşulmaz.
Konuşulan ise her zaman doğru olmaz.’
Seviyorum demeyi bir kenara bırak...
Sevmekten korkar olduk.
İhanete meyilli yollar yüzünden midir bilinmez.
Sevdaya düşman olduk.
Ve tek silahımızken sözlerimiz.
Bizler , lal olduk.
Ve kahrolduk acımasız hayatın acımamasıyla.
Mecbur susuşlar sardı dört bir yanımızı.
Bizler ise gülüşlerimizin altında ağlar olduk.
Şimdi ise başıma gelen her kötü şeyin sorumlusu sensin.
Ya gelmedin diye...
Ya da söylemedin diye !
Bir yol çıkar karşına...
Ve infilak eder tüm umutlar ayrılık sapağında.
Akıl kör kuyulara düşer ve bu tenhada da olmaz.
Bakarsın bir duman tüter ve kalbe giden yollar isyan eder.
Düşler geriye gelsede zaman sürekli ileri gider.
Ve uykuya çekilir yıllanmış yanlarım devreye yenileri girer.
Eskiler uyanır ise yeniler firar eder.
Bir tutam mutluluk yaz reçeteme doktor.
Müşade altındaki duygularım iyileşsin bir an önce.
Şu titreyen ellerim , senden deva bekler.
Bir çizik at şu gözlerinde ki yalan hikayeye.
Sanma ki mutlu sonlar son perdeyi bekler.
Bilki uydurma sonra noktayı hakeder.
Kiralık sahnelerde gerçekler oynamaz.
Gerçekler oynasa sahneler kiralık olmaz.
Ve sanma ki tüm hikayeler mutlu sonla biter.
Şimdi bir tutam hüzün yaz reçeteme doktor.
Bir damla da gözyaşı kat , üzülsün üzülmeyen yanlarım.
Şimdi kaybolan hislerim ağır yaralı ve yoğun bakımda.
Yoğun bakımdakiler ise Azrail’i bekler.
************************************************************
Hiç bir şey yapmamak...
Birşeyler yapmaktan iyidir bazen.
Hayat ise...
Tüm olanlara rağmen
Sanki dipsiz bir kuyudaki,ilk önce ben ineceğim endişesi.
Denize dökülen bir ırmak değil ki.
Yada denizin tam ortasında bir ada.
Gücün yetene kadar değil işte...
Nefesin yetene kadar !
Artık bıraktığın soru işaretlerine bakıp kara kara düşünmüyorum.
Bir nokta koyuyorum ve yeni paragrafa geçiyorum.
İnan ki sıkıldım maskeli insanlardan ve sahte konuşmalardan.
Ve görüyorum ki eziliyor tonajlı dostluklar gramajlı menfaatlerin altında.
Biri türkü dolarım ağzıma...
Bir de bakarım garbın afakına.
Çelik duvar falan da , yok .
Ama olmuyor işte söylemesi kolay biliyorum.
Aslında yapmasının kolay olması da bir şeyleri değiştirmiyor.
Bir parça olsun yeter ki bir insanın içinde.
Ve bir parça da tebessüm yüzünde.
Ve gerçekten de keramet efendilikte.
’Para dünyanın her yerinde farklı değerlerdedir.
Ama efendilik her yerde paradan değerlidir arkadaş.’
Ve biz...
Bu kahpe düzenin oyuncağı olmaktansa.
Adam gibi ölmeyi tercih edenleriz.
Oysa biz ihanetin de düşmanıyız edenin olduğu kadar.
Biz...
Ellerini mevlaya açanlarız.
Ve acaba bu dünyada...
Kim bilir kimin dua’sıyız.
*************************************************************
Ya benden izinsiz aldıklarınız...
Onlarda çektiğim çileye dahil mi ?
Ya sormadan cevapladıklarınız...
Onlar da insanlığa dahil mi ?
Ya şu gasp ettiğiniz neşem...
Cezası yok mu bunun şimdi ?
Bir parça umut saklamıştım zulama.
Çalan belli değil mi şimdi.
Hangi maddi değerle kandıracaksınız ki beni ?
Yoksa vicdan mesele değil mi ?
Şimdilerde takılı kalıyorum bir yere bakarken.
Ve sen oluveriyorsun birden baktığım.
Ya ağzımdakini ya da gözümdekini tüküresim geliyor.
Ya da tam olarak bilmiyorum.Öyle işte.
Sana olan inancım sarsılmaya görsün.
Sen oluveriyor tüm çelme takan ayaklar.
Acaba diyorum...
Bir şarlatanın gülüşüne mi sebep olduk yoksa.
Bir şey yaptıktan sonra pişman olmamak için...
Hiç bir şey yapmıyorum artık.
Sen yoksun...
Ve ben ayakkabılarımı bağlamayı unutuyorum ara sıra.
Sigaramı alıp , cüzdanımı unutuyorum bazen işte.
Sen yoksan yıkılır gönlümde ki sensiz harabe.
Ve inan bir tutam toz kaldı geriye.
Ve yoksun da , olmayacak ve olamayacaksın da bundan sonra.
Sen yoksun ve ben üzülmeyeceğimi bilmiyordum inan ki.
Zaten gözyaşlarımı da gömmüştüm son acıda.
Arkandan gülmekte anlamsız geliyor doğrusu ve de kahpece.
Aldırış etmiyorum da artık geçici siluetlere.
Sen yoksun...
Ve olman imkansız bu defa.
Anlamlı bir şeyler de yazmana gerek yok inan ki.
Zaten tüm şerefinin fotoğrafı hayat gibiydi.
Ucuz ve satılık.
Sen yoksun...
Ve bu defa olamazsın inan ki !
Biliyorum ki ;
Allah Allah kelimesinin alla alla olması gibidir hayat.
Yobaz , hain ve zalim.
Beynimin tavanını taşlayan askerlerini,
Geri çek bir an önce.
Sanma ki küstahlaşan güneş yakar beni.
Ruhumun bedenimden yavaş yavaş ayrılışı,
İntihar gibi gözükse de aslında bir kurtuluştur benim için.
Elbet ki bir gün hepimiz muradımıza ereceğiz.
Ve hepimizin muradı ölmektir bildiğim.
Ve bugün...
Ölüme bir gün daha yakınım.
Hala tanımıyorum sesini.
Ve şu an bir cümle bulamıyorum seni anlatmaya.
Hiç bir dörtlüğe sığmıyorsun inan ki.
Hiçbir şairde tanımıyor seni.
Ve hiç bir şairde okuyamaz gözlerini.
Haram bildim menzilin dışında ki nefesi.
Ve kılavuzsuz yollara vurdum kendimi.
Aykırı düşünceler ise yoldaşım oldu.
Üstelik prangalarımı sürüklüyorum ardımda.
Ve ben mil çektim gözlerime seni görmemek için.
Ve her acıya doyamayışım da sen gelirsin aklıma.
Ve ben ağlamaklı olsam da gülmeye çalışırım yüzsüzce.
Ve ben...
Kendi kendime gülecek kadar mutluyum.
Bir acı daha eklenecekse dert defterime,
Kalemim yazmaz olsun bir kerelik.
Aklım düşsün kör kuyulara , boğulsun.
Ve elim titresin yine her zaman ki gibi.
Ya da son sayfa olsun artık.
Ya bitsin mürekkep.
Ya da kırılsın kalem.
Bazen...
Sana ne verdiğine değilde,
Senden ne aldığına bakarsın.
Oysa hiç bir şey vermemiştir sana hayat.
Aldıklarını ise hatırlayamazsın.
Bazen işte...
Gelip gider düşünceler konvoyu.
Ardından bir acı saplanır bilmediğin bir yanına.
Acıya mı ağlarsın ?
Yoksa bilmediğin yanını unuttuğuna mı ?
Bazen işte...
Bazen.
Sen , güneşin ağladığını gördün mü hiç ?
Güneş ağlar mı hiç.
Ağladı işte güneş.
Güneş..
Ağladı işte.
Ay yüzünü döker mi hiç.
Deniz küser mi hiç mehtaba.
Hayaller batar mı mehtapta.
Battı işte hayaller.
Hayaller , battı işte.
Vukuatsız günüm yok heralde.
Her düşünce bir vukuat günüme.
Düşünceler çekip gider mi hiç.
Çekip gitti işte düşünceler.
Düşünceler..
Kayboldu işte.
Sarıp sarmaladığım sigaralar kadar acılarım da var.
Sigaralarımı acılarıma bastıklarımda.
Sigaram biter de acılar biter mi hiç.
Söylesene acılar diner mi hiç.
Acılar..
Bitti işte.
Bitti işte acılar.
Ne zaman büyüdüm...
Ne zaman alıştım böyle hayata.
Ne zaman acının adı değişti.
Tadı neden hiç değişmedi.
Sana geliyorum...
Duvarlar var boş gelme yazık ola.
Bir şeyde söylemiyorum.
Ama sen nasıl istersen öyle anla.
Zalim rüyalar revaçta yine.
Uykusuz gecelerde misafir.
Sigaram ağıt yakıyor.
Geceler hüsran.
Felek kahpe sarmasın ne olur.
Benimde yanar canım.
Hadi bir kapı aç sonsuzluk olsun.
Hadi üfle rüzgar olsun.
Gözyaşlarım romansı hakırışlarım sessiz.
Hadi şey söyle varsın hayal olsun.
Sen söylemesende bitecek bu gece.
Daha dağıtmadın mı dağıtılmamış yürekleri.
Gün kıyametse ateş yağar bilmedin mi.
Yargın amansız ola görmedin mi.
Ağladım da göz yaşım silmedin mi.
Şurada ağla.
Şurada ağla şurası kalsın adı kazımaya gerek kalmasın.
Ben ne zaman öğrendim.
Ben ne zaman sıkıldım böyle hayattan.
Beyaz düşlerime düşsende öyle kalsa.
Ve ben ne zaman küstüm.
Ve felek hiç düz gelmedi gülmedi gülemedi.
Uydurmadı günümü eksiğe düştü düzen.
Her köşede pusu var haberin ola.
Sen gül yeter ki.
Ağlarım ben ne fark eder dertli ya da dertsiz.
Koyver gitsin.
Eğer ki gelseydin...
Dünyanın çekirdeğine kadar yol açacak.
Ve meteor çiçekleri toplayacaktım belki de sana.
Sen sev yeter ki.
Ağlarım ben yerli yersiz.
Bırakta düşlerde kalsın gülüşlerimiz.
Yaşamak zor be başkan !
Bilirim seni tamamlayamam.
Ama bil ki yarımda bırakmam.
Ve illa ki yakalarım ya da koşmam.
Yaşarken ses etmem.
Ahireti ise bilmem.
Azrail gelme bile.
Dedikodu öldürür beni ilmen.
Ve kim kimin kim olduğunu bilmese de.
Herkesin herkesin geçmişi olur birden.
Ama cidden.
Yaşarken ses etmem.
Ya da fikren.
Ya da ölmem.
Ama yaşamak...
Zor be başkan.
Yaz kalsın...
Belkide hatırlamana gerek kalmaz.
Almıyor bugünün merhemi dünün acısını.
Göreceksin.
Ve ecel köşeyi döndüğünde zamanın pilide bitecek elbet.
Bilmeni isterim,
Hayatı günlere bölünce kopuyor zaman.
Ve şeytan burada şu an.
Ve ne yazık ki sen iyilik timsali değilsin.
Bak şimdi üflerim dünyayı.
Ve bil ki gözümde bir toz bile değil.
Yarın için edevat gerek.
Yoruldum be başkan.
Yoruldum her seferinde yeni bir yol çizmekten.
Bir düş kuruyorum şimdi başkan.
Bir düş ki düşlere sığmayan.
Şimdi hava çiseliyor inceden.
Ve böyle havalarda hep aşık olurum ben.
Keşke günaha ramak kala gelen hızır olsan.
Gözlerin şiir olsa , ben şair.
Yazsam çizsem geleceğe dair.
Ya da gülüşün destan
Ben kahraman.
Şimdi yıkılsın koyduğum tüm taşlar ah ederim.
Acıtsın hadi izler ne kadar acıtacak ki.
Tepemden gözyaşı yağsa üzerime düşmez inan.
Ama yine de sırada ki acıların provası olsun.
Sen ağlama yeter ki !
Ben üzülecek bir şey bulurum.
Sevda yürekte ise...Akıl başta değildir.
Bir de ucunu ona doğru uzattığın cümleler var !
Sizin yaktığınız gemilerin hepsi kağıttan.
Yaşadığımız kaderleri biz çizmesekte , biz seçtik.
Ne desem, yarım kalır senin yanında.
Ve rüyalar, sana ulaştığında biter nedense.
Yaran acımaz ise yazamazsın.
Aşık olmak...
İnanmış iki kişi olmayı gerektirir.
Kanmış iki insan...! Yanmış iki yürek !
Bana göre aşk...
Cümlelerim seninle daha güzel diyebilmek.
Zulam da her zaman aşık olacak birşeyler bulunur.
Sen bana sevda’yı anlat.
Kafa tutsak gecelere.
Sevdalara şiirler , memlekete türküler yazsak.
Sonra sen çıktın karşıma...
Sanki güneş vardı yüzünde.
Sandım güneş doğdu geceme !
Tüm parmaklar beni gösterirken...
Ben sadece sana bakıyordum.
Giderken sen sessizce.
Sadece ben ağlıyordum
Gülemiyorum ama., sen gülüyorum varsay.
Mutlu olmasam da , sen beni mutlu hatırla.
Acımasaydı bulamazdım heralde kalbimin yerini.
Güneş bizim için yasın bu defa.
Yalnızlığa çalarken tüm renkler.
Sevda adıydı o yalnız yıldızın.
Hatıralar intihar ederken ardı ardına.
Ölüm dediğin o son adımın adıydı işte.
Hasrete vururken tüm geceler.
Acı mezesiydi fakir soframızın.
Anılar bir bir çekip giderken benliğimden.
Kalan tek parçaydı sevda.
Geceme musallat olma güneş..
Bırak sevdiğim yıldızlardan göz kırpsın.
Göremediğim de yağan yağmur değildi yanaklarıma.
İşte o yıldızımı kapatan bulutun adıydı ayrılık.
Şiir sevdaya yakışır.
Küfür ise belaya.
Hayat ölüme yazılır.
Aşk ise yüreğe kazılır.
El elden üstün değil.
İnanç akıldan güçlüdür.
unutma
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.