- 1169 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
HAYVAN VAHŞETİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HAYVAN VAHŞETİ
Şu insanların bütün yaradılanı sivri sinek gibi görüp ,kimi cinslere tüfekle, tabancayla, kimine de zehirle , tuzakla saldırmasının üzerine , çok eski bir sevgiyi anımsadım . Hayatımı kurtaran en asil ruhu , karşılıksız Tanrı lütfunu,Alman Puanteri Kontes’i.
Eski bir Haziran sabahının , çiğli otlarına güneş ışığının vurduğu , kuşların yavrularını uçurarak mutluluk konserleri düzenledikleri günlerden biriydi . Beynime kazınmış
Hayatımda en mutlu olduğum bir görevi yapıyordum . Üstelik neredeyse Kontesle , bütün günlerim birlikte geçiyordu.
Denizli’de sarp dağların , yemyeşil çam ormanlarının içinde , atış yapılan bir bölgede ,Poligon Birliği’ nde görevliydim. Etrafımız ormanlar, makiler ve pek çok kayalık tepelerle çevriliydi. Şimdilerde hayalini bile kuramayacağım kadar yoğun spor yaparak, tabanca atış şampiyonasına hazırlanmaktaydım.
Her gün yaptığım gibi erkenden kalkmış , yanımda Kontes de olduğu halde , tepeler arası mukavemet koşuma başlamıştım. Atıcılık çelik gibi kaslar, uzun süre tutacağınız nefes gerektiriyordu. Hiç sarsılmadan heykel gibi durabilmek için. Bu koşularım 1.5 - 2 saat kadar sürerdi. Dağlık ve makilik arazide koşmak oldukça zordur. Çoğu kez yaralanmanıza bile sebebiyet verebilir. Ama ben her sabah bunu yapa yapa epey alışmıştım doğrusu.
O sabah birlik merkezinden epey uzaklaşmıştık. Çoğu kez Kontes önde koşar ama benden yirmi metreden fazla uzaklaşmazdı. Zor tırmandığım bir tepenin zirvesine geldiğimde şöyle bir soluklanmak istemiştim. Güzel bir manzara vardı görünürde. Önümde çok sevdiğim Denizli Şehri, Pamukkale’nin beyaz travertenleri, askeri birlik kışlaları , yemyeşil Denizli Ovası uzanıyordu. O yükseklikten şehri seyretmek, gerçekten çok huzur veriyordu.
Birden bir ses , müzik korosunun şefi gibi konseri başlatmıştı. Bölgeye giriş yasak olduğu için bolca üreyen "Kınalı keklik" sesiydi duyduklarım .
"Kubarak, kubarak, kubarak"
Bu sese az öteden başka bir güzel ses çevap veriyordu.
"Kubarak, kubarak, kubarak"
Henüz tam soluklanmamıştım . Ama içimi dolduran hoşluk , beni o sese doğru yöneltmişti. Tırmandığım tarafın tersine , tepeden aşağı oldukça süratli olarak koşmaya başlamıştım. Seslere yaklaşıyordum . Koroya yeni katılan keklikler olmuştu galiba. 30- 35 derecelik bir meyilden son süratle inerken , Kontes de, beş metre açığımdan benimle aynı hizada koşuyordu.
Birden Kontes , bana yaklaşmıştı. Durmama imkan olmayacak kadar dik ve makilerle kaplı bu taşlık rampada , elimle git desem de beni dinlemeyerek, ayak bileğime ısıran bir hamla yapmıştı . Öyle kötü düşmüştüm ki; adeta birkaç metre de diken ve taşların üzerinde yüzüstü sürüklenip, kafamı bir maki köküne vurarak zor durmuştum.
Avuçlarım , yüzüm ve dizlerim yüzülmüş ve kan içindeydi. Kafam önümdeki makiye çarpmasa duracağım yoktu sanki . Elbisem paramparça olmuştu . Beş yıldır benimle olan , onu insan gibi eğitmekle övündüğüm sevgili Kontes’im, ayak bileğimden ısırarak düşürmüştü. Şimdi de ,botumu tepeye doğru çekerek delirtecekti beni . Öbür ayağımla ona bir tekme atarak, zor bıraktırdım ayağımı. Bu yaptığının ne sebebi olabilirdi ki?
Korkunç yuvarlanmam ve her yerimden fışkıran kanlar onu benden daha çok korkutmuştu. Burnum kötü kanıyordu. İki dizim dirseklerim ve avuç içlerim çok berbattı. Özür diler gibi mızıldanıyordu . Fanilamı yırtarak burnuma tampon yaptım . Biraz sırt üstü yatmalıydım. Zaten kalkamayacak kadar yaralıydım. Çok canım yanıyordu ama Allah’tan vücudumda kırık yoktu. Birlik’ten çok uzaklaşmıştım, ölsem kimsenin haberi olmaz, üç gün sonra beni zor bulurlardı.
Trakya’da avcılar, sahibine veya başka bir avcıya saldıran köpeği hemen vururlar. Ama ben dostumun mutlaka bir mazereti olduğunu düşünmüştüm. Bölgede engerek yılanı çok vardı . Yılan aklıma gelince ona yerde yakalanmamak için zorlanarak ayağa kalkmıştım. Kontes elimi yalayarak beni tepenin yukarısına çıkmaya zorluyordu sanki.
Yüz üstü uçarak kafamı çarptıgım maki kümesinin altında yılan olabilirdi. Yerden bir taş alarak fırlattım . Hiç ses gelmedi . Üstüm başım kan içindeydi. Yine de bir sopa ile makiyi aralayarak arkasını görmek istedim. Ben sopa ile makiyi karıştırırken, Kontes bu sefer de paçamdan tutmuş tepeye doğru çekiştiriyordu.
Aman Allahım, gördüğüm karşısında belki beş metre geriye çekilmiştim. O maki yirmi metrelik bir uçurumun , beni durduran son noktasında asılı duruyordu. Keklik sesleriyle mest olmuş olarak dikkatsiz bir halde koşarken , farkına bile varmadan bir saniye sonra uçurumun dibine yapışacaktım . Kontes hayatımı kurtarmıştı.
Onu bu sefer, ben yalayıp öptüm . Küçücük kafasını göğsüme yaslayıp,onu içime sokmak istedim . Elbisemi değiştirip ,yaralarımı sardıktan sonra, onunla Denizli’ nin meşhur tarihi kuzu kebapçısına gittik.
"Cafer Amca, bize birer kilo kuzu. Kaburga tarafından olsun"
"Gıtlık vaa abem?"
"Göpeye gemik bol bol vaa. Kiloynan gereyi va mı?
"Var Cafer Amca var. O , benim bu sabah hayatımı kurtardı. Ver ona da en iyi kaburgayı"
Hikayeyi dinleyen Cafer Amca , o gün bütün israrlarıma rağmen Kontes için para almamıştı. Onu severken gözlerinden süzülen yaşları gizlemiyordu bile.
"Eferin sena ağıllı gızım . Sen beni gel , her dayım gemih ney verem sena"
Sevgili vatanımın , hayvan sevmeyen aziz vatandaşları. Biliyorum sizler hayvan seveni de sevmiyorsunuz. Ben yine de, ayırımsız seviyorum hepinizi.
Sizlere öncelikle Allah’ım yardım etsin .İçinizi yarattıklarının güzel sevgisiyle doldursun. Kötü bir çocukluk , sevgisiz bir hayat ve zalimce davranışlar , sizi bu duruma itmiş olabilir. Yine de, çocuklarınıza köpek gördüklerinde ısırır, kedi tırmalalar, at teper demeyin , sevgili; olgun olmadan evlendirilmiş analar.
Ve unutmayın ki; Allah onlara bizden çok daha fazla ön sezi vermeseydi , onların yaşamaları, üremeleri , düzenleri yeryüzündeki onun yaratıcılığının nasıl ispatı olurdu? Her hayvan bir amaç için yaratılmış. Onları yok etmek ,onlara kötü davranmak, insanlık değildir , zulümdür, günahtır.
Unutmayın ki; 22milyon canlıdan , sadece biridir insan cinsi. Doğanın içinde diğer canlılardan tek farkımız, düşünebilir olmamız, hafızamızın kuvvetli olması ve diğer jeolojik dengeyi kabul edebilecek zekaya sahip olmamızdır. Bu özelliklerimiz bizleri zaten kainatın efendisi yapıyor . Öyleyse , eziyete ne gerek var sevgili dostlarım .
Saygı , tabiata ve yaşama saygı, inanıştır .
Sadece saygı duymak gerek , sevgi de gelir arkadan.
Not: Son köpeğim Zeytin’in ölümünden beri, hala yastayım. Ama ona benzer bir yavru Special Amerikar Coker dost, gözümde tütüyor .
E.Yaşar Ovalı 28.06.2015
YORUMLAR
Hayvanlar da haklarını alacaklar ahirette. Bunu bilen onlara zulüm yapmaz. Kutlarım.
kukurikuu
Tek cümlede çok şey anlatmışsınız .
Yorumunuz için teşekkür eder ,
saygılarımı sunarım
Mücella Pakdemir
Sakat ve yaralıları tedavi ettirdim, hastaları iyileştirdim, yetişkin ve yavrulara yuva buldum. Evlat edindiğim altı kedim oldu. İkisi vafat etti. Halihazırda dört kedim ile evimizi paylaşıyoruz.
İç dünyalarını çok iyi bildiğimiz düşünüyorum. Yanlışlıkla patisine kuyruğuna bastığım olmuştur. Defalarca özür dilemişimdir beni anlamasalar da. hayvan deyip geçmemek lazım. İnsanların da onlardan öğreneceği çok şeyler var.
Birkaç köpek ve birkaç kuş ile de kısa süreli ilgilendim, ya yuvalandırdım, ya da tedavi ettirdim.
Bunlar yaşamın bir parçası bence. İnsan olmanın gereği.
Kendine saygı duyan aksine bir davranış içine giremez, hele zulüm hiç yapamaz.
Tekrar tebrik ederim duyarlılığınız için.
Saygılarımla.
Peygamber Efendimiz (SAV) Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin buyurmuş. Bir gün kedisi hırkasının ucunda uyumuş onu uyandırmamak için kedinin olduğu bölümü kesip öyle kalkmış yerinden. Sonra sahabeden Ebu Hureyre ( RA) adının anlamı kedi babası demek, kedileri çok sever bulunduğu muhitte yaşayan kedilerle paylaşırmış yiyeceğini, ayrıca onalrı sürekli besler onlara çok iyi davranırmış. Bu kedi babası ismini de ona Resulullah Efendimiz (SAV)armağan etmiş.Artık kıyamete kadar o adla anılıyor. Güzel yazınızı ve başarınızı tebrik ediyorum. Saygılarımla. Allah'ın yarattıklarına kötü davrananları Allah ıslah etsin. Ne diyelim. O günahsız yaratıkları zehirleyenelr işkence edenler insanız diye nasıl dolaşıyorlar Allah'ın mülkünde anlamak mümkün değil.
kukurikuu
Peygamber Efendimizden ne güzel bir örneği
bizlere anlatarak dinimizdeki hayvan sevgi ve
saygısını anlatmışsınız.
Bazı gaddar yaratıkların bu canlı düşmanlığına
söyleyecek söz bulamıyorum. Allah islah etsin.
Saygılarımla.
Sağolun Sayın Eyüp Yaşar Üstadım.
Hayvanlar benim için tahmin bile edemeyeceğiniz kadar önem ve değer taşır.Bu nedenle ne söylesem azdır. Doğa ve Hayvanlar Alemi Yaratan'ı n yarattığı kutsal ve sonsuz güzelliklerdir.
DEVRİM DENİZERİ tarafından 6/29/2015 5:49:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
kukurikuu
Hayvan seven insanları çokça gördüğüm zaman
inanın mutluluktan uçuyorum.
Dün sitemizin emektarı ,yaşlı bir köpeği zehirleyerek
öldürmüç bir soysuz.
Veteriner fare zehiri olduğunu , dozajın az olduğunu ve
yaşlı olduğu için dayanamadığını söyledi.
Zehirleyeni tahmin ediyoruz. Ona ,"o köpeğin canını
sen mi verdin ki alma hakkına sen sahip olabilesin" dediğimde;
"Zaten yaşlanmıştı , ölse ne olur, kurtulmuş "diye cevap verdi.
Ama zehirleyenin kendisi olmadığını yeminlerle belirtti.
Diyecek birşey yok.
Çok üzücü bir durum.
Davidoff' u biraz üzdünüz galiba.O da ava gitmiş olsa da,
hayvanları seven bir insan olabilir. Haydi yüreğinizdeki
hoş görü ve sevgi frekanslarını çalıştırın ve üzmeyin, üzülmeyin.
Saygı ve teşekkürlerimle.
kukurikuu
Hassasiyetiniz için çok teşekkür ederim.
Yazılarınızı dikkatle okuyan ve içindeki gizemi çözmeye
çalışan bir takipcinizim.
Sizde her türlü sevginin olduğunu biliyorum . Bu yüzden
üzülmemenizi rica ederim.
Av başka , katliyam başkadır.Saygılarımla.
Geçmiş olsun...
Denilmesi gereken her şeyi demişsiniz zaten...
Bize de kaleminize yüreğinize sağlık demekten başka bir şey kalmıyor...
SELAM VE SAYGIYLA...
kukurikuu
Sayfamda olmanızdan mutluluk duydum.
Teşekkür ve saygılarımla
Değerli komutanım, Altı ay Sarımsaklı'da evin çevresindeki kedi ve köpeklerle köurulu dostlukların keyfi sonraki altı ayda betonarme ortasında bitiyor. En nefret ettiğim şey, Sarımsaklı'ya gelen tatilcilerin, gelirken getirdikleri kedileri ve köpeklerini bırakıp dönmeleri...Çok var böyleleri. Hayvan evde beslenmeye alışmış, çöplenemiyor da... Sarımsaklı'da devamlı ikamet eden iki manevi kızım var, giderken bolca mama emanet ediyorum onlara , öyle gidiyorum ya neye yarar, bir ay sonra o da bitiyor. Velhasılı bu hayvanlar sadece katledilerek imha edilmiyorlar, terk edilerek de yaşatılıyor o katl... Yazınızda anlattığınız gibi her hayvan iç güdüleriyle dostluk yaptıkları insanlar için özeldir, ama insanlar onlar kadar özel değilken kıymetleri anlaşılmamaktadır... YAZIYI TEBRİK EDEREK SAYGILAR SUNUYORUM.
kukurikuu
Çok önemli bir konuya parmak basmışsınız.
Tatilcilerin bıraktığı hayvanlarla ilgili yazımı
yakında yayınlayacağım.
İnsan gerçek sevgisi olmayan bir yaratık mı diye
kendime sorup duruyorum.
Bir belgeselde izlemiştim. Donmak üzere olan Eskimo,
elleri donarsa ve bir ısıya kavuşamazsa öleceği için ,
en zayıf olan köpeğini sırt üstü yatırarak karnını yarıp
ellerini onun içine sokarak ısıtıyor ve o köpek hiç
kıpırdamadan ölünceye kadar sahibine mihnetle
bakarak ellerini yalıyor.
Bu asaletin , bu fedakarlığın binde biri insanda
var mıdır bilmiyorum.
Saygılarımla.