- 505 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yitik Bir Unutuş Gölgesinde Şiir
//.....Kesik bileklerimin mavisinde dolaşan hançerdir artık kırmızı !.....//
Mavidir ölü gözlerinin güvercin uğultulu tortusu
Kokusu yitik bir unutuş gezer yalnızlığımın alnında
Karıncalar
Kuşlar
Aceleci insanlar geçer gökpenceremden
Yitiktir unutuşun kıyısında uyuyan o lirik ezgi
Düşünde kan uykusu
Kanatmaya korktuğun!
Unutuşun kıyısında bilemiş olmalıyım kendimi
Bilemiş olmalıyım sana !
S/esimize konan güvercin korkusu kadar tutsağız zamana
Bil !
Susmuşuz, susacağız...
Öksüz sözcükler taşıyacağız ceplerimizde
Kuş’andığımız silahlarla hatırlanır diye umarak ...
Ceplerimizden savuracağız rüzgâra eş o sessiz tılsımı,
Kamaşacak gözlerimiz
Ki çoktan ç/almayı unuttuğumuz lir bahçesindeki baykuşun iri gözleriyle bakacağız dünyaya...
............
Ah! neden bazen,neden!
Zamanın uğursuz uğultusunda biter gün ...
Ceplerimizde gül kokusu bırakarak
Neden gelmez gün!...’ahsız ....!
Sonsuz bir boşluk olmalıydı bozduğumuz büyü !
Ne sen hatırlıyordun ne de ben unutmuştum o türküyü ....
Düşecektim o boşluğa, söz vermiştim…
Ah benim ayak izlerimin takipçisi; tetikçi, katil karıncaların yavaşlığından sızarak gelen ,sızlayan kararsızlık ilmeğim ! Boynumda düğüm düğüm düğümlenen,yudumlamaya meylettiğim bulanık ırmak... Söyle,söyle nasıl yıkanırım sende,nasıl yıkarım seni,ellerim kil karası,toprak uzak ve kum sızıyor damarlarımdan kan yerine,rengi siyah bir gece kıpırtısı....
… Uzundu ip, ah dolayamadım boynuma.....
Çanlar çalıyordu o şehir meydanının göbeğinde...
O kentte dolaşıyordu ölü gölgen....
Gölgenin dolaştığını bildiğimden mırıldanıyordum.İpe uzanıyordu elim,bıçağın kenarı keskin... Gölgem gölgende kayıp,aranıyordum...
...
"Ölüm ikiz olacak, yaşam ikiz ölecekti çünkü… "Dokunamadım… Yapamadım....
Darağaçlarını alnından öpmek b/aşkaymış. Anlamamışım neden geç kaldığımı gözlerine… Neden ölüm daha erkenciydi, kanatlarım neden kırık…..
Ay ışıklı bir geceye düşen cemreymiş gözlerinin gölgesi bile !
...
........Anlamadım.....
Gözlerinin ninnisinde uyutmaya çalıştım çocukluğumu
Seni aradım ülke bildiğimiz aşk ikliminde
Hayaletler dolaşıyorken anı defterinin sararmış sayfalarında, kitap kurtları gibi koklarken zamanı an’ın teninden....Biz, gizil bir sırrı paylaşıyorduk, sırı dökük kırık aynalara asmıştık yüzlerimizi... Öylece duruyorduk.
Pas tutmuş zamanın demirlerinde pıhtılaşmıştı kanımız…
Bir mahzen karanlığında doğurmuş olmalıydık aşkı, tanrı bir ad koymuş olmalıydı ikimize.... Bilmiyorduk adımızı… Bilmediğimiz mahçup bir gece karanlığında eksikti ay ve ışık,biz yıldızları takip ettik....
Ve sonrasında tanrı, zifiri karanlığın ilmeğinde öldürmüş olmalıydı adını, adımı, adımızı....adımlarımızı…
Yol bitmişti çünkü....
Ve yılların içinde demlenirken kadın, sarhoş edeceğinden bihaber akmıştı dünyaya.
Esrik bir zaman sarkacına üfledi adımızı yol... Utangaçtık...
Bileklerimi kesmiştim senin için....
Kan izlerimi takip eden akbababaların kursağından kustum dünyaya, içimin nefesinde boğulan kuşları...
Aşkı ölüme gebe bırakan bir ülkede uyudum !
Cesedim çocuk kaldı.....
byapieceofrose- 16 haziran 2015-sinope