Sessiz Mektup
Evet yine ben geldim bu boş satırların kaldırımlarına...
Anlatacak ne kadar da çok şey var değil mi ? Benim sana, belki senin de bana...
İnsanlar ne kadar da eğlenceliler, ben hissizim. Anlatamıyorum galiba kimseye veya ben kimseyi anlamıyorum. Aslına bakarsak, benliğimi bile anlayamıyorum ben. Bu hayatta herkesin bir yazgısı vardır, farklılıklarla doludur her ayrı insan. Bir tarafta umutsuzca yürüyenler diğer yan da gözleriyle sevişen aşıklar. Bazen bir kadın gidiyor ve delikanlı ağlıyor sessizce. Bazen de bir delikanlı bırakıyor, ağlamayı asla yakıştıramadığımız bir kadın gözyaşı döküyor. Gitmenin doğrusu olur, yanlışı olur. Kimi zaman zevkle gidersin, umursamadan ve kimi zaman da ağlaya ağlaya gidersin, kanaya kanaya... Mesela ben hiç yaşayamadım düğünleri, bilmem ben bir düğüne hazırlık yaparken lüks bir takımı giymeyi. Doyasıya yaşayamadım belki de bayramları, erkenden gelince bir bayram sabahı bayram namazından eve, mutlulukla açamadım evimin kapısını. Şimdi yüzünüzde "bu ne saçmalıyor" samimiyeti vardır illa ki, bilmelisiniz ki benim bayramlarım çoktan bitti bile, düğünlerim de...
Mesela kimisinin kışı olur sevdiği, kimisinin de baharı. Ben hep baharım olsun istedim, kışım oldu. Kışlara bahar gözüyle bakmaya zorladı benliğimi, belki istemedim veya deli gibi istedim. Aşk, dereyi geçip de, ırmakta boğulmaktır. Aşk, asla sevmez kirlenmeyi. Aceleciyiz hepimiz şu hayatta, hep başkalarından yardım istedik çığlık atarak yandığımız ayrılıklar da. Neyse ki, aşk’ın kemiklerini sızlatmayacak birileri olarak varız hâlâ, sayılıdır sayımız, tükenmek kaygısıyla...
*Enes Demirci*
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.