- 1693 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
işte bu benim çocukluğum
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
her zamanki gibi gaz lambası ışığında ders çalışıyordum
kerpiçten yapılmış müstakil evin ahşam tavanından
yağmur damlaları dökülüyordu defterime
bazen sırılsıklam kalkardık uykudan her yağmurda akıyordu evimiz
koştum leğen getirmeye altlarına eski çaput kilim koydum
evimiz renklenmişti leğenlerle bu akşam yine
annem babama kızıyordu neden yaptırmıyorsun tavanı diye
her yağmurda uğraşıyoruz yakında tavan üstümüze çökecek diyordu
haksız da sayılmazdı annem
bazen uykudayken yağmur suyu leğenden taşardı her taraf batardı
kış gününde uğraşırdı temizliği ile kurutacağım diye kilimleri canım annem
evimizde suda yoktu çeşmeden taşırdık suyu kova kova
kazanda su ısıtılırdı önce beyazlar yıkanır
sonra renkliler yıkanırken beyazlar kaynatılırdı
deterjan olarak zeytinyağ sabunu kullanılırdı
çamaşır yıkamak çok zordu kadınlar için
her çamaşır gününde annem bizi de yıkardı
bizim banyolarımız odanın ortasında leğenin içindeydi
bazen annem komşularla sözleşip erkenden hamama giderdik
çok kalabalık olurduk herkes köfte ekmek alırdı ve yanında gazoz içerdik
Sanki hamam sefası olurdu göbek taşında göbekler atılırdı akşamı bulurdu eve dönmemiz
evimiz bir oda birde salondu odamızda üç tane tahta divan vardı
yerde hasırın üstünde çaput kilimi seriliydi ve yere oturmak için minderimiz vardı
giyeceklerimiz ise
çamaşır sepetlerinde veya leğenlere yerleştirip divanın altına konurdu
yorganımız kırk yama battaniyemiz örgüden yastığımız samandandı
kapı girişinde küçük bahçemiz vardı mutfağımız yoktu
annem salonun bir köşesine tahtadan yapılmış tabaklık asmıştı
tabaklarımızı bardaklarımızı ona dizerdi
birde kuru erzaklar için telli dolabımız vardı
bulaşıklarımızı leğende yıkardı
yemeklerimizi yazın bahçede kışınsa sobanın üstünde pişerdi
ben elektriği suyu banyosu mutfağı çocuk odası olamayan evde yaşadım
sofra dışında acıktım da ekmeyi ıslatıp üstüne şeker serpilir
bazende salça bazense yoğurt sürülürdü
oyuncağım yastıktan bebekti tülbent bağlar ayağımda uyuturdum
eğlencem kör ebeydi çelik çomak seksek oynardım
bazende ip atlar top diyede ne bulursak vururdum beş taşıda unutmamak lazım
arada kış gecelerinde mısır patlatılır büyüklerimizin masallarını dinlerdim
kalemtıraşı olmayan ucu kırık kalemi bıçakla açmaya çalışan
kör ışığın içinde kitapları okuyarak yazmaya çalıştığım
bayramdan bayrama yeni kıyafetler giydiğim yaşanmış çocukluğumdu
işte bu benim tavandan yağmur damlalarıyla ıslanmış yıllarım
annemin ve bizlerin çektiği zahmetleri düşündükçe bu günümüze şükür ediyorum
Edebiyat Defterinde günün yazısını seçen yönetime çok teşekkür ederim saygılarımı sunarım
YORUMLAR
zehra taşdelen gözyaşım
Hocam teknik hata oluştu.Özür..Yazınız dikkatimden kaçmış.Ben kendi yaşantımı buldum dizelerde.Çok eskilere döndüm bir den.Ayni yaşamın içinden gelen biri olarak beni çok etkiledi.Kutlarım kısa ca selam ve saygımla..
NAZMİ ŞENUSTA tarafından 8/7/2015 9:23:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
zehra taşdelen gözyaşım
Okuyucu içine çeken ,hatıraları yaşatan ,düşündüren çok güzel bir yazıydı..
Kocaman tebriklerimle Ablam..Selam sevgi ve saygımla..
zehra taşdelen gözyaşım
zehra taşdelen gözyaşım
Beni cocuklugumun hatiralarina goruren bir yazi hamam bolumu haric hepsi hemen hemen ayni ama en guzel donemlerdi manevi olarak ondan ozlemezmiyiz cocuklugumuzu gune gelen yazini kutlarim sairem sevgilerimle....
zehra taşdelen gözyaşım
zehra taşdelen gözyaşım
Onca yokluğun içinde o zamanların tadı hala damağımızda ama değil mi...
Tebrik ve saygılar can.
zehra taşdelen gözyaşım
Bu nadide yazıyı okuyan insanın dökeceği göz yaşı, değil taşı betonu bile deler geçer naçizane
Evet, annemden de dinlediğim her biri bir mücevher değerinde anlatımlarınızın yanında şimdiki neslin arz edecekleri cevher yumurtlamaktan öteye gitmeyecektir ki, dokunaklı yaşantının sürdürüldüğü yıllarda hanelerde bir başka samimiyet, muhabbet ve huzur olmalı muhakkak surette
Güne düşen yüreği, emeği ve kalemi tüm samimiyetimle selamlıyorum güzide hanımefendi...
zehra taşdelen gözyaşım
Biz böyle büyüdük.
Yoksulluğumuzdu sırtımızdaki yük,
Taşıdık onurla,
Geldik bu güne,
Selam olsun düne...
Yüreğine sağlık.
zehra taşdelen gözyaşım
zehra taşdelen gözyaşım
geçmişe gitmek bazen güzel bir duygu şimdinin çocukları çok şanslı ama o günleri yaşamakta bir başka güzeldi bu günümüze binlerce kez şükürler olsun
zehra taşdelen gözyaşım
1944 Lü yılları düşünsek, daha da felaketti ortalık, kil ile yıkanırdı çamaşır,ağrıyan başa sürülürdü çamur,ah benim garip ülkem, ne de çabuk büyüdü...Yüreğinize sağlık, galiba en azından hatıralarımız çok, çok merak ediyorum, şu zamanın çocukları ne yazacak anı diye...oyunları mı acaba? sevgiler saygılar...çok düşündürdü anılar...
zehra taşdelen gözyaşım
GünbatımıerkenBehçetBük
Çocukluk yıllarıma götürdü,annem çamaşır yıkarken kazan içine kil,çamaşır sodası atar kaynatırdı.Çamaşır taşı vardı köfeki taşından birde tokaçı olurdu elinde.Drulama kazanı ayrı olurdu elleri bembeyaz olurdu kirlerimizi çıkaracağım derken sabunla...
Tebrik ederim saygılarımla.
zehra taşdelen gözyaşım
Sanırım yetmişli yıllarda türkiyenin tüm kırsal kesimleri hatta şehirlerin kenar mahalleleri aynı durumdaydı. Elbette haneden haneye yokluk artıyor yada azalıyordu. Şu anki 45 yaş üstü olanlar çok iyi bilirler. Ama o günler güzeldi. Yapmacık olan hiç birşey yoktu. İnsanlar çıkarsız bir araya gelirlerdi. Özlemiyorum desem yalan olur kağıtları iple bağlayıp top yaptığımız günleri. Saygı ve sevgiler