Şelale
Şelale mi yoksa o her parçadan akan soğuk sular? Işıklandırmalar mavi, beyaz, yeşil, kırmızı gök kuşağı gibi. İçinde kayalar olan Üstlerin de kaplumbağa, bir üst kademesin de balıklar, bir dakika önce ne yaptıklarını unutan. Buz gibi su, gri renkte taşlar, akan buz gibi su sesine hiç bir sese karşı gelemeyen, soğuk olan üşüten o su. Gecelere suya renk katan o renkli ışıklar.İnsanı uzaklara götüren o ses, durgunlaştırıyor. O üst kademede ki küçük balıklar bir dakika sonra nerede olduğunu unuttukları zihin sanki ben. Nerede niçin niye yaşadığımı bilmeyen, unutan insan! İçimde ki depremler, fırtınalar, sevgiler her şeyi bir anda alıp suya batıran o ses. Duygusallığa bağlattıran o görüntü. Ama bir anda yok olan balıklar... Kendi dünyam da yok oluşum gibi. Ölüm kokusunu alan balıklar gibi. Su yutan balıklar, sudan kafalarını çıkarınca nefes alamayan balıklar, onlar bile gitti. Hızlı dönen bir çark misali başım döndü, renkler fazla renkler birbirine karıştı. Her yer bembeyaz. Suyun içinde gördüğüm insanlar gibi her yer bulanık. Çözemiyorum dışarısını. Sonsuzluk uçurumu gibi, düşersem sonsuzluğa kaybolur muyum? Yok olur muyum ? Yoksa o rengarenk olan suya geceleri renk veren ışıkları görür müyüm ? Sim siyahlaşmaya başladı etraf. Etrafta ki çocuk sesleri toplanıp gitti. Kendi karanlık dünyam da yok oluyorum. Balıkların bir anda zıpkına saplanıp gitmesi misali...
YORUMLAR
Yokluk ile yok olmaya alışmak farklı şeyler,insan çok şey ister ama bazı şeylere ulaşabilir,yokluk insanı bazen büyütebiliyor da;oysa yok olmaya alışmak ise daha çok içe dönmek kendini yaralamak şansız olduğunu düşünmek gibi nedenleri barındırır.Yazınıza devam edin diyeceğim ama öncelikli olan sanırım,öykü mü deneme mi yazmak istediğiniz,imgesel yönünüz güzel cidden,bence çok daha anlamlı olacak yazılarınız,başarılar...